Pedro Paramo
BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK
Büyülü Gerçekçiliğin Şahikası Bir Romandan Yeni Bir Film Uyarlaması Bir eser düşünün. Marquez’i bile çarpsın. Ve bunu tek bir romanı olan Meksikalı bir yazar yapsın. Pedro Paramo, büyülü gerçekçiliğin tüm unsurlarını taşıyan öncü bir eser olurken, romanın ruhuna tam nüfuz eden bir uzun metrajlı yapımın ne kadar çok romanla mukayesesinin de yapılacağı ortada. Daha önce de üç kez sinemaya aktarılan Juan Rulfo’nun “Pedro Paramo”sının hayal / gerçek ve hatta fantazyaya doğru yönelen dünyasının bu yeni aktarımının kimi eksikliklerine karşın yine de genel büyülü gerçekçi atmosferi sunmada vasatı aştığını söylemek mümkün.
Kendi Hayaletlerinden Korkanların Hikâyesi
Latin edebiyatına has “büyülü gerçekçi” türünü sevenlerden misiniz? Bu soruya çoğumuz evet yanıtını verir sanırım. Gittiğim kitap fuarlarında Gabriel Garcia Marquez’in özellikle “Yüzyıllık Yalnızlık” ve “Kırmızı Pazartesi” romanlarını soran çok kişiye denk gelmişimdir. Gerçekten de Marquez sadece Latin dünyasının değil ülkemizde olduğu gibi de birçok ülke okuyucusunun da hep değer verdiği isimlerden birisi olmuştur. Bir nevi okuyanlar için usta sıfatını taşıyanlardan. Ya onun “usta” diye kabul ettiği kim vardır, hatta Kırmızı Pazartesi’ye ilham olan eserin sahibi kimdir diye sorarsınız, bunun cevabı ise ona bir dostunun hediye olarak verdiği kitapta saklıdır. “Senin okudukların da kitap mı?” diyerek kendisine uzatılan kitap Juan Rulfo’nun (1917-1986) dilimize de çevrilen Pedro Paramo’sudur. Ve kitabı getiren dostu da yine büyük yazarlardan Julio Cortâzar’dan başkası değildir.
Juan Rulfo’nun 1955 yılında yayınlanan tek romanı “Pedro Paramo” o denli beğenilir ki, kimi eleştirmenlere göre Don Quijote’dan sonraki İspanyol dilindeki en önemli kitaptır. Ve kitabın daha ilk sayfalarında Marquez çarpıldığını hisseder. Büyülü gerçekçi anlatının tüm ögelerini taşıyan kitap, 1967-1978 ve 1981 yılında üç kez sinemaya da uyarlanır. Büyülü gerçekçi eserlerin sinemaya aktarımı yani onun ruhunu nüfuz ettirecek bir sinemasal anlatı evreni oluşturmak çok zordur.
6 Kasım itibariyle Netflix platformunda gösterime giren, yönetmenliğini Rodrigo Prieto’nun yaptığı bu son uyarlama konusunda dijital platformların estetik biçimine olumsuz yaklaşımım bulunduğundan doğrusu biraz endişem vardı. Romanı okuyan birisi olarak filmi izleyince yapımın eserin ruhunu kısmen yansıttığını gördüm. Film, romana uygun şekilde eşekli bir adamla genç birisi arasında bir sohbet ile açılıyor. Henüz bir hafta önce annesini kaybeden ana anlatıcı Juan Praciado (Tenoch Huerta) romanda geçen şu sözlerle bizi hikâyeye hazırlamakta.
“….Comala’ya geldim, çünkü bana babamın burada yaşadığı söylendi. Pedro Paramo adında biriymiş. Bunu bana söyleyen annemdi. Ben de o öldükten sonra babamı görmeye geleceğime söz verdim.” Ama her şey annesinin bir nevi vasiyetini yerine getirmeye çalışan ve babasından bir bakıma hesap sormaya kalkan Pracido için hayal kırıklığı yaratır. Çünkü Comola Köyü tamamen terk edilmiş bir görünümdedir ve sadece köy hayalet olmamıştır. Bir bakıma Praciado’da hayalet görünüme bürünür. Ve buradan düşsel geriye doğru uzanan hayal/gerçek karışımı bir yolculuk başlar.
Film, yer yer şu an ile geçmiş arasında gidip gelmelerle bize büyülü gerçekçiliğin uzaktan dumanlı, karaltılar arasındaki Meksika anlatısına uygun bir yolculuk seyrini sunar. Burada görünenler sadece insanlar değildir. İnsanlar gibi ete kemiğe bürünen acı mırıltıları, homurdanmaları, tam olarak ne anlatıldığı belli olmayan sanrı benzeri konuşmaları, yani her şeyiyle bize gerçeğin şu anki halini sorgulamaya götürür. Artık bu andan itibaren Praciado’nun gerçek mi, ölü mü hayalet mi olduğuyla bile ilgilenmez hale geliriz. Özellikle roman bu atmosferi bize tam olarak verirken filmde de büyülü gerçekçiliğin izlerini, etkilerini görmek mümkün. Ve de politik bir dönemi de. Yani en bilineni Emiliano Zapata olmak üzere topraksız köylülerin o büyük köylü devrimlerini. Bir büyük toprak sahibi olan Pedro Paramo’nun kiliseyle derdi olduğu gibi köylü devriminin de gadrine uğrar. Artık o sadece koltuğunda oturan bir hayalete dönmüştür. Tüm bu anlatı bir karakterin söylediği gibi, “ne olursa olsun anılar silinir. Ya peki onlar anı değillerse” sözündeki gibi bir belirsizliği gösterir. Ve daha da kötüsü insanlar gerçek olup olmadığını bilmeksizin kendi hayaletlerinden de korkmaya başlamışlardır. İşte Pedro Paramo bize düşsel gerçeği sunar. Romanın Marquez’i heyecanlandırması boşuna değil. Ya film!
Düşsel Bir Yolculuk.
Bu eserin uzun metrajlı bir yapıma uyarlanması çok zor. İlk yönetmenlik deneyimi ile Rodrigo Prieoto’nun kısmen bu yükün altından kalktığını ve Meksika’nın kimi coğrafi tekinsizliğini karakterlerin psikolojisiyle iyi harmanladığını belirtebiliriz. Ancak izleyenler için sayıklama tarzı konuşmalar, yavaş tempo, müziğin çok az kullanımı ve iki saati aşkın süresi bıkkınlık yaratabilir. Bence filmin, romanın genel havası olan o durgun büyülü gerçekçiliğin yöneliminde olduğunu bilerek ve sabırla izlenmesinde fayda var. Benim için ise bu ayın sonunda Meksika’ya gideceğimden nitelikli bir eserin bu uyarlamasına denk gelmek ayrıca güzel oldu. Düşsel bir yolculuğa çıkmak isteyenler için “Pedro Paramo”, şimdi Netflix’de…
Yönetmen : Rodrigo Prieto
Senaryo : Mateo Gil
Görüntü Yönetmeni : Rodrigo Prieto
Müzik : Gustavo Santaolalla
Oyuncular : Manuel Garcia-Rulfo, Tenoch Huerta, Mayra Batalla, Giovanna Zacarias, Ari Brickman, Dolores Heredia, Noé Hernandez, Hector Kotsifakis, Ilse Salas, Roberto Sosa, Yoshira Escárrega
Meksika / Tarihi-Dram / 130 Dk.