137 No’lu Dosya / Dossier 137
FRANSA’DA YASADIŞI POLİS ŞİDDETİ
Dominik Moll’un “DOSSİER 137”si Fransız polis teşkilatını eleştiriyor
Film Fransa’da 2018’deki “Sarı Yelekliler” ayaklanması sırasında bir polis şiddeti vakasını soruşturmakla görevli bir kadın polisi izliyor. Polis teşkilatının iç yapısını ve bireysel vicdan muhasebesini inceleyen gerçekçi, özgün, cesur ve düşündürücü bir film. Bu son derece politik filmde devlet ve birey ilişkisi, gerçeğe ulaşma arzusu otopsi masasına yatırılıyor.
Dominik Moll “La Nuit Du 12”un ardından yaptığı “137 Numaralı Dosya / Dossier 137” adlı polisiye dramada, polis teşkilatının iç yapısını ve bireysel vicdan muhasebesini derinlemesine incelemeyi sürdürüyor. Film Fransa’da 2018’deki “Sarı Yelekliler” ayaklanması sırasında yaşanan bir polis şiddeti vakasını soruşturmakla görevlendirilen, İçişleri Bakanlığının iç denetim birimi IGPN’in bir müfettişini izliyor. Stéphanie Bertrand (Léa Drucker) adlı bu polis, genç bir protestocunun kaçarken başından ağır yaralanması üzerine, olayın sorumluluğunu belirlemek için görevlendirilir. “Dossier 137”, polisiye bir öyküyü, tansiyonu sürekli ayakta tutan bir mizansenle işleyen, bireysel vicdan ile kurumsal beklenti çatışmasının altını çizen, gerçekçi, özgün, cesur ve düşündürücü bir film.
SARI YELEKLİLER LACİVERT . ÜNİFORMALILARA KARŞI
Bu film Dominik Moll’un 6 César Ödüllü, 500 bin kişi tarafından izlenen “La Nuit Du 12” (2022) başyapıtı gibi bir polis soruşturmasının öyküsü. Fransız yönetmen bu bir önceki filminde, Grenoble şehrinde bir polis ekibinin, benzin yakılarak öldürülen bir kadının cinayet soruşturmasını anlatıyordu. Film, bu soruşturmanın polisleri hem profesyonel hem de ruhsal olarak nasıl sarstığının öyküsüydü. “Dossier 137”de polis tarafından kullanılan “flash-ball” adlı plastik mermili silahtan ağır yaralan bir genç beyin travması geçirir. Olayın sorumlularını belirlemek için işe koyulan Stéphanie, soruşturma sırasında kurbanın kendisiyle aynı küçük kasabadan olduğunu öğrenir. Bu durum “137 Numaralı Dosya” davasına duygusal yoğunluk katar. Sosyal medya videoları, tanık ifadeleri sonrası Stéphanie lüks bir otelin arka tarafında çekilmiş görüntülerin önemli ipuçları içerdiğini fark eder. Sıradan bir vaka gibi görünen “137 Numaralı Vaka” kontrolden çıkınca, bir polis ekibinin kaçmakta olan 2 gence karşılıksız şiddet uyduladığı ortaya çıkar.
Yasadışı polis şiddeti ve yolsuzluğuna dair başarılı bir film olan “Dossier 137”, filmlerdeki “görev başındaki polislerin cezasız kalması” gerektiği alışkanlığına güçlü bir örnek teşkil ediyor. Film, yerde hareketsiz yaran, ağır yaralı bir genci hınçla ve acımasızca tekmeleyen bir polisin yaptığı savunma üzerinden, suçu sabit polislerin acınası açıklamalarını alaya alıyor. Böylece filmde, suç işledikleri açığa çıkan polisler için sahte bahaneler üreten üst düzey yetkililer de eleştiri oklarının hedefi oluyor. Son derece politik bir film olan “Dossier 137”, karar vericiler tarafından kurulan ve sessizliğin hüküm sürdüğü bir sistem tarafından korunan bir teşkilatı gözler önüne sürüyor. Dominik Moll’un filmde hakkını verdiği temalar arasında, kurumsal bağlılık, bireysel vicdan çatışması, polis şiddet, etik ikilemler yer alıyor. Ayrıca devlet ve birey ilişkisi, doğruya ulaşma arzusu, güçlü tarafından ezilme kaderi filmde otopsi masasına yatırılan, izleyiciye sorular sorduran güçlü temalar.
“Dossier 137” kentsel gerilla savaşı filmlerine mükemmel bir örnek teşkil ederek, 2018’de Fransa’da Sarı Yelekliler’in protestolarıyla ilgili sağlam bir uyarlama oldu. Akıllı telefon formatındaki görseller, bir ayaklanmadan ilham alan filme gerçeklik, inandırıcılık katıyor. İçişleri Bakanlığına bağlı polis denetim birliği ve Paris yerel polis teşkilatının kulislerinde yaşanları dengeli bir kurguyla birleştiren mizansen öyküye nefes kesici bir gerilim tansyonu katıyor. Sinema tahsillerini yaptıkları İDHEC Üniversitesinde tanışan Gilles Marchand ile Dominik Moll, Moll’un ilk filmi “Lemming”den (2005) itibaren senaryoları müştereken yazdılar. “Dosser 137”nin senaryosu, kurumların aşırılıkların karşısında, kahramanının yaşadığı ahlaki ikilemi vurgulamakta çok başarılı.
Sarı Yeleklilerin gösterisi sırasında ağır yaralanan gençle ilgili yürüttüğü soruşturmada, Stéphanie kökleşmiş inançları sorgulatan hiyerarşik baskılarla karşı karşıya kalır. Dominik Moll filminde bugün toplum tarafından büyük ölçüde dışlanan, ölçüsüz şiddet uygulayan bir kurumun kusurlarını gündeme getiriyor. Film hem titiz soruşturma sürecini, hem Stéphanie’nin iç çatışmalarını güçlü bir şekilde işliyor. Kurgu, gerçekçi polis iç denetimi süreçlerini öne çıkararak plastik mermi (flash-ball) zedelenmeleri gibi somut olaylara odaklanıyor. Yargı mekanizmasının nasıl işlediği ve polisin içine kapanmış dünyası başarıyla vurgulanıyor. Stéphanie, meslektaşlarının ve özellikle eski eşi olan bir polisin şiddetli tepkisiyle karşı karşıya kalır. Çünkü iç denetim birimi, polis teşkilatını sorguladığı için “ihanet”le suçlanır. Stéphanie, gerçeği ortaya çıkarma uğruna etik sınırları zorlar ve nihayetinde kendi biriminin de hedefi haline gelebileceğinin farkına varır.
SESSİZLİĞİN HÜKÜM SÜRDÜĞÜ SİSTEM
Filmin ana karakterleri, mesleki ve kişisel yüklerle yüzleşen İçişleri müfettişi Stéphanie, plastik mermi atışı sonuncu beyin hasarı yaşayan genç protestocu Guillaume, delilleri güçlendiren video kaydını sağlayan otel temizlik görevlisi Alicia, senaryoda ustalıkla tahlil edilmiş. Ayrıca, başta eski eş olmak üzere orantısız şiddet uygulayan, intikam alma güdüsüyle hareket eden polislerin, onları korumak için bahane arayan amirlerinin karakter tahlilleri çok başarılı. Olaya karışan polislerin söz birliği etmişçesine yaptıkları “kendini savunma söylemi”, Stéphanie’nin yaptığı araştırma sonunda sunduğu delillerle, “gereksiz ölçüsüz şiddet uygulama”olarak çürütülüyor. Dominik Moll Cannes’da yaptığı basın konferansında, senaryo yazılımında basında konuyla ilgili çıkan yazılardan esinlendiğini söyledi. Örnek olarak, Marsilya’da Sarı Yeleklilerin yürüyüşü sırasında, işinden çıkarken bölgeden tesadüfen geçerken polis kurşunuyla ağır yaralanan, 19 yaşındaki satış elemanı Maria Angelina olayını gösterdi.
Maria yerde hareketsiz yatarken, başına yediği cop darbeleriyle kafatası çatlamış. Olaydan 4 yıl sonra, kısmen traş edilmiş başında 2 büyük yara izi taşıyan genç kadın, olayın ciddi fiziksel ve psikolojik etkileriyle yaşamını sürdürüyor. 2020 yılında olayı inceleyen soruşturma hakimi, verdiği kararda : “Mazluma saldıran kişilerin tamamen polis memurlarının olması ve bu şiddetin tamamen keyfi bir şekilde işlenmiş olması nedeniyle kabul edilemez olması dikkat çekicidir” gerekçesini okumuş. Cannes Film Festivali Direktörü Thierry Frémaux “Dossier 137” hakkında : “Dominik Moll, Léa Drucker’in 1950’lerin Fransız filmlerinde İGPN olarak bilinen, polis meslektaşlarını denetlemekle görevli bir kadın polisi canlandırdığı yeni filmiyle Cannes yarışmasına geri dönüyor. Kendisi bize demokrasinin ve Cumhuriyetin kurallarını, gözetim ve kontrol kurallarını hatırlatmak isteyen sanatçılardan biri. Son filmi “Dossier 137” bu temaların çoğunu ele alıyor” dedi.
53 yaşındaki Fransız aktris Léa Drucker, yükünü omuzlarında taşıdığı filmin en önemli kozlarından biri. Deneyimli aktris, görevinin bilinciyle hareket eden dürüst polis soruşturmacı Stéphanie rolünde, karakterinin insani yaklaşımını ekrana taşımada ustalığını kanıtlıyor. Üst düzey polis yetkilileri, suçları sabit polis memurlarını korumak için, Stéphanie ile ağır yaralı gencin aynı kasabada yaşadıklarını gerekçesini bahane göstererek, dürüst kadına gözdağı verirler. Görevini yapan kadın, bu mekanizma içinde suçlu durumuna düşürülüp etkisizleştirilmeye çalışılır. Léa Drucker kariyerinin en parlak performansını çıkardığı, Xavier Legrand’ın “Velayet / Jusqu’a La Garde” gerilim fimiyle En İyi Kadın Oyuncu César Ödülünü kazandı. Lucas Dhont’un Cannes Büyük Ödül sahibi “Yakın / Close” ve Catherine Breillat’nın “Geçen Yaz / L’été Dernier” filmlerinde oynadı.
1962 Bühl (Almanya) doğumlu Fransız sinema ve TV yönetmeni, senaryo yazarı Dominik Moll’un 8 uzun metrajlı filmi var. İlk flmi, romantik drama “Mahremiyet / L’intimité”nin (1994) ardından yaptığı “Harry, İyiliğinizi İsteyen Bir Dost / Harry Un Ami Qui Vous Veut Du Bien” (2000) ile adını uluslararası arenada duyurdu. Alfred Hitchcock’u akla getiren bu gizemli kara komedi filmi 4 César Ödülü kazandı ve Moll’un Cannes film festivali ana yarışmasına kabul edilen ilk filmi oldu. 5 yıl aradan sonra yaptığı gizemli gerilim draması “Lemming” ile yine Cannes ana yarışmasında yer aldı. 2019 tarihli suç ve cinayet draması “Yalnızca Hayvanlar / Seuls Les Betes”ten 3 yıl sonra en çok ödül kazandığı (6 César, 2 Lumiere) kariyerinin en parlak filmi, cinayet soruşturması “La Nuit Du 12”i yaptı. “Dossier 137” ile Dominik Moll Fransa’yı Cannes’da 4. kez temsil etmiş oldu.
Yönetmen : Dominik Moll
Senaryo : Dominik Moll, Gilles Marchand
Görüntü Yönetmeni : Patrick Ghiringhell
Kurgu : Laurent Rouan
Müzik : Olivier Marguerit
Oyuncular : Léa Drucker, Jonathan Turnbull, Mathilde Roehrich, Pascal Sangla, Claire Bodson, Julien Litli
Fransa / Suç-Dedektif / 115 Dk.