Paranoya

Toplumun nabzına ulaşan politik mesajlar

“Paranoya”, anlatılan hikayeyi destekleyen fakat bütünsellik içerisinde ayrıksı kalan bazı sahnelerine rağmen; başarılı oyuncu kadrosu, izleyicide yarattığı duygulanım yoğunluğu, mizahi unsurları yerinde ve kıvamında kullanışı, bireyden yola çıkarak toplumun nabzına ulaşan politik mesajları, besleyici müzikleri ve psikoloji ile sinemayı özveriyle buluşturma biçimi açısından izlenmeye değer. Muntazam’ın hikayesinin muntazam olmayan tuhaflığının ve yalnızlığının hepimizle uyuşan tarafları var.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Hikâye

Merhaba Güzel Vatanım” isimli 2019 yapımı uzun metraj filminin yönetmeni Cengiz Özkarabekir’in yönetmenliğini üstlendiği “Paranoya” filminin gösterimi, 20 Kasım Çarşamba akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleşen görkemli bir gala ile yapıldı ve film 22 Kasım’dan itibaren sinema salonlarındaki yerini alarak izleyicilerin beğenisine sunulacak. Filmin kadrosu, Onur Buldu, Ege Kökenli, Bülent Şakrak, Füsun DemirelL, Osman Alkaş, Cihat Tamer, Hüseyin Avni Danyal gibi yıllardır perdede izlemeye alışkın olduğumuz tecrübeli ve başarılı isimlerden oluşuyor ve kadroda yer alan isimler filme dair merakın dozunu henüz izlemeden arttırıyor.

Filmin hikâyesi, Muntazam (Onur Buldu) isimli ve paranoyadan müzdarip bir gazetecinin başına gelen, adlandırması güç bir dizi tuhaf ve mizahi olaya odaklanıyor. Nişantaşı’nda bir apartmanda kendi halinde yaşayan, 40’lı yaşlarında, müzmin bekar, onun için sürekli endişelenen annesi haricinde bir yakını bulunmayan, insanlarla iletişim kurmakta güçlük yaşayan, içine kapanık, edebiyattan hoşlanan ve içsel dengesini koruduğu müddetçe halinden az veya çok memnun olan Muntazam’ın üniversitede okuduğu zaman diliminde yazdığı bir şiir sebebiyle hapse atılmasına bağlı olarak babasının cenazesine katılamamasının yarattığı paranoya, yalnızca geçmişini değil bugününü de etkilemeye başlar ve Muntazam kendisini tuhaf işlerin içinde bulur.

Algıda Seçicilik ve Kendini Doğrulayan Kehanet

19-20 yaşında bir üniversite öğrencisiyken “Parka” isimli yazdığı şiir nedeniyle 9 ay 22 gün hapis cezasına çarptırılan ve ailesinin ve kendisinin içinden geçtiği bu dram neticesinde babasını kaybeden, hapiste olduğu için babasının cenazesine katılamayan ve o günden bu yana ucu politikaya dayanan haber yazmaktan imtina eden Muntazam, bir rüşvet haberini gazeteye taşıdığı için başına gelebilecek tehlikelerle ilgili patronunun (Hüseyin Avni Danyal) uyarısı ile karşılaşır. Olası tehlikelere karşı patronunun uyarısını alan Muntazam’ın geçmiş yaşantısı doğrultusunda yaşamaya başladığı içsel sıkıntı, aynı gazetede çalıştığı ve aynı apartmanı paylaştığı çapkın arkadaşı Mali’nin (Bülent Şakrak) polisler tarafından gözaltına alınmasıyla tetiklenir.

Nesnel bir gerçekliğin veya kanıtın var olmamasına rağmen kişinin deneyimlediği yoğun korku ve endişe duygusu ile karakterize edilen ve filme de adını veren “paranoya” hali Muntazam’ın hayatını bir kabusa dönüştürür. Psikoloji biliminde, algıda seçicilik olarak nitelendirdiğimiz kavrama paralellik gösterecek şekilde, Muntazam’ın tüm dikkati, içinde bulunduğu korku ve endişe dolu paranoyak düşüncelerini destekleyecek kişi, durum ve nesnelere kayar. Örneğin, apartman girişine konulan kameralar, sokak başında bekleyen vücut işçileri, markette karşılaştığı yabancı, toplu taşıma araçlarındaki yolcular, komşusu Mali’yi ziyaret eden kadınlar, ev sahibinin hediye ettiği paltonun düğmeleri, polis arabaları ve televizyon programları gibi hayatın olağan akışı içerisinde normal olarak düşünülebilecek kişi, durum ve nesneler Muntazam’ın algı dünyasının yönetimini ele geçirir. Muntazam, gözünün önüne düşen her şeyde, olumsuz duygu ve düşüncelerinin şekillenmesini ve kökleşmesini sağlayan ipuçlarını arar ve bulduğunu varsaydığı ipuçlarından yola çıkarak çeşitli tedbirler almaya çalışır.

Muntazam’ın algısının savrulduğu ve olumsuz duygu / düşünceler üretmesine neden olan olay, durum ve kişilere yönelik sergilediği reaksiyonlar, bir süre sonra diğer kişilerin de dikkatini kavramaya başlar. Tekinsiz bir görünüşe sahip olduğu için markette tuhaf bakışlarla süzdüğü yabancı da Muntazam’a bakar. Böylelikle, döngüsel bir düzen yaratılır ve korkulan ve endişelenilenler, gerçekten korkulası ve endişelenesi hale gelir. Muntazam, kendini doğrulayan bu kehanetin bir kurbanı olur ve ürkek, kaçıngan ve şüphe çekici davranışlarıyla dışarıdaki “ötekinin” hedef tahtasına yerleşir. Bu aşamada, dışarıdaki “öteki’nin” Muntazam’ın bir aynası olma görevi üstlendiğini ve filmde kitlesel paranoyanın altının çizildiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Alanın Daralması ve Kaçış Yolculuğu

Doğası gereği “paranoya”, kurbanı ettiği kişiyi savunmasız bıraktığı için, Muntazam, ötekinin (polis figürü filmde “ötekinin” temsili) zarar vericiliğine karşı kendini koruma ihtiyacı hisseder ve tehlikeli olan ne varsa ondan kurtulmaya çalışarak konfor alanından yavaş yavaş ödün verir. Kişinin alanının daralması ise onun evveliyatında keyif aldığı, memnuniyet duyduğu ve yaşam kalitesini yükselten aktivitelerinden uzaklaşması anlamına tekabül eder. Muntazam da sosyal destek aldığı kaynaklarından ayrışır ve dar bir alanın içine hapsolur. Hapse girmekten korkan Muntazam’ın şahsi hapishanesine gönüllü olarak girmesi filmin ironik yanını oluşturur.

Daralan alanın içerisinde giderek boğulan Muntazam’ın bir kahraman sıfatıyla yolculuğa çıkmaktan başka çaresi kalmaz. Kaçmak ister, nereye gideceğini kestirmeksizin..Önce İstanbul’un uzak semalarındaki bir sahil kenarında alır soluğu ve geceyi teknede geçirir. Tanıştığı kaptan (Osman Alkaş) ona neyden kaçtığını sorar yanıtını alamasa da. O da insanlardan kaçmaktadır ve kaçma eylemi kaptanın samimi paylaşımları ile normalleştirilerek “bir kişinin kendini bulma yolculuğunun umudu” olarak yeni bir anlam kazanır. Ardından, Lüleburgaz taraflarına gider ve butik bir otelin sahibi olan eski polis Cevat Bey (Cihat Tamer) ile kesişir yörüngesi. Neyden kaçarsa onun kıyısında dolaşır aslında.

Asker üniforması giyer ve eski polis Cevat Bey’in otelinde konaklama teşebbüsünde bulunur. Bu kez Cevat Bey tarafından yöneltilen ve yine yanıtlanmayan neyden kaçtığına dair soru buyur eder Muntazam’ı. Muntazam’ın kaçış öyküsünü diğer insanlarla paylaşmamasının nedeninin ifade güçlüğü mü yoksa faktörlerin reel olmayışı mı olduğuna karar vermek zor. Cevat Bey’in referansı ve babadan kalma terzilik becerisi ile güzeller güzeli Nebahat Hanım’ın (Ege Kökenli) konfeksiyon atölyesinde çalışmaya başlar.

Paranoyaya Çıplak Gözle Bakmak

Konfeksiyon sahibi Nebahat Hanım ile yolları birleşen ve şiir okumayı sevmek gibi ortak yönleri bulunan Muntazam’ın yolculuğuna giden taşlar güvenle döşenir. Paranoyasını meydana getiren problemlerin çözüm yolunun, problemin malzemesinden geçtiğini keşfeder. Evrenlerin içine yerleştirilen manzaraların kişinin kendisine bağlı olduğunu Nebahat’ten öğrenen ve kaçış öyküsünü Nebabat’e anlatma cesaretini gösteren Muntazam’ın hikayesi, annesini ani bir şekilde kaybetmesiyle kırılmaya uğrar. Babasını yitirdiğinde hapishanede olan Muntazam, annesini yitirdiğinde paranoyanın getirdiği hapishanede bu defa gönüllü olarak bulunduğu hakkında farkındalık kazanır. Tıpkı, Mali’nin bir kız arkadaşından kalan ve bunca zamandır cebinde taşıdığı fakat sahte olduğunu düşündüğü yüzük gibi, Muntazam’ın kaçışını sonlandırmak için taşıdığı güç farkında olmasa da içindedir.

Nebahat’ten aldığı koşulsuz sevgi ve kazandığı farkındalık ile onu paranoyaya taşıyan zaaflara ilk kez çıplak gözle bakar ve geçmişi geçmişte bırakmaya yönelik motivasyonu artar. Annesinin cenazesine katılım göstererek, babasının cenazesine katılamayışının bir nevi telafisini gerçekleştiren Muntazam, gönüllü hapishanesini terk ederek yeniden özgürleşmeye karşı büyük bir arzu duyar. Ve film, sistemin kitlesel paranoyayı tetiklediği ve genelleştirdiği yerde, paranoyalardan kurtulma umuduyla değil paranoyayla birlikte yaşamanın lazım geldiği mesajı ile sonlanır.

Filme Dair

“Paranoya”, anlatılan hikayeyi destekleyen fakat bütünsellik içerisinde ayrıksı kalan bazı sahnelerine rağmen; başarılı oyuncu kadrosu, izleyicide yarattığı duygulanım yoğunluğu, mizahi unsurları yerinde ve kıvamında kullanışı, bireyden yola çıkarak toplumun nabzına ulaşan politik mesajları, besleyici müzikleri ve psikoloji ile sinemayı özveriyle buluşturma biçimi açısından izlenmeye değer. Muntazam’ın hikayesinin muntazam olmayan tuhaflığının ve yalnızlığının hepimizle uyuşan tarafları var. Şimdiden herkese iyi seyirler!

Yönetmen : Cengiz Özkarabekir

Senaryo : Kubilay Serener

Görüntü Yönetmeni : Faik Çayır

Kurgu : Çağrı Türkkan

Müzik : Paul Dwyer

Oyuncular : Onur Buldu, Ege Kökenli, Bülent Şakrak, Füsun Demirel, Osman Alkaş, Cihat Tamer, Hüseyin Avni Danyal, Ayşen İnci

Türkiye / Komedi-Dram / 117 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz