Umut
Umut, yeniden başlamakta…
Yönetmen Orhan İnce, uzun metrajlı ilk filminde iyi bildiği yöreyi, konuları işleyerek emin olduğu bir alanda çalışmış, duygusal bağı kurarak etkili de oluyor. Oyuncu yönetimi çok iyi. Mekan düzenlemesi de çok gerçekçi. Tek odada ve bahçede süren üçlü yaşam, ahır, hayvanlarla iç içe bir çalışma ortamı ve hiç bitmeyen yalnızlık bir şehirli için boğucu! Bu atmosferi bilerek verdiyse çok başarılı olunmuş. Tabii tam festivallik film!
Orhan İnce’nin yazıp yönettiği ve hatta prodüksiyonuna ortak olduğu HEVİ, Umut, Kürtçe izlediğim ve bu dilde ne kadar çok Farsça ve Türkçe olduğunu fark edip ama asla anlamadığım bir dil olduğunu da yaşadığım bir film oldu. Ama bir konuyu çok iyi anladım : dolandırıcılık! Ne kadar can acıtıyor ve umutları çalıp götürüyor… Kırsalda da, kentte de, ne kadar büyük acımasızlık ve ne kadar çok karşılaştığımız bir insafsızlık! Başıma yeni geldiği ve çok canım yandığı için olsa gerek, o saf, iyi niyetli delikanlının dolandırıcıya nasıl da kapılıp gittiğini ve inandığı kişiden yediği darbeyle nasıl yıkıldığını, içim acıyarak izledim.
Kırsalda yaşam zor
Öykü, nerede olduğunu pek bilmediğimiz ama, köye bile araçla gidilecek uzaklıkta, doğanın içinde yaşayan Mustafa ve oğluyla kızının yaşadığı yerde başlıyor. Annelerini yeni kaybetmiş çocuklardan Çetin, evin ve hayvanların bütün yükünü omuzlamış. Yemek de yapıyor, hayvanları da besliyor, köye de gidip geliyor. Baba daha çok sedirde yatıp, emir yağdırmakta. Küçük kız Zeyno, konuşamıyor. Tek oyuncağı, koyunu. Ona bakıyor, onu seviyor. Bu boğucu atmosferde kimse kırsal yaşamın ne kadar güzel, keyifli olduğunu söylemesin. Doğru düzgün çekmeyen bir telefondan başka dış dünyayla bağlantısı olmayan delikanlı, muhtemelen amcasının kızına ilgi duyuyor. Başka kimi görüyor ki? Şehre, inşaatta çalışmaya gitmek istemesine ise babası, kendi başından geçtiği ve hayrını görmediği için karşı çıkıyor. Şehirli çocuklarla karşılaştırılınca Çetin, köle gibi evde. Sürekli çalışıp azarlanan ve hiç haklı görülmeyen bir delikanlı.
Kandırılıyorlar
Belki de biraz bundan, köye gidip gelirken yolda kamyonetine bindiği ve kendisine yolu gösterdiği için iyi davranan Emin’e güvenir. Köylerden hayvan alıp satan Emin, Çetin’in güvenini kazandıktan sonra babası Mustafa’yı da ikna ederek köylüleri kandıracaktır.
Başlarına gelen felaketin sonuçlarından çıkış yolu da hayata yeniden başlamak için bir UMUT’tur. O umut, ne yazık ki şehre gidip inşaatta çalışmak da olabilir, Zeyno’nun satılmasın diye sakladığı koyununun doğurduğu yeni kuzu da… Aslında gerçekten bir umut olmasa da.
Yönetmen, senarist, yapımcı, 83 doğumlu Diyarbakırlı Orhan İnce’nin ilk uzun metrajlı filmi, Kültür Bakanlığının desteğini de almış. Orhan İnce, okullu bir sinemacı. Eğitimini yüksek lisansa kadar film ve sinema üzerine dereceyle bitirmiş. Pek çok kurumsal çalışmaları da var.
Uzun metrajlı ilk filminde iyi bildiği yöreyi, konuları işleyerek emin olduğu bir alanda çalışmış, duygusal bağı kurarak etkili de oluyor. Oyuncu yönetimi çok iyi. Haşin baba, gözlerinin içi gülen, iyi niyetli oğlu, ve hatta dilsiz Zeyno, saçını boyayan dolandırıcı rollerini başarıyla oynuyor. Mekan düzenlemesi de çok gerçekçi. Tek odada ve bahçede süren üçlü yaşam, ahır, hayvanlarla iç içe bir çalışma ortamı ve hiç bitmeyen yalnızlık bir şehirli için boğucu! Bu atmosferi bilerek verdiyse çok başarılı olunmuş. Tabii tam festivallik film!
Yönetmen / Senaryo : Orhan İnce
Görüntü Yönetmeni : Cem Geneşke
Kurgu : Erhan Örs
Oyuncular : Ömer Akalın, Yavuz Akkuzu, Bedriye Roza Çelik, Deniz Sal, Nazmi Karaman, Ruken Önen, Güldestan Yüce, Mekin Kılıç
Türkiye / Dram / 80 Dk.