Dramın Zirvesinde Aşk Güzellemesi
Kenan bir zamanlar balık kokan bir kıza aşık olur. Onunla sonrasında gazino bahçesinde, duvar afişlerinin ve aynanın önünde ne de hisli anlatır duygularını Azize’ye:
”Kenan: Bir zamanlar kara gözlü, yaramaz, balık kokan bir kızı sevmiştim.
Azize: O benim işte. Kokla bak! Senin kara gözlün, balıkçı güzelin…“
Hikaye’ye baştan başlamalı. Zirâ, yeşilçam melodramları içinde farklı bir yeri vardır “Kara Gözlüm” filminin. Nasıl olmasın ki? İlkin eşsiz oyuncular geçidi gibidir film, baksanıza kadroya : Türkan Şoray, o eşsiz güzelliği ile o kadar içten hayat vermiş ki Azize’ye, bu film’de sultan bir başka güzeldir. Kadir İnanır, Kenan rolünde Türkan Şoray ile ilk kez görünür ekranda. O kadar yakıştırılırlar ki sonrasında çektikleri “Devlerin Aşkı“, “Al Yazmalım” “Bodrum Hakimi” gibi filmlerin etkisiyle, sinema tarihinin en uyumlu çiftlerinden olurlar. Yan oyunculuklar da çok iyidir filmin : Münevver Sim, Ali Şen, Aziz Basmacı, Müjdat Gezen, Mualla Sürer, Kayhan Yıldızoğlu, Kudret Karadağ o kadar başarılıdırlar ki. Ve ayrıca yönetmeni Atıf Yılmaz, senaryo yazarı da usta senaristlerden Bülent Oran olunca zaten başarısız olma ihtimali gittikçe azalır. Ancak bu faktörlerin yanı sıra müziklerin de ayrı bir yeri vardır filmin bu denli çok sevilmesinde. Orhan Gencebay‘a ait, filme de ismini veren, Belkıs Özener tarafından seslendirilen “Kara Gözlüm“, halen de dinlenen ve sevilen şarkılardan birisidir.
Azize: Çocuksu, güzel ama asla boyun eğmez
Film neşeli sahnelerle açılır. Çevresi ile uyumlu, tıpkı günümüzde özlem duyulan, Perihan Abla dizisine benzer şen şakrak bir ortam içindedir Azize. Babası, Temel Reis’in (Ali Şen) elinde kemençesi ile onunla birlikte eğlenerek, oynayarak, laz ezgilerini mırıldanarak balıklarını satar. Azize, çok da güzeldir. Yengeç Rıza (Kudret Karadağ) namlı kişi sürekli peşindedir, ancak Azize, o kendisine has, argolu ağzıyla “Yengeci” sürekli aşağılamaktadır. Sonra bir başka sekans yansır ekrana; eğitim sahnesinde filmin diğer as kahramanı Kenan’ı görürüz. Azize ne kadar doğu, yerel öğeler taşıyorsa; Kenan batı müzikleri, çello, kontrbas, piyano gibi müzik aletleri ile haşır neşir bir gençtir.
Film de Kenan’ın arkadaşı Orhan’ın (Müjdat Gezen) da sürekli hissettirdiği gibi, Kenan’ın Avrupai sanat yapısı ve yaşantı özlemi hep bir hiciv öğesi olarak yansır filmde. Ne de olsa kaliteli hiçbir öğe kolay yer bulmaz kendine dünyada. Sonrasında zaten sıklıkla “Chopin” esprisinin kullanılması yine bu halin yansımalarıdır esasında. Kenan, paraya ihtiyacı olan, annesi ile birlikte yaşayan, oldukça efendi görünümlü, hassas bir kişilik yapısına sahiptir. Gururludur da, kendisini çok seven Semra’nın (Aynur Aydan) babasının iğnelenmelerinden hoşlanmaz.
Filmin ilk sahnelerinde Kenan’ın Semra’yı çok da sevmediği gösterilir yer yer. Sonra bir gün Kenan ile Orhan balık pazarına giderler. Azize yine o şen halleri ile “…balıklarım tazedir, alıp yiyip doysana, oooh oooh ne duruyorsun bey amca 3-5 kilo alsana” şeklinde şarkıları ile etrafın neşe kaynağı halindedir. Kendisinden karides isteyen Kenan ile başlangıçta alay eder, zira farklı kültürel havayı solumaktadırlar. Kullandıkları dil, tavır, beslenme kaynakları hep farklıdır. Orhan’dan Kenan’ın Chopin namlı olduğunu öğrenince de sonraki tesadüflerinde “Chopin” olarak seslenir hep Azize, Kenan’a. Ve günler sonra o büyük tesadüf yine gelir başlarına. Tam da “Casablanca Gazinosu“nda garsonluk için iş bavurusunda bulunacak olan Kenan ile Orhan taksi içerisindeyken, Azize’nin balık sattığı aracın bozulduğunu görürler ve hemen yardıma koşarlar.
Aracı, Azize’nin tüm iğnelemelerine karşın tamir eden Kenan ile Azize arasında bu sırada belirginleşen yakınlaşma başlar. Bu tıpkı bir çok yeşilçam melodramında sahne olan çatışmadan sevgiye giden yolun başlangıcıdır bir bakıma. Kenan, garson olarak işe başlar. Tesadüfler artık birbirini kovalar. Gazinocular Kralı namlı Arnavut Osman (Aziz Basmacı), gazinonun assolisti Handan (Diclehan Baban) ile balık pazarının kurulduğu yerde bulunan restorantta yemek yerlerken, Arnavut Osman’ın dikkatini Azize çeker. Bu kendi doğal ortamından memnun kız, sesi ve güzelliği ile çevresini adeta büyülemektedir. Ne var ki, sahne ışığından anlayan Arnavut Osman, bir gün ailesi ile birlikte gazinoya gelmesinde ısrar eder. Azize bu daveti kabul eder, gider ki ne gider, tüm mahalleli toplanmıştır gazino kapısında. Patronun özel konukları olarak kurulur masalar.
İlk etapta gazino müşterilerine rahatsızlık verse de, sonrasında sahnedeki tavırları ile herkesi hayran eder Azize kendisine. Ancak bu durumdan hoşnut olmayanlar da vardır. İlkin Handan, sonrasında ise garson olarak aynı gazinoda çalışan Kenan. Azize, artık assolisttir. Tüm duvarlarda resimleri asılıdır. Madam Surpik’ten (Mürevvet Sim) âdâbı-ı muâşeret derslerini de alır. Kenan bu durumdan hiç de memnun değildir. Başta dedik ya, o balık kokan Azize’yi sevmiştir. Azize ne kadar senin balıkçı güzelinim dese de, ikna edemez Kenan’ı. Ve günler sonra Azize’ye bir şarkı yazar. Ne kadar da uyar Azize’ye:
“Sevemedim kara gözlüm seni doyunca
Hep kıskandım seni elden yıllar boyunca
Kuşlar gibi ikimiz bir yuva kuralım
Ayırmasın mevlam bizi ömür boyunca“
Ayrılıklar ve artık şarkılar başkalarınındır…
Ancak ayrılırlar. Azize’ye bir gün Hollywood yetkililerince, Rock Hudson ile birlikte “Mihrace’nin Gözdesi” filminde oynaması teklifi gelir. Amerika’ya gidecektir. Şan’ı, şöhreti artık sınır ötesi olacaktır. Ancak bir taraftan da kayıp besteciyi arar, ne var ki tüm uğraşılarına ve sahte besteci iddiacılarına karşın hakikisini bulamaz. Orhan’ın belirttiği yere gittiğinde Azize, gözlüklü, sesi kalın, sakallı bir kişi ile karşılaşır besteci olarak. Bu kişi aslında Kenan’dır ve onun Kenan olduğunu Azize anlayamamıştır. Burada Kenan kendisine geçmişte bir sevdiğinden bahseder, Azize ağlayarak gider evden. Kenan, Semra ile evleneceğini söyler. Ev’de gerçekleşen düğüne star Azize de davetlidir. Kenan ile karşılaşırlar ve Yeşilçam melodramlarının zirve anı, şarkının gücü ile birlikte yansır ekrana. Şarkının başlangıcında denildiği gibi, Azize artık söyleyeceği şarkıyı, kendisine değil, mutlu insanlara adar.
“Bu şarkının benim için; tatlı-acı hatıraları vardır. Aşkın ne olduğunu ben bu şarkıyla öğrendim. Saadeti bu şarkıyla tattım. Bir şey daha öğrendim bu şarkıyla. Herşeye sahip olmak isteyen elindekini de kaybediyor“
Azize ağlar ve ailesine, o çok sevdiği balıkçı ocağına geri döner. Bitti mi?
“Kara gözlüm” filminde Kadir İnanır, alışılmış sert mizaçlı erkek tiplemesinin ötesinde, daha naif bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Müjdat Gezen ile Kadir İnanır bir başka filmde daha birlikte olurlar, sıklıkla TV’de karşılaşabileceğimiz 1974 yapımı “Uyanık Kardeşler” filminde. Ve Türkan Şoray; 1960 yılında “Köyde Bir kız Sevdim” ile hayatımıza giren, 1962’de ne de güzel film olan, “Acı Hayat” ile daha o genç yaşında büyük ödüller sahibi olan, adına şarkılar yazılan, herkesin sevgilisi, sinemamızın en kıymetlisi Türkanımız. Bu film ve sonrakilerle hep en yakınımız hissine sahip kılmamıza vesile.
Kara Gözlüm’de ne diyordu?
“…Herkes bana deli diye gülüp geçiyor,
Senin aşkın beni kara gözlüm, deli ediyor
Aramıza kimse gelip girmesin,
Ayırmasın mevlam bizi ömür boyunca“
Kara Gözlüm‘de ve hayatın içinde, sevenler gerçekten hiç ayrılırlar mı? Cevabı filmin sonunda… kaçırılmaması gereken klasiklerden..
Yönetmen : Atıf Yılmaz
Senaryo : Bülent Oran
Görüntü Yönetmeni : Orhan Kapkı
Müzik : Metin Bükey, Orhan Gencebay
Oyuncular : Türkan Şoray, Kadir İnanır, Ali Şen, Müjdat Gezen, Mürvet Sim, Aziz Basmacı, Mualla Sürer, Diclehan Baban, Kudret Karadağ, Aynur Aydan, Turgut Boralı, Kayhan Yıldızoğlu, Zeki Sezer, Reşit Çildam, Rıza Tüzün, Arap Celal, Talia Saltı
Türkiye / Komedi-Romantik-Dram / 95 Dk.