Mihrace / Maharaj

HİNTLİ GAZETECİ KARSANDAJ MULJİ’Yİ ANLATIYOR.

Filmin hikayesi ve verdiği mesajlar çok güçlüydü. Hint sinemasının klasik anlamdaki müzik ve dansları da filme renk katmış. Fakat oyunculuklar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Junaid Khan bu kadar güçlü bir senaryonun içinde vasat kalmış. Karandes Mulji’ye ve onurlu tüm gazetecilere selam olsun. Kesinlikle izleyin, umarım bizim dört kalemşörler de izler…

OrtaKoltuk Puanı:

 

 

“Bir kamu gazetecisi bir kamu öğretmenidir; sayesinde haklı olarak modern dünyanın en büyük güçlerinden biri haline gelen basının gerçek işlevi, içinde yer alan kişileri eğitmek, yükseltmek ve aydınlatmak işlevidir.”
                                                         Yargıç Joseph Arnould

Bu sözler, Hintli gazeteci Karsandaj Mulji’nin Vaishnav tarikatının pisliklerini ortaya çıkarmasından dolayı adliyelik olduğu için 1862 yılında Bombay Yüksek Mahkemesinde “Maharaj iftira davasında” Yargıç Joseph Arnould’un söylediği tarihi sözlerdir…

Peki gazeteci Karsandas Mulji kimdir? Sinema eleştirisine geçmeden önce gazeteci hakkında her zaman yaptığım gibi bilgi vereyim. En sevdiğim bölümün bu girizgah olduğunu bilenler bilir. Çünkü sinemanın açtığı çığır sayesinde bu bilgileri araştırıp öğreniyorum ve okuyucu (izleyici) ile de paylaşmak beni mutlu ediyor. Seyirciye daha bilinçli bir film seyretme olanağı sağlıyor…

Karsandas Mulji 1832 yılında doğdu, ebeveynleri de Vaishnav Tarikatına tapıyorlardı. Daha küçük yaşlarda soru soran, sorgulayan bir yapıya sahipti. 10 yaşında annesini kaybedince ve babası da tekrar evlenince dayısı küçük Karsandas’ı İngilizlerin egemenliği altında olan büyük şehir Bombay’a getirdi ve dul teyzesi ile birlikte yaşamaya başladılar. Ve ilk andan itibaren toplumdaki dul kadınların köleliğine dikkat çekti…

Okuyan sorgulayan bir birey olduğu için tarikatın gözüne battı, onu tehdit etmeye başladılar. Detayları filmde izleyeceksiniz ama Mulji’yi tanıtmak için şunu söyleyebiliriz : Hristiyanlıkta Martin Luther ne ise Hindu dininde Mulji de odur. Luther‘in küçük bir versiyonu dinin yozlaşmasına karşı çıkan sosyal reformisttir Mulji.

Gazetecinin mahkemede söylediği tarihi sözleri ayrı bölüm olarak burada aktarmanın elzem olduğunu düşünüyorum.

“…özümde savaşçı ve mütevazi bir temizlikçiyim. Nerde pislik görsem temizlemeye çalışırım. Dini kitapları çok okudum, dinime saygım arttı ama dini kişisel çıkarları için kirletenlere duyduğum öfke de arttı…Yazılmış Sanksriççe metinleri neden tercüme etmiyoruz, neden anlaşılır kılmıyoruz, yorumunu neden dini istismarcılara bırakıyoruz?…Gücün olduğu yerde sömürü vardır…Tanrıya ulaşmak için aracı gerekmez…Hapse girsem bile soru sormaya devam edeceğim, sorumluları bulacağım, cephe değişebilir ama savaşım değişmez, yanımda olmasanız da yalnız savaşırım…”

Son sözler aklımıza direkt Barış Terkoğlu’nu getirdi. Filmin gösterime girdiği saatlerde Barış da bir televizyon kanalında şu açıklamayı yapıyordu: “..Eğer bende bir pişmanlık, bir vazgeçme görürlerse annemden emdiğim süt haram olsun, asla vazgeçmeyeceğiz…

Bildiğiniz gibi dört silahşörler; (kalemşörler) iki Barış, Timur ve Murat, tıpkı 160 yıl önce filmde olduğu gibi hedef gösterildi.

Korkutma, yıldırma politikası ile gerçeklerin ortaya çıkmasına engel olmaya çalışanlara sadece korkusuz ve cesur gazeteciler cevap verebilirler ve oyunlarını bozabilirler. Onların asli görevi kamuyu aydınlatmaktır. Yargıcın dediği gibi “Gazeteciler kamu öğretmenleridir”. Öyleyse bu film tarikatların kirli çamaşırlarını ortaya çıkaran bizim dört kalemşöre (başka gazeteciler de var elbet, gündemde onlar olduğu için anıyorum) gelsin…

TARİKATLARIN SAPKIN İDEOLOJİLERİ DÜNYANIN HER YERİNDE AYNI!

Bu film yaklaşık bir ay önce Netflix’te gösterime girecekti ve filmin tanıtımında toplumsal ve sosyal içerikli yazdığı için takibe almıştım. Gösterim günü yaklaştığında afişin kaldırıldığını gördüm. Bugün yaptığım araştırmalarda nedenini öğrendim. Meğer 160 yıl önceki davanın çoktan unutulduğunu, bu filmin gösterimiyle davanın yeniden gündeme geleceğini, dinin ve tarikatın itibarını zedeleyeceğini düşündükleri için karşı güçler filmin durudurulması için dava açmışlar…

Pushtimarg mezhebinin verdiği dilekçede, 1862 tarihli Maharaj İftira Davasına dayanan filmin kamu düzenini etkileyeceği,mezhebin ve Hindu dininin takipçelerine karşı şiddeti teşvik edeceği (bizdeki tabiriyle halkı kin ve şiddete teşvik etme) için filmin gösterimden kaldırılması gerektiği ibaresi yer almış.
Film iki gün önce Netflix’te gösterildiğine göre mahkeme dilekçeye olumsuz yanıt vermiş…

Orjinal adı Maharaj olan film bizim gündeme çok denk geldi. Türkiye’nin anayasasında laik ve hukuk devleti ibaresi olmasına rağmen Diamond Tema adlı genç bir adam tam da filmde geçen şeyleri söylediği için günlerdir linç ediliyordu. Şeriatı reddettiği için yargılanma pozisyonuna düştü, hakkında yakalanma emri verildi. Atatürk’ün kurduğu laik Türkiye Cumhuriyetinde şeriat yasak olduğu halde şeriatı açıktan savunanlara müsamaha, laikliği savunanlara nefret gösterildi. Artık laikler hedef tahtasında. Diğer taraftan gerçek gazetecilik yaptıkları için Dört Kalemşörler de hedef tahtasının tam ortasına konuldu…

Bu yüzden filmi dikkatle izlemekte yarar var, dünyanın her tarafında yöntemler aynı şekilde işliyor…

FİLM BAŞTAN İTİBAREN DERS VERİYOR!

İnsandaki bir güce tapınma ve sığınma ihtiyacı beraberinde körü körüne inanma ve sömürülmeyi de getirdi. Asırlardır dini yaptırımlarla inananlar suistimal ediliyor. İnançlara bilimsel, mantıksal açıdan bakanlar ise itaat etmeyi reddettikleri için afaroz edildi, öldürüldüler. Dini suistimal edenler gerçek anlamda dini çıkarsız savunanlardan çok daha fazlaydı. Asıl sorun sorgusuz sualsiz onlara itaat eden müritlerdi.

Güç gösterisi yapmak için mahkemeye tahtıyla gelen ve yüzlerce, binlerce müridini kapıya yığan tarikat lideri Maharaj Yadunath (Jaideep Ahlawat) savunmasında şöyle söylüyor : “Bu gücü bana müritler veriyor” Ayaklarının altına yatan müritler, aklı sağır olmuş gibi kadınlarını kızlarını tarikat liderine (bizde Şeyhe) teslim eden müritler olmasa din istismarcılığı yüzyıllardır devam edebilir miydi! Nazım Hikmet’in o eşsiz şiirinde dediği gibi :

“….
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek
ve mevcut vermek için eziliyorsak
kabahat senin,
– demeğe de dilim varmıyor ama-
kabahatin çoğu senin kardeşim”
Bu çarpıcı dizlere “din istismarcıları senin ruhuna / kolonilerini kurmuş, sömürüyorsa bütün varlığını/ kabahat senin mürit kardeşim” sözlerini kendimizce ilave edelim.

Peki mahkemeye gelme sebebi neydi? Tarikat lideri “ayin” adı altında kendi seçtiği kadınlara tecavüz ediyor, bunu da herkes kanıksadığı için doğal karşılıyordu. Yine bir Hint bayramına Maharaj Karsandas’ın nişanlısını seçer, kız da bu daveti kutsandığını düşünerek severek kabul eder. (Nitekim mahkemede rızası vardı savunması yapıldı, hiç yabancı gelmiyor değil mi, daha yeni bir iğrenç olay yaşandı ülkemizde. baba kızına istismarda bulunmuş ahlaksız avukat kızın rızası vardı diye savunma yapıyor. Bu avukat barodan atılmalı) Bunu anlayan ve gören Karandas (Junaid Khan) amansız bir mücadeleye başlar, aklı başında sorumlu bir tarikat din adamının da motive etmesiyle asla geri adım atmaz….

Bu uğurda kendisine destek olan bizdeki Jöntürk profilinde iki kişinin yardımıyla gazete çıkarır, tarikat liderinin iğrençliğini herkese göstermeye başlar. Bedeller de ödenir ama gazeteci ölümü bile göze almıştır artık….

Filmin hikayesi ve verdiği mesajlar çok güçlüydü. Hint sinemasının klasik anlamdaki müzik ve dansları da filme renk katmış. Fakat oyunculuklar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Junaid Khan bu kadar güçlü bir senaryonun içinde vasat kalmış. Bazı sahneler abartılı oyunculuk gerektirir. Örneğin bu filmdeki mahkeme sahnesi abartılı oyunculuğu kaldırırdı. Karandes karakteri öyle oynamalıydı ki ajitasyon çekmeliydi, insanları harekete geçirmeliydi. Junaid’in ne bakışlarında ne sesinde yeterince öfke vardı. Onun yerine her iki tarafın da avukat rolünü üstlenen oyuncular mahkemede çok iyi performans sergilediler… Karandes Mulji’ye ve onurlu tüm gazetecilere selam olsun. Kesinlikle izleyin, umarım bizim dört kalemşörler de izler…

 

Yönetmen : Malhotra P. Siddharth

Senaryo : Sneha Desai, Vipul Mehta, Kausar Munir

Görüntü Yönetmeni : Rajeev Ravi

Kurgu : Shweta Venkat

Müzik : Sohail Sen

Oyuncular : Sharvari Wagh, Jaideep Ahlavat, Shalini Pandey, Junaid Khan, Meher Vij, Priyal Gor, Hemant Choudhary

Hindistan / Biyografi-Suç-Dram / 130 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz