Dönüş / The Return

“Odysseus son nefesini çekinmeden verir 

Görmek için vatanında tüten bir ocağı”

                                                           Odysseia/ Homeros 

İtalya, Yunanistan, İngiltere ve fransa ortak yapımı olan “Dönüş” Yunanistan’ın Korfu adasında çekildi. Esin kaynağı alıntısı yaptığım Homeros’un Odysseia eseridir. Film, her ne kadar Odysseus’un İthaka’ya dönüşünü temel alsa da asıl Odysseus’un eşi Penelope’ye odaklanıyor. Yani kitabın ilk üçte ikisi olan Odysseus’un mücadele ettiği deniz canavarları, tepegözler, tanrıların gazabı değil, Penelope’un  adada mücadele etmek zorunda kaldığı aç gözlü erkek canavarları ve kadın sabrını  ön plana çıkarıyor. Filmin sürprizi ise tıpkı  Odysseus’un 20 yıl sonra İthaki’ye dönmesi gibi neredeyse 20 yıl sonra Juliette Binoche ve Ralph Fiennes’ın  “İngiliz Hasta” filminden sonra ilk defa birlikte “Return” da görülmeleri… 

“Biz bugünleri de mi görecektik böyle!

Ciğeri beş para etmez adamlar çıkacaktı demek.”

                                                          Odysseia / Homeros

OrtaKoltuk Puanı:

 

The Return”u  izledikten sonra yıllar önce okuduğum “Odysseus”u yeniden elime aldım ve okumaya başladım. Eseri okurken filmle alakalı olarak alıntılar  yaparak yazıma devam edeceğim. Edebiyat, müzik sinema; kısaca sanatın esin kaynağı olan kitapların başında gelen İlyada ve Odysseia bizim de başucu kitaplarımız olmalı. Milattan önce 9. yüzyılda (büyük olasılıkla) İzmir’de yaşadığı düşünülen şair bu iki destansı eseriyle çağları etkisine aldığı gibi yüzyıllar boyunca almaya da devam edecektir. Çünkü tanrıları anlatırken aslında insanlar anlatmaktadır…

Daha bu yıl farklı bir türde  sinemaya uyarlanan “Kaos” da (eleştirisini yazmıştım) yine İlyada’dan esinlenerek  yapılmış bir filmdi. Ama sıkı durun yeni bir “L’Odyssée” filmi daha geliyor. Kimden mi Christopher Nolandan. Çekimleri devam eden filmi 2026 yılında görücüye çıkacak. “The Returngibi mütevazi bir film olmayacağı açık,  büyük bir merakla bekleyeceğiz. Kitabı yeniden okuyor olmam gelecek filmi izlemede ve yorumlamada  bana avantaj sağlayacaktır…

 “Anlat bana, ey peri;

 Acıların içinden  geçip Troya’yı zapt etmiş o adamı” – Odysseia / Homeros

O halde hikayemizi anlatmaya başlayalım. Kitap “Anlat bana , ey peri” dizesiyle başlıyor, ikinci  dizede  sözü edilen adam Odysseus;  Filmin hikayesi Penelope ve oğlu Telemakhos ile başlıyor. Penelope’nin (juliette Binoche) kocasının dönmeyeceğini, Odysseus’un ölümünü kabul etmesi ve  İthaka’da bulunan erkeklerden birini koca seçmesi gerektiği konusunda ısrar eden gözü dönmüş talipler, oğlu Telemakhos’u (Charlie Plummersıkıştırmaktadırlar. Telemakhos bu tacizlerden bıkmış  annesini ikna etmeye çalışmaktadır. Kraliçe ve anne Penelope ise aklının,kalbininin birlikte hareketinden doğan bir sonuçla kendine göre bir yol seçmiştir ki bu, bence eserin en çarpıcı en dokunaklı bölümüdür. Kral ve dolayısıyla güç sahibi olmak isteyen İthakalı erkek haydutlarına, dokuduğu halı bittiği zaman bir seçim yapacağını söyler; fakat gündüz dokuduğu halıyı gece kimseler görmeden geri sökmektedir.  filmde de bu sahneler üzerinde yoğunlaşma olması hoşuma gitti doğrusu. Penelope sessiz ve onurlu bir direniş sergiliyor. İki duygu arasında sessiz bir direniş! Zamanında  kocasının himayesinde olan birine kendini verme düşüncesinden kaynaklanan  tiksinti ve kocası tarafından terk edildigi düşüncesiyle ihanete uğramış olabilme ihtimalinin getirdiği  gururunun incinmesi. Acaba evlenmemek için gösterdiği  büyük mücadeleyi Odysseus hakediyor mu? Bu onuru ona bahşetmek kadınlık gururu için ne kadar doğru düşünceleriyle içinde gerilimli bir mücadele verirken diraytinden ve sabrından taviz  vermiyor. Tam bir asil kadın gibi davranıyor. Juliette Binoche, yine harika performansıyla ikilemlerini, çaresizlik karşısındaki onurlu duruşunu, oğluna rağmen inatçı duruşu  olduğu gibi seyirciye geçiriyor.

Bu arada İthaka’nın durumu içler acısıdır. Odysseus’dan sonra giderek yoksullaşmış, nufusu azalmış, yorgun düşmüş bir ada görünümündedir…

Ve birgün adanın dev dalgaları  Odysseus’u İthaka sahillerine getirir. Oraya kadar nasıl geldiği hakkında net bir fikir yok  filmde ama geliş şeklinden anlıyoruz ki içinde savaşı , açlığı, deniz ile mücadeleyi barındıran  çok zorlu  bir yolculuk geçirmiş. Kitapta bahsedilen Deniz Tanrısı Poseidon’un  Odysseus’a düşmanlığını da göz önüne alacak olursak belli ki ölümüne bir savaş vermiş. 

“ Ancak yıllar akıp gittikçe 

Tanrılar İthaka’ya çevirdi kaderin oklarını

burada da başından dert eksik olmayacaktı Odysseus’un 

bir tek Poseidon hariç tüm tanrılar acıdı ona;

Poseidon her zaman nefret etmişti tanrıya denk Odysseus’tan

…”

Evet Odysseus yirmi yıl sonra ülkesine dilenci kılığında döner, köprülerin altından çok sular akmıştır. İthaka’yı değiştirmeye gücü yetecek midir, güç sarhoşluğu  hayalinde olan gözü dönmüş erkeklerle baş edebilecek midir? Bundan sonrası izleyiciye ait olsun…

“Yıkılmış durumdasınız, perişan biçare,

o kadar çok ıstırap çekip katlanmışsınız çilelere,

artık hiçbir sevinç kalmamış yüreğinizde…”

Üç bin yıl önce söylenmiş bu dizeler kimi anlatıyor acaba? Yirmi birinci yüzyılda neden bu kadar dokunuyor bizlere? Okuyucu bulsun cevabını…

Kitaptan alıntıladığım bu dizeleri filmde de daha fazla görseydik keşke, böyle bir destana şiirsel bir sinema ile cevap vermek gerekirdi. Nolan’dan en fazla bunu bekleyeceğim…

The Return’un yönetmeni Uberto Pasolini kitabın özünü bozmamış olsa da oldukça özgür davrandığını söylemeliyim. Pasolini’in Penelope’un yanında yer alması bir kadın olarak elbette hoşuma gitti. Dul kadının başına gelenlerin, yaşadığı güçlüklerin altını çizmesi bugüne uyarladığımızda hala geçerli olması bakımından takdir edilir. Ancak yönetmen aynı pozitifliği oğlan Telemakhos için göstermiyor. Eserde Telemakhos daha kararlı ve daha dik duruyor; filmde ise zayıf karakterli, sürekli annesini suçlayan bir tip ile karşı karşıyayız. Gerçi ölüm korkusu ile yapıyor bunları  fakat onurlu bir insanın gerekirse ölümü göze alması gerekir. Güçlü karakterli olmak böyle bir şeydir. Anne akıllı oysa bekar olduğu sürece oğlunu öldüremeyeceklerini biliyor. Baba döndüğünde belli bir süre sonra olumlu anlamda dönüşüm gösteriyor. Bu da bize gösteriyor ki tek başına lider olma özelliği yok… 

“İyilik çok daha üstündür kötülükten.” –  Odysseia/ Homeros

Sonuç olarak “Dönüş” filminde de görüyoruz ki  iyilerin bir araya gelerek kötülükle  güçlü  bir şekilde  mücadele etmesi gerekiyor. Kötülük zehirlidir, zayıf ve bireysel mücadele edenleri anında zehirler; oysa kalabalıkları zehirlemeye gücü yetmez. Kurtuluş ancak böyle sağlanır…

İyi seyirler….

Yönetmen : Uberto Pasolini

Senaryo : John Collee, Edward Bond

Görüntü Yönetmeni : Marius Panduru

Kurgu : David Charap

Müzik : Rachel Portman

Oyuncular : Ralph Fiennes, Juliette Binoche, Charlie Plummer, Marwan Kenzari, Claudio Santamaria, Ángela Molina, Tom Rhys Harries, Amir Wilson

İngiltere-İtalya-Yunanistan-Fransa / Tarihi-Dram / 115 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz