Adana Ulusal Yarışma
29.ULUSLARARASI ADANA ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ
ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI
İzlenimler
En önde gelen sinema festivallerimizden Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, bu yıl 29. kez 12 -18 Eylül tarihleri arasında yapıldı. Kapsamı bir miktar daraltılan festivaldin Ulusal yapımlar bölümünde Öğrenci Filmleri Yarışmaları (Belgesel, Canlandırma, Deneysel, Kurmaca), Adana Kısa Film Yarışması, Ulusal Belgesel Film Yarışması ve Ulusal Uzun Metraj film Yarışması’na yer verildi. Uluslararası bölümde önceki yıllarda yapılmış olan Uluslararası En İyi Film ve En İyi Belgesel yarışmalarına bu sene yer verilmeksizin, sadece Uluslararası Kısa Film Yarışması yapıldı. Buna karşın Festivalin uluslararası niteliği geniş bir film seçkisiyle gerçekleştirildi.
Sinema klasiklerine bir saygı duruşu olarak, Satyajit Ray, Luis Bunuel, Pier Paolo Pasolini gibi geçmişin büyük yaratıcıları kimi önemli filmleriyle anıldı. 2022 Cannes Jüri Ödülünü paylaşan, Polonya Sinemasının yaşayan efsanesi, 1938 doğumlu Jerzy Skolimowski’nin “EO” filminin gösterimi vesilesiyle Robert Bresson’un ünlü filmi “Au Hasard Balthasar” da programa katıldı. Günümüz sinemasından hemen hepsi 2022 yapımı, 5 belgesel ce 19 kurmaca filmden oluşan bir gösterim programıyla da, çağcıl sinemanın birçok önemli yapıtının izlenmesi sağlandı.
SİYAD Jürisinin bir üyesi olarak katıldığım festivalde izleyebildiğim yerli ve yabancı yapımlara geçmeden önce, Altın Koza’nın gerek 26.Festivalde bizi misafir ettiği Adana’da, gerek 27. Festivalde SİYAD Jürisi olarak pandemide İstanbul’dan katıldığımız da hep çok başarılı bulduğum organizasyonunun bu yıl aynı başarıyı Adana’da katlayarak sürdürdüğünü belirtmek isterim.
Bizler için Adanalıların samimi ve sevecen misafirperverliğinin, sımsıcak insan ilişkisinin simgesi olan Festivalin Genel Koordinatör Yardımcısı, Festival Programları Koordinatörü C. Ceren Yazıcıoğlu’nun şahsında, zorlandıklarında bile hep gülümseyerek, programımızın aksamaması için özveriyle çalışan, bizi her an evimizdeymiş gibi hissettirmeye çaba gösteren tüm ekiplere ve tüm elemanlara özellikle teşekkür etmek isterim.
Pandemi öncesinde, 26. Altın Koza Festivali için Adana’ya gelmiş olduğumuz ilk gün, programda izleyecek filmimiz olmadığından ayağımızın tozuyla uzun bir yürüyüş yapmış, eski şehri adım adım gezmiştik. Merkezdeki bir otelde misafir edildiğimizden de, Adana’nın olmazsa olmazı kebaplarının ve muhteşem ciğer şişlerinin tadına sık sık bakabilmiştik. İyi ki yapmışız, bu yılın yoğun programı bize pek Adana’yı gezme fırsatı bırakmadı.
Şaşmaz rutinimiz şöyleydi: Kahvaltı – Servisle 5-6 dakikada film gösterimlerinin yapıldığı, festivalin yeni sponsoru 01 Burda AVM’ye ulaşım – Cinema Pink’te iki Uluslararası Film izleme – Uzunca bir ara (Dışarı çıkacak kadar uzun olmasa da, AVM içindeki birbirinden ilginç üç sergiyi, “1969’dan Günümüze Altın Koza Ödüllü Film Afişleri, Adana Sinema Mirası” ve “Sinemada Star Olmak, Film Gibi Yaşamak”ı keşfedecek zamanımız oldu) – Aynı AVM içindeki 01 Burda PGM Sahne’de 18.00 ve 20.30’da iki Ulusal Yarışma Filmi izleme (Büyük Jürinin aksine, SİYAD Jürisinin yarışma filmlerini seyircilerle beraber izlemesi büyük bir keyifti. Özellikle gösterim sonrası söyleşiler, Adana izleyicisinin müthiş tutkulu, bilinçli ve bilgili olduğunu keşfetmemize vesile oldu) – Servisle otele dönüş.
Filmler arasında soluklanacak vakit olduğundan, özellikle bizim gibi günde üç-dört film izlemeye alışmış festival seyircisi için program pek de yorucu değildi. Ancak, otelin restoranı akşamları sadece bizim film izlediğimiz saatlerde açık olduğu ve otel göreceli olarak merkezden uzak kaldığı için, saat 23.00 sularında civarda yemek yiyecek yer bulunamak gibi bir sorun olabilirdi. Kusursuz organizasyonumuz buna da çözüm getirdi. Hem onlara, hem de çok yorucu bir iş gününün ardından bizler için her gece kapılarını yeniden açarak, gülümseyen bir misafirperverlikle dört başı mamur bir menü sunan Adana Sheraton restoran personeline de koca bir teşekkür borcumuz var.
Adana’yı pek gezme fırsatımız olmadı dedim ama, sevgili dostum Korkut Akın’ın organize ettiği bir mini gezi sayesinde iki çok heyecan verici keşifte de bulunduk. İlk durağımız, restore edilmiş eski eser bir evde kurulmuş, 2011’de ziyarete açılmış olan, Anadolu’nun tek sinema müzesi Adana Sinema Müzesi oldu.
Adana Sinema Müzesi’nde özellikle şehre özgü yönetmenler, oyuncular ve yapımcılar ile ilgili eserler tanıtılmakta. Öyle ki, film afişlerine ayrılan zemin kattaki posterlerde en az bir isim (yönetmen, oyuncu, senarist vb.) Adana sakinine ait. Yılmaz Güney, Orhan Kemal ve Abidin Dino‘nunu balmumu heykellerinin de yer aldığı birinci katta, Yılmaz Güney‘in fotoğraflarının, film afişlerinin ve şahsi eşyalarının bulunduğu bir oda bulunmakta. Adana’nın sinema ile ilgili tanınmış kişilerinin sergilendiği fotoğraflar arasında Yaşar Kemal, Şener Şen ve babası Ali Şen, Muzaffer İzgü, Ali Özgentürk, Orhan Duru, Aytaç Arman, Bilal İnci, Meral Zeren, Menderes Samancılar, Nurhan Tekerek ve Mahmut Hekimoğlu yer almakta.
Kendini bu işe adamış, ilgili ve bilgili müze görevlisinin ayrıntılı tanıtımının ardından Adana’nın eski ile yeninin iç içe geçtiği ara sokaklarında keyifli bir tur atarak Sabri Şenevi Sinema Evi’ne ulaştık..
Tüm yaşamını sinemaya adamış olan 1978 doğumlu Sabri Şenevi’nin hem benzersiz müze evi ve koleksiyonu, hem de son derece sevimli, güleç yüzlü ve samimi misafirperverliği hepimizi müthiş etkiledi.
Sabri Şenevi bir başına, tutkuyla, tamamen amatör bir ruh ve olasılıkla çok küçük bir bütçeye çok büyük bir iş başarmış. Hayatını ve sinema aşkını bu yazının bir paragrafına kilitlemenin haksızlık olduğu düşüncesiyle konuyu ona ayırdığım bir ek yazıda ele alacağım.
Filmlere ve ödüllere geçmeden önce festivalin bize getirdiği çok keyifli bir kazanımdan söz etmek istiyorum. ORTAKOLTUK yazarı olarak ben ve SİYAD Jürisi’nin diğer iki üyesi Kerem Bumin ile Fırat Ataç, genelde basın gösterimlerinde karşılaştığımız dostlardı. Gerek ORTAKOLTUK yazarlarından Kerem gerekse birkaç yıl önce bir !f İstanbul Jürisinde beraber çalıştığımız, ayrı ayrı film izleyip ancak karar vermek için kısa süre konuşmuş olduğumuz Fırat, kişisel iletişimden çok yazılarını okuyup uzaktan tanıdığım kişilerdi. Bu kez bütün bir haftayı birlikte geçirince, hem uyumlu çalışmamız hem kurulan insani iletişim, bu tanışıklığı hepimizin keyif aldığı bir arkadaşlığa dönüştürdü ki, kanımca bu dostluk festivalin en değerli getirisiydi