Atatürk


Atatürk filminin tam da zamanıydı!

Zamanlama denk düştü;Cumhuriyetin 100. Yaşını kutlarken demokratik sistemin nimetlerinden faydalanarak seçimle gelmiş bir üst yöneticinin, TSK Donanmasını selamlamak için, ülkenin anahtarını İngiliz donanmasına teslim etmiş Vahdettin’in Köşkünü tercih edişindeki çarpıklığı da görmek istemeyenlerin gözüne sokuyor.

OrtaKoltuk Puanı:

 

En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim de rahatlayayım : özel gösteriminde izlediğim “Atatürk 1881-1919” gayet başarılı buldum! Açıkçası, tarihi film izleyeceğim zaman yüreğim ağzıma geliyor, hele konu Atatürk gibi tarihe sığmayan bir kahramansa, hele içinde savaş varsa, prodüksiyonu, tasarımı, metni, bakış açısı, oyuncu seçimi, sanat yönetmeni, müziği ve tabii ki yönetmeni, öylesine zorlu bir iş ki, altından nasıl kalkılır, ya kalkamamışlarsa diye afakanlar basıyor.

Aras da başarılı!

Tabii herkes Atatürk’ü, daha doğrusu Atatürk olmaya doğru yol alan Mustafa Kemal Paşa’yı canlandıran aktör üzerinden ölçüyor önce beğeniyi. Aras Bulut İyinemli, başarılı bir oyuncu. Farklı rolllerde izlemiş ve özellikle 7. Koğuştaki Mucize filmindeki oyunculuğunu çok beğenmiştim. Mustafa Kemal Paşa’yı oynamak kolay değil. Nice büyük aktörler cesaret edemedi. Aras Bulut, bu zorlu rolün altından iyi kalkıyor. Zaman zaman ona benzemek için kasıyor kendini, zorluyor ve özellikle yakın planlarda bu seyirciye geçiyor ama ne yapsın? Çok genç bir aktör olarak Mustafa Kemal gibi bir dehayı canlandırırken abartıyor, özellikle kaşlarını çok çatıyor. Onun dışında bakışları, mimikleri iyi. Duygu geçiriyor. Enver Paşa’yı canlandıran Sarp Akkaya rolünün önemi açısından ölçüldüğünde bence en aksayan oyuncuydu. Songül Öden, gençliğine rağmen iyi bir Zübeyde Hanım olmuş. Madame Corinne rolünde Esra Bilgiç, parlıyor. Onun dışında cast, özellikle figüranlar, askerler, çocuklar, çok çok iyi. Orta kadro ise daha iyi olabilirdi sanki. Kadınları ayırıyorum, kadın oyuncular da çok başarılı.

En zoru sanat yönetmeniydi

Kocaman bir alkış ise sanat yönetimine. Ayrıntılar çok başarılı. Saray sahnelerinden savaş sahnelerine, sırıtan bir fazlalık, eksiklik, yanlışlık göze çarpmıyor ki tarihi filmlerde bu çok önemli bir unsur. Belli ki en ince ayrıntılar için bile çok titizlenilmiş. Arşiv niteliğinde bir çalışma çıkmış ortaya. Prodüksiyondan da kısılmamış.

Senaryo

Tabii ki film bir belgesel değil, hatta tek bir film bile değil, dizi olarak tasarlanmış. Elbette aşk sahneleri, hayal sahneleri gibi seyirciyi oyalayacak unsurları da var. Tarihi gerçekler çarpıtılmamış ama kimi trükler sokuşturulmuş. Bütün bunlar hiç önemli değil, senaryoya imza atan Necati Şahin’e teşekkür ediyorum. Bütünüyle bakıldığı zaman tarihini doğru düzgün öğrenememiş bir gençliğe Kurtuluş Savaşı’nın ne kadar zor koşullarda ve ne kadar kan dökülerek kazanıldığını anlatıyor, hainleri, emperyalist devletlerle iş birliği yapanları gösteriyor. Ve en önemlisi, gerçekten en önemlisi, günümüzde hayran olunmaya teşvik edilen Osmanlının çöküş döneminin ve vizyonunun ne olduğu da pek güzel gösteriliyor.

Zamanlama denk düştü

Cumhuriyetin 100. Yaşını kutlarken demokratik sistemin nimetlerinden faydalanarak seçimle gelmiş bir üst yöneticinin, TSK Donanmasını selamlamak için, ülkenin anahtarını İngiliz donanmasına teslim etmiş Vahdettin’in Köşkünü tercih edişindeki çarpıklığı da görmek istemeyenlerin gözüne sokuyor. Elbette film ve senaryosu, bu olay gerçekleşmeden iki yıl önceden tasarlanmıştı, ama nasıl da güzel denk düşüyor! Kimilerinin bu filmi tırnaklarını yiyerek seyredeceğini düşündükçe iyice heyecanlandım!

Açıkçası, filmin ufak tefek bazı kusurları mutlaka vardır ama içinde bulunduğumuz ruh durumu, mevcut iktidarın Cumhuriyetin 100. Yılını  kutlamak yerine önümüze Türkiye Yüzyılı gibi bir vizyon koyması ve bunu yine özgürlükleri kısıtlayıcı, antidemokratik, anti laik, cumhuriyetin tüm kazanımlarını ters yüz ederek yapmaya yemin etmiş görünmesi, filmin önemini daha da arttırıyor. Önümüz 10 Kasım, Atatürk haftası. Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal gibi bir strateji dâhisi, 100 yılda bir bile dünyaya gelmeyen bir kahraman tarafından önce cephede kazanıldı, sonra Cumhuriyet Osmanlı İmparatorluğu’nun külleri üzerine kuruldu. Bu tarihi gerçeklerle bu dönemde yüzleşmek bu açıdan da çok önemli.

Filmin en büyük sorumlusu elbette yönetmenidir. Pek çok ses getiren başarılı, popüler filmlere ve dizilere imza atmış olan Mehmet Ada Öztekin, bu filme de bütün birikimini koymuş ve altından ustaca kalkmış!

İki buçuk saat

Filmi izlemenin tek zorluğu, dizi olmak için tasarlanıp, yarattığı tartışmalar ve doğan sıkıntılar sonucu sinema filmine dönüştürülüp iki bölümde gösterilecek olması. İki buçuk saatlik filmi izlemek hem fiziki olarak zorlayıcı, hem de sinema seyircisi için hayli pahalı olacak. Bunun zararı inşallah seyirci sayısına yansımaz. Çünkü gerçekten yapımı için çok geç kalınmış bir film ve bu kadar başarılıyken sadece biz değil, bütün dünya izlemeli! Filmin yapımcıları Saner Ayar ve Hakan Mahmutoğlu da bu işe cesaretle koydukları maddi manevi külfetlerinin karşılığını almalı. Almalı ki böyle başarılı filmler yapılabilmeli! Tasası bana mı düştü derseniz, evet, iyi bir sinefil olarak bana da düştü, iyi film yapanlar karşılığını görmeli ki iyi filmler yapılması için çalışmaya devam etmeli. 

Yönetmen : Mehmet Ada Öztekin

Senaryo : Necati Şahin

Görüntü Yönetmeni : Torben Forsberg

Kurgu : Zeki Öztürk, Ruşen Dağhan

Müzik : Batu Şener

Oyuncular : Aras Bulut İynemli, Sarp Akkaya, Songül Öden, Darko Perić, Mehmet Günsur, Berk Cankat, Esra Bilgiç, Sahra Şaş, Bertan Aslani, Beran Kotan, Hamdi Alkan, Predrag Bjelac, Emre Mete Sönmez

Türkiye / Tarihi-Biyografi-Dram / 144 Dk

3 YORUMLAR

  1. Atatürk filmini sinemada izledim.Büyük bir heyecan ile gidip, düş kırıklığı ile çıktım..
    Oyunculara, prodüksiyona,yönetmene sözüm yok. Hepsi ellerinden geleni yapmış. Beni üzen kurgu, senaryo bu kadar mı kötü olur.ATATÜRK böylemi anlatılır… Yoklukla, canla başla, hayatını memleketine ve milletine adamış, bir dünya liderinin, ısrarla , etkileyici bir abartıyla içki, sigara ve hovardalığını gözümüze sokmakla ilgili amacınız neydi, daha gencecik yaşında anasının babasıda bu mereti çok içerdi ondan öldü dedirtip, öksürüklerini çekmekmiydi, ATATÜRKÜ anlatmak….. Elbette içki ve sigara içer, kadınlarla da flört edecekti ve yaptıda bunları….. Ama bu kadar göze sokmak, en vurucu sahneler yaratmak çok mu gerekliydi….. Yazıklar olsun bu filmin hikayesini ve senaryosunu yazana ve yapımcısına…..
    Yönetmen ve oyuncuları da aldattınız… YAZIK..

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz