Jurassic World : Yeniden Doğuş / Jurassic World: Rebirth
GERÇEK BİR ‘ÖZE DÖNÜŞ’MÜ?
Bu son ‘Jurassic Park’, ‘dozunda’ teknik kullanımıyla en azından şekil açısından bir başarısızlık değil! Ancak aynı özen içeriğe de verilseydi hedeflenen ‘öze dönüşü’ izlerdik ‘geriye dönüşü’ değil!
JURASSİC PARK SAGASI
Baştan belirtmemizde yarar var : 2022 yılında çekilen, ‘Jurassic Park : Hakimiyet’ filminden sonra ‘Jurassic Park’ sagasına eklenecek yeni bir halka beklemiyorduk… Hatta gelmemesini de ‘umuyorduk’!
Çünkü Steven Spielberg’in 1993 yılında yarattığı ve başlattığı ‘saga’, sanki ikinci bölümünden itibaren ‘kan kaybedeceğinin’, bir daha asla ilk filmin seviyesine çıkamayacağının sinyallerini vermeye başlamıştı. İlk filmin muazzam gişe başarısından sonra 4 senelik bir arayla, tekrar yönetmenlik koltuğuna geçen Spielberg (‘Jurassic Park : The Lost World’), bu iki filmin arasına ‘Schindler’s List’ zaferini de sığdırmayı başardı! Bizce ikinci filmin (‘Jurassic Park 2’) başarısızlığının bir nedeni de bu eklektik kariyer inşasıydı ama bu, başlı başına başka bir yazının konusu…
Eski kadrodan bir yüzün (Sam Neill) geri dönmesiyle ve nispeten daha dozunda bir ‘dinozor’ kullanımıyla hoş bir nostalji havası estiren üçüncü adımdan sonra (‘Jurassic Park 3 / 2001) başka bir döneme geçildi : oyuncu kadrosu gençleşmiş, ilk bölümde işlenen, ’Doğanın düzenine müdahale’ teması bir ‘kenara itilmiş’, dinozorlarda ‘animatronik efektler’ giderek daha az kullanılmaya başlanmış ve bu filmlerin sanki asıl amacı mümkün olduğu kadar çok ve çeşitli dinozor göstermek haline gelmişti.
Dolayısıyla bu kötü ‘gidişattan’ sonra eklenen bir yeni bölüm, değindiğimiz gibi bizi nerdeyse ‘ürkütüyordu’ : İlk filmden sonra serinin anlatacak pek bir şeyi kalmamıştı. İlk bakışta bu yeni filmin bir kez daha bir özel efekt ‘şelalesi’ sunmak, binbir türde yeni dinozorlar göstermek ve büyük bir gişe başarısı kazanmaktan başka bir amacı yok gibi görünüyordu.
Ancak ‘Jurassic Park, Rebirth’ bu endişelerimizi belli ölçülerde yok ediyor. Kuşkusuz senaryo oldukça sade hatta basit… Bazı dinozorlar (özellikle küçük olanlar) biraz fazla özel efekt kokuyor ve olay örgüsünde çok beklenmedik bir akış yok! Ama en azından kendimizi (son üç filmin yaptığı gibi) bir kargaşanın, bir dinozor ‘festivalinin’ içinde bulmuyoruz. Belki daha uslu ve iddiasız ama daha oturaklı ve daha ‘başı / sonu belli’ bir hikâye izliyoruz.
Hikâyeye değinecek olursak : Jurassic Park ve o parkın ‘beşiği’ olan adaların kapatılmasının üzerinden yıllar geçmiştir ama bir büyük ilaç şirketi, birçok onulmaz hastalığın tedavisi için birkaç dinozorun kan örneğine ihtiyaç duymaktadır. Bu amaçla zarar görmüş ve mutasyon yaşamış dinozorların hala yaşadığı, bir anlamda ‘artık’ canlıların bulunduğu, gizli kalmış bir adaya özel bir operasyon ekibi gönderilir. İki özel operasyon görevlisi, (geçmişinde operasyonlarda bulunmuş) bir kaptan, yardımcısı, bir şirket temsilcisi ve bir bilim adamından oluşan bu ekip adaya doğru yol alırken bir deniz dinozoru tarafından saldırıya uğrayan ve batan bir gemideki aileyi de yanlarına alırlar. Bir anda çoğalan bu ekipte bazıları görevini yerine getirmeye bazıları ise sadece hayatta kalmaya çalışacaktır.
SPİELBERG’İN MİRASI…
Değindiğimiz gibi Spielberg, ikinci filmden sonra yönetmenlik koltuğundan çekilse ve yerini daha genç yönetmenlere bıraksa da doğal olarak devam bölümlerinin yapımcısı olmaya devam etti. Yani ortada örneğin ilk ‘Jaws’ı çektikten sonra tamamen ‘oyun dışı’ kalma gibi bir durum yok. Başka bir deyişle ‘Jurassic’ akımından gelen bütün filmlerde onun çok ciddi bir söz ve onay hakkı olduğu tartışılmaz bir gerçek. Hatta bu filmin başında gördüğümüz Amblin şirketi bilindiği üzere ‘E.T’ zamanından beri onunla özdeşleşmiş bir yapım evi!
Yönetmen Gareth Edwards, Spielberg’in bu mirasına saygı duyuyor ve hikayesi çok ayrı yerlere savrulabilecekken adeta ilk filmle aynı doğrultuda ilerleyen (ve ünlü yazar David Koepp tarafından yazılan) bir hikayeyi beyaz perdeye taşıyor. Yine esrarengiz ve tehlikeli bir adaya giden bir grup insan var. İkinci film ‘The Lost World’dan itibaren başlayan dinozor avcısı ve asker istilası yok! Aynı şekilde giderek çoğalan ve artık kafa karıştıran dinozor çeşitliliği kullanılmıyor ve sadece belli birkaç ‘tanıdık’ türe bağlı kalınıyor Ve belki de teknik açıdan en önemlisi ilk filmin bütün cazibesini ve özgünlüğünü sağlayan animatronik efektlere tekrar başvuruluyor.
İlk ‘Jurassic Park’la bu benzerlikler filmin birkaç sekansında daha da dikkatimizi çekiyor : örneğin ‘Raptor’ların bir mutfakta insanları takip etmesi aynı ilk filmin yemekhanede geçen takip sekansı gibi… Yine Spielberg ‘izlerine’ dönecek olursak filmin ilk bölümündeki deniz dinozorunu takip ve vurma kısmı da ‘fena halde’ Jaws filmine göz kırpıyor.
DOĞAYA MÜDAHALE ETMEK!
Peki filmin eksileri hiç mi yok? Tabii ki var! Öncelikle film, ilk ‘Jurassic Park’ın gücünü yapan mesajlara yeni bir şey eklemiyor. Doğayı akışına bırakma, bu akışa müdahalenin niyetleri iyi olsa da doğurabileceği dengesiz sonuçlar ve ilk filmde bir karakterin dediği gibi : ‘Babasının silahını bulmuş bir çocuk gibi davranmak’ gibi temalar ve sorgulamalar bu filmde sadece kısa ve ‘çevreci’ sayılabilecek bir konuşma ile geçiştiriliyor. Daha önceki filmlerde sunulan ‘onlarla (yani dinozorlarla) beraber yaşamak’ gibi saçma fikirlerin burada olmaması olumlu ama en azından birkaç yeni açılım beklerdik!
Aynı şekilde karakterlerde de bir derinlik eksikliği mevcut! Her ne kadar Zora rolünde Scarlett Johansson ve Duncan rolünde Mahershala Ali durumu idare etseler de Oscar’lık performanslardan bahsedemeyiz herhalde! Bir başka sorun da normalde en fazla empati kurmamız beklenen Delgado ailesine ilişkin oluyor. Filmdeki masum kurbanlar profilindeki bu aile ile asla tam olarak bir bağ kuramıyoruz.
Son olarak şunu da ekleyelim : karakterdeki değişim minimum düzeyde ve akıbetleri önceden belli gibi duruyor: örneğin film başlar başlamaz hangilerinin öleceğini, hangilerinin kurtulacağını veya hangilerinin fedakarlıklarda bulunacağını tahmin edebiliyoruz.
Sonuçta bu son ‘Jurassic Park’, ‘dozunda’ teknik kullanımıyla en azından şekil açısından bir başarısızlık değil! Ancak aynı özen içeriğe de verilseydi hedeflenen ‘öze dönüşü’ izlerdik ‘geriye dönüşü’ değil!
Yönetmen : Gareth Edwards
Senmaryo : David Kooep
Görüntü Yönetmeni : John Mathieson
Müzik : Alexandre Desplat, John Williams
Oyuncular : Scarlett Johansson, Jonathan Bailey, Mahershala Ali, Rupert Friend, Manuel Garcia-Rulfo, Luna Blaese, David Lacono, Audrina Miranda, Bechir Sylvain
ABD / Aksiyon-Macera / 132 Dk.