Uykucu
Yılın en iddialı yerli yapımı; UYKUCU
Mevlevihane, Ebru sanatı, Beyoğlu’nun arka sokakları, İyilik Lokantası’nda parasız yemekten, Köprü Altı’nda rakı tokuşturmaya, kimsenin kimseye güvenmediği ama dost olmak istediği bir triumvira?
En iddialı gibi iddialı bir başlık ve giriş niye yaptım? Filmi izlemeden düşünmüştüm bunu; filmin galası Atatürk Kültür Merkezi’nin ana salonunda yapıldı! Yılın en büyük yağışının anons edildiği gün ve saatte galaya geleceklerin ıslanmaması için bina dışına kırmızı halı ve çadır organizasyonu, gökyüzünü aydınlatan ışıklarla adeta bir Hollywood galası. Ah bir de starlarımız ve starletlerimiz öyle giyinebilse? Güzelim Elçin Sangu’nun üzerinde, yazmadan geçemeyeceğim, sanki dikilmeyi unutulmuş gibi oradan buradan sarkan kumaşlarla bir kıyafet ki kadıncağız, yürüyemediği, kostümünü yönetemediği için bütün fotoğraflarda yüzü beş karış çıktı!
Güçlü bir kadro
Filmin başlamasına doğru yetiştiğim için, özellikle, çünkü rüküşlükten gözüm kanıyor, filmin kadrosu sahneye dizildiğinde yapımcının tıpkı gala gibi prodüksiyonun her aşamasında bütçeyi geniş tuttuğunu anladım. Baş rollerde Çağatay Ulusoy ve Elçin Sangu, yanlarında Uzak Şehir’in Kürdosu, Ferit Kaya, kötü adam rollerinin aranan ismi Barış Falay, Musa Uzunlar, Cengiz Bozkurk, Hüseyin Avni Danyal ve usta bir hoca Tamer Levent. Hepsi de ellerinden geleni yapmış. Oyunculukta Elçin Sangu beni şaşırttı; romantik komedi filmlerinden tanıdığımız oyuncu bu kez başarılı bir aksiyon yıldızı olarak parladı: Sadece göz süzmek değil, dövüşmeyi de beceriyor! Zaten izlemeyi çok sevdiğim bir oyuncu, keşke dizilerde de yine görsek.
Afro karakterini canlandıran Ferit Kaya, sert ama komik adam olarak yine çok iyiydi. Çağatay Ulusoy ise içi iyi dışı kötü karakterinin ikili boyutunu vermekte biraz zorlanmış gibi geldi bana. Hani nar gibi bir karakter, içi paramparça, çok taneli, çok yaralı.
Riski alan Polat Yağcı
Her zaman yazdığım gibi iyi bir filmin temelinde iyi bir öykü vardır. İyi bir öyküyü iyi bir yönetmen, hele elinde iyi oyuncularla çekerse tadından yenmez oluyor.
Uykucu’da son iki yıldır sinemada iş yapan prodüktör Polat Yağcı, Kubilay Tat’ın senaryosunu beğenmiş, Can Ulkay’a yönetimi vermiş kesenin ağzını açmış, iyi bir kadro kurmuş, “Sinemanın yaşaması lazım, herkes dijitale kaydı, ama bu kadro risk alıp sinemaya evet dedi diye anlatıyor yaptığı işi. Tabii aslında asıl riski alan kişi prodüktör. Zaten bütün kadro da Polat Yağcı’ya risk alıp böyle bir işe soyunduğu için teşekkür etmeden duramadı.
Senaryoda ikili karakterler
Can Ulkay’ın Ayla ve Müslüm filmlerini çok severek, beğenerek izlemiştim, iyi bir senaryodan nasıl iş çıkardığını biliyorum. Kadroya da iyi dedik, sıra geliyor işin özüne, senaryoya. Kubilay Tat’ın da çok sevdiğim, 7. Koğuştaki Mucize gibi ilgiyle izlediğim senaryoları var. Burada biraz daha zor bir işe kalkışmış: hem suç örgütüne çalışan bir aksiyon filmi yapacaksın, karakterin acımasızca infaz yapacak, sonra da Mevlevi felsefesine inanıp evinde ebru çalışacak?
Senaryo, bu ikili kişiliğin, suç piyonu olmak durumunda kalmış iki yaralı kalbin, birbirini yaralarından yakalayıp hem aşık olup hem yok etme göreviyle karşı karşıya kalışını anlatıyor. İzleyici kim haklı, kim haksız karar vermek zorunda değil. Herkes suçlu. Suçluları ortadan kaldırmak bir suç örgütünün görevi midir, kafanız karışıyor, belli ki oyuncuların da bu çift kişilikli durumu yönetmekte kafası karışıyor.
Aksiyon filmi gibi
Aksiyon sahneleri çok başarılıydı. Elçin Sangu’yu dövüşürken görmek çarpıcıydı. Hele araba kullanışı! Araya serpiştirilen Mevlevihane, Ebru sanatı, Beyoğlu’nun arka sokakları, İyilik Lokantası’nda parasız yemekten, Köprü Altı’nda rakı tokuşturmaya, kimsenin kimseye güvenmediği ama dost olmak istediği bir triumvira? İzlerken arada bir ilgim azaldı. Keşke daha iyi olsaydı, öve öve bitiremeseydim, bu kadar çabayı. Senaryo, şiddet ve kötülüğün, şiddet ve kötülüğe maruz kalmaktan kaynaklandığını anlatmaya çalışırken yolunu şaşırıyor. Arka plandaki şebekenin başının kötülüğü nereden kaynaklanıyor? Hangi çıkar ilişkilerinden? Mevleviliğe dalınca asıl işaret edilmesi gereken es geçiliyor.
Film 29 Ekim’de bütün Türkiye’de vizyona giriyor ve bayram nedeniyle tek bilet fiyatıyla 120 TL’ye izlenebiliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum günü, en büyük bayramımız kutlu olsun. Sinema yaşasın, yaşamalı. Emeği geçenler sağ olsun.
Yönetmen : Can Ulkay
Senaryo : Kubilay Tat
Görüntü Yönetmeni : Muko Tırmık
Müzik : Rahman Altın
Oyuncular : Çağatay Ulusoy, Elçin Sungu, Barış Falay, Ferit Kaya, Tamer Levent, Cengiz Bozkurt, Musa Uzunlar, Hüseyin Avni Danyal
Türkiye / Aksiyon-Gerilim / 122 Dk.













