Parçalı Yıllar
Yeşilçam’ın Karanlık Zamanlar
Parçalı Yıllar, bizleri 1975-1980 yıllarında sinemada erotik furyanın popülerlik kazandığı zamana götürüyor. Film, 1970’lerin ortasında başlayan ekonomik krizi, politik kutuplaşmayı ve Yeşilçam’ın bildiğimiz halinden çok farklı bir tarafa kayışını Aytekin karakterinin değişimiyle anlatıyor.
Siyasi Kaosun Gölgesinde Sinema Yapmak
Yönetmenliğini ve senaristliğini Hasan Tolga Pulat’ın yaptığı Parçalı Yıllar’ı 36. Ankara Film Festivali kapsamında izledim. Filmin başrolünde Yetkin Dikinciler yer alıyor. Ona eşlik eden diğer oyuncularsa şöyle sıralanıyor : Mine Çayıroğlu, Levent Özdilek, İlkin Tüfekçi, Bilge Şen, Necmi Yapıcı, Derya Şensoy. Türünü Komedi-Dram-Dönem filmi olarak tanımlayabilirim. Film prömiyerini 62. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yaptı. Aynı zamanda festivalde En İyi Erkek Oyuncu (Yetkin Dikinciler), En İyi Müzik ve Cahide Sonku ödüllerini kazandı. 131 dakikalık ekran süresiyse seyirciyi hiç üzmüyor. O kadar güzel bir senaryo söz konusu ki; film akıp gidiyor.
Parçalı Yıllar bizleri 1975-1980 yıllarında sinemada erotik furyanın popülerlik kazandığı zamana götürüyor. Bu dönemde Türkiye’de yaşanan ekonomik ve siyasi sorunlar filmin her sahnesinden yansıyor. Film Aytekin (Yetkin Dikinciler) karakteri üzerinden ilerliyor. Yetenekli olmasına rağmen oyuncu olarak istediği konuma gelemeyen Aytekin’i, eşinin akciğer kanseri olması maddi olarak daha dertli bir duruma sokuyor. Hem geçinme derdi hem de hastalığın masrafları Aytekin’i istemediği türde bir oyunculuk yapmaya sürüklüyor. Karakter olarak Yetkin Dikinciler’in mizacına ve tavrına epey yakın bir duruşu olan Aytekin karakteri, Yetkin Dikinciler etkisinde parlıyor. Filmi izlerken Yetkin Dikinciler’in muazzam oyunculuğu karşısında büyüleniyorsunuz. Özellikle finale doğru bir sekansı var ki, görülmeye değer. Filmin içinde, tiyatro sahnesinde bir monoloğunu izliyoruz. O kadar şahane bir performans sergiliyor ki, sinema salonundaki bazı seyirciler monolog sonunda tiyatro sahnesinde izledikleri birini alkışlar gibi alkışlıyorlar. Yetkin Dikinciler, Parçalı Yıllar filminde böyle bir etki bırakıyor. Ona eşlik eden diğer oyuncular da en az onun kadar ışıldıyor; ancak biri var ki, onu izlerken heyecanlanmamak mümkün değil diyebilirim. Mine Çayıroğlu’nu çocuk oyuncu olarak tanıyan bir nesilden geliyorum. Kendisini yıllar içinde sinemada çok fazla göremedik. Parçalı Yıllar’da onu izlerken insanı yerle bir eden oyunculuğu karşısında etkilenmeden duramıyorum.
Parçalı Yıllar görüntüde ana akım bir film; ancak filmi derinlemesine irdeleyince çok katmanlı bir film olduğunu düşündürüyor. Filmin alt metninde toplumsal kırılmaların kişisel kırılmaları zorunlu hale getirdiğini gözlemliyoruz. Film 1970’lerin ortasında başlayan ekonomik krizi, politik kutuplaşmayı ve Yeşilçam’ın bildiğimiz halinden çok farklı bir tarafa kayışını Aytekin karakterinin değişimiyle anlatıyor. Aytekin insan olarak aynı insan olsa da hayat şartları onu istemediği roller yaparken bulmasına neden oluyor. Aytekin’in kaderi ülkeyle doğru orantılı olarak sinema perdesinden yansıyor. Ekonomik baskı, değişen değer anlayışı, idealizmin çöküşü ve hayatta kalmak için alınan kararlar filmin tüm yapısını etkiliyor. Aytekin karakteri tiyatroya tutkulu bir sanatçı olarak idealize ediliyor. Sanatın onurlu bir meslek olduğuna inanıyor, ama o inat etse de yaşam şartları onu dilemmalara sürüklüyor. İdealize ettiği sanat, emek ve insanın değer anlayışının karşısında geçinme, çöküş ve mecburiyetler duruyor. Aytekin’in erotik temalı filmler çekmek zorunda kalması ticari bir zorunluluğun bireysel izdüşümü olarak tanımlanıyor. Eşinin rahatsızlığı, oğlunun siyaset ilişkisi ve geçim sıkıntısı filmin dramatik omurgasını oluşturuyor. Aytekin’in sanatçı olarak konumlanması baba ve eş rolleri arasında bir sıkışıklık yaşamasına yol açıyor. Bu kimlik çatışması da Aytekin’in vicdani ve ahlaki açıdan ikiliklerine neden oluyor. Film ekonomik ve politik çöküşün yanında erkliğin çözülüşünü de işliyor. Güçsüzlük, yetersizlik duygusu, onur kaybı ve hatta yaşlanma korkusunu Aytekin’in üzerinden anlatılıyor.
Sanat ve Onur Arasında Sıkışmak
Erotik furya filmler, dağılmış ahlak düzenine bir metafor niteliğinde görünüyor. Seks filmlerinin yaygınlaşması salt sinemasal bir olguyu değil, toplumun çöküşünü de simgeliyor. Ekonominin çöküşü aslında her şeyin çöküşü de sayılıyor. Ekonomik yetersizlik sanat dahil tüm alanların çöküşüne sirayet ediyor, ancak filmde sanatın çöküşü ve ahlakın çöküşüne dikkat çekiliyor. Aytekin ülkeyi temsil ediyor. 70’lerde işçinin, sanatçının, vatandaşın emeğini zorunluluktan satmasına bir gönderme olarak betimleniyor. Sinemanın ışık üretmesi, toplumun karanlığını örten bir yanılsama olarak işleniyor. Film setlerinin ışıkları zıtlıklarla anlatılan birer metafor olarak algılanıyor. Yüzeysel bir parıltı ve ışıkların ardına saklanan bir karanlığın temsilini sağlıyor.
Aytekin’in, filmlerini çekerken sürekli olarak başkasına dönüşmek istemesi, dönemin toplumsal ikiyüzlülüğünü sembolize ediyor. Kendisi olarak dahil olmak istemediği erotik filmlerde karakter maskesi dışında şapka, gözlük gibi aksesuarlar kullanarak başka biri olmak istiyor. Her ne kadar istemese de oynadığı filmler onu maddi sıkıntılardan kurtarıyor. Oyuncu olma tutkusu bir inada dönüşmüş Aytekin’in, oynadığı filmlerden utanıyor olması bir ikilem yaratıyor. Filmde yakın plan çekimler sayesinde, yönetmen seyirciyi hakim konumuna getiriyor. Yönetmen Aytekin’i; hem bir baba, hem bir sanatçı, hem de çökmekte olan bir toplumun sembolü olarak tasarlıyor ve ekliyor. Bir ülkenin tarihindeki en karanlık dönemler, bireyin kalbinde en derin yaraları açıyor. Film bir döneme ışık tutmasıyla da bir dönem filmi tadında seyrini tamamlıyor.
Yönetmen / Senaryo : Hasan Tolga Pulat
Görüntü Yönetmeni : Serdar Ünlütürk
Kurgu : Ahmet Alan
Müzik : İrsel Çivit
Oyuncular : Yetkin Dikinciler, Mine Çayıroğlu, Levent Özdilek, İlkin Tüfekçi, Necmi Yapıcı, Derya Şensoy, Kaan Kayasan
Türkiye / Dram / 131 Dk.



