Zero Day / Sıfır Gün
Bir dakikada kaybedilen 3402 yaşam
Dizinin en cazibeli yönü kuşkusuz 81 yaşındaki Robert De Niro’nun başrolü oynamasıydı. Yaşına rağmen beklenen performansı gösterdi, hayal kırıklığı yaratmadı. Oyuncuların hepsi iyiydi, hikayeye gelince oldukça güncel, çağımızın tehlikesi olan dijital saldırılar. Sıfır gün adını verdikleri siber saldırı esnasında bir dakikada 3402 kişi hayatını kaybeder. Ardından bu saldırının kimin yaptığı araştırılır. Bu işin başına da eski ABD başkanı Georges Mullen (Robert De Niro). Tabii akıllarına gelen ilk provokatör (yanılmadınız) Rusya olur…
Politik gerilim türündeki dizi, politikanın çirkinliklerini ortaya çıkarırken gerilimi düşürmeden altı bölümü izlettiriyor…
“İYİ BİR KRİZİN ZİYAN OLMASINA ASLA İZİN VERMEYİN”
Winston Churchill
Ah canım Amerika, soğuk savaştan sonra bile Rusya tehdidinden bir türlü kurtulamıyor. Bu nasıl bir mağduriyet, komünizm yıkıldı düğün bayram olacakken dünya çöküşe doğru gitmeye devam ediyor ama süper güç sevgili Amerika Rusya’nın tehditi altında hala…
Evet Bir Amerikan dizisi olan “Sıfır Gün” kendini eleştirirken bile övmeyi ihmal etmeyen bir yapım; birçok Amerikan filmlerinde izlediğimiz gibi… (Yurttaş Kane’i ve bazı spesial filmleri bunun dışında tutuyorum)
Hikaye bir krizle başlıyor. Siber bir saldırı sonucu ülke çapındaki bir dakikalık terör hayatı kilitler; uçaklar düşer, trenler kaza yapar hayat felç olur ve sonuçta 3402 kişi bir dakika içinde hayatını kaybeder. İnsanlar bu uğursuz güne “Sıfır Gün” adını verirler. Neden sıfır gün denildiği hakkında fikirler yürütülebilir elbette; ilk aklıma gelen hiç yaşanmaması gereken bir gün olduğu için o günü yok sayma eğiliminden olabilir diye düşündüm ama daha derinden düşündüğüm zaman yeni peygamberin yapay zeka olduğu varsayımdan yola çıkarak Yapay zekadan önce yapay zekadan sonra diye zamanı düşünmemiz gerektiği sonucuna vardım. Nitekim dizi de sıfır günün öncesini ve sonrasını anlatıyor…
Bu krizi çözümlemek üzere Eski ABD başkanlarından Georges Mullen görevlendirilir. Georges Mullen (Robert De Niro) kurgu bir karakterdir, Amerikan tarihinde böyle bir başkan yoktur, hangi başkanı çağrıştırdığı hakkında bir fikir yürütemiyorum ama bu başkan doğruluğu ve gerçekleri ilke edinmiş bir başkan. Günün Amerika mevcut başkanı da siyahi bir kadın Mitchell’dir (Angella Bassett). Mevcut başkana bakınca Barack Obama’dan sonra devletin başına neden siyahi dişi başkan geçmesin diye olumlu bir imaj bıraksa da sonuçta insanların öncelikli sorunları çözüldükten sonra diğer haksızlıklıkları görmezden geldiklerini de fark ediyorsunuz. Irkçılık ve cinsiyet problemi çözülmüş görünüyor, siyahiler haklarını almış, Amerika’nın başkanı bile olmuş ama Amerika’daki başka haksızlıklara da göz yumduğunu görünce insan hayal kırıklığına uğruyor. Mühim olan insanın kendi uğradığı haksızlıklarla mücadele ettiği gibi o ülkede başka insanların uğradığı haksızlıklara da mücadele etmesidir!… Sadece “benim derdim derttir” anlayışı bencilcedir!…
Krizin kimin çıkardığını çözmek için eski başkan görevlendirilir ve ona bu krizin Rusya’nın çıkardığı izlenimi verdirilir ama araştırmalar farklı bir yolu gösterir, bu kez ikinci düşman “Hasatçılar” adlı sol radikal grup gösterilir. Bu gruba destek veren televizyoncu Even Green (Dan Stevens)’in derdi de bütün televizyoncuların derdi gibi çok izlenme derdidir…
Buradan bir sonuç çıkıp çıkmayacağını ya da araştırmaların hangi yöne evrileceğini elbette anlatmayacağım ama izleyicilerin 11 Eylül krizini hatırlamaları gerektiğini söyleyeceğim. Bu kriz kimin işine yaramıştı? Krizden sonra Irak’a müdahale bize neyi hatırlattı sorusunu sormalıyız kendimize. Bana Churchill’in “İyi bir krizin ziyan olmasına asla izin vermeyin” sözünü hatırlattı…
GELECEKTE BİR VİRÜS DÜNYAYI ÇÖKERTME GÜCÜNE SAHİP OLACAK MI?
George Orwell’in alegorik, distopik ve politik romanı “1984”ü yıllar önce okuduğumuzda olacaklara inanmak istememiştik. Bugün aynı sahneleri birebir yaşıyoruz. Öyleyse küresel siber bir saldırının dünyayı çökertme gücüne de inanmamız gerekiyor. Dizide yaratılan sahnenin 10 yıl sonra yaşanmayacağını kim iddia edebilir? Günümüzün tehditi medya manipülasyonları ve siber güç olayları olduğunu düşünürsek dünyanın artık gerçeklerle değil algılarla yönetildiğini biliyoruz.
Dizide en çarpıcı gerçekler 6. bölümde Mullen’in karşı tarafında olan meclis başkanı Richard Dreyer (Matthew Modine) tarafından dile getiriliyor : “Ülkenin yarısı yalanlarla ve komplolarla kafayı bozmuş, diğer yarısı cinsel kimliklerle ve acı yarıştırma derdinde…” Mullen’in cevabı “Gücü ele geçiren her diktatör bunun geçici olduğunu söylemiştir. İşleri bittiğinde geri ne kalır; Mezarlıklar ve harabeler. Hem de her seferinde…” Tamamını yazmadığım bu bölümün izleyiciler tarafından dikkatle izlemesini öneririm…
KAHRAMANIMIZ MULLEN’NİN GEÇMİŞİ VE BUGÜNÜ
Başkan Mullen’in travmatik bir geçmişi vardır. Gençliğinde Vietnam Savaşına katılmıştır ve ülkesine geri döndüğünde geri dönen askerlerin psikolojisini taşımaktadır. (Bu hikayenin de filmleri çekilmiştir, askerlerin ne durumda döndüğünü bu filmlerden biliyoruz) Nitekim “Sıfır Gün”de çerçevesi kırılan üç asker arkadaşın fotoğrafının arkasında yer alan tarih “29 Nisan 1975“ tarihi 20 yıl süren Vietnam Savaşının bitişinin bir gün öncesidir. Bu fotoğraftaki askerlerden biri de Mullen’dir. Ve aradan onca yıl geçmesine rağmen bu geçmiş yakasını bırakmamaktadır ve halüsinasyon görmeye devam etmektedir. bu halüsinasyonun en önemli cümlesi ise sık sık karşısına çıkan “Kim vurdu minik Bambi’yi, Bambi’yi kim öldürdü” cümlesidir. En hareretli söylevleri bile verirken prompterdeki yazıları bu şekilde görüyor ve bir anda kilitleniyor… Öte yanda oğlunu uyuşturucu yüzünden kaybetmiştir. Oğlunun hayali de sık sık onu rahatsız etmektedir….
Bugün ise ilaçlarla ayakta duran, her gün düzenli olarak şeker ve kolesterol ilacını alıp anılarını yazar. Tüm olumsuzluklara rağmen düzenli şekilde yüzer ve koşar. Spor yapmak onun hayata tutunmasını ve sağlıklı düşünmesini sağlamaktadır. Başkanın en büyük destekçisi ve koruyucusu karısı Valeri’dir. Kızı ise karşı partide politika yapmaktadır… Mullen bu durumdayken Sıfır Gün operasyonunu çözmek üzere görevlendirilir…
Dizinin yönetmenliğini Lesli Linka Glatter yazdı. Hikayeyi üç isim birlikte kaleme aldılar: Eric Newman, Noah Oppenheim, Michael Schmidt… Politikanın kirli yüzünden bıkmadıysanız ve siyasi filmleri seviyorsanız dizi izlenmeye değer….
İyi seyirler…
Yönetmen : Lesli Linka Glatter
Senaryo : Eric Newman, Noah Oppenheim, Michael Schmidt
Görüntü Yönetmeni : John Conroy
Kurgu : Ben Lester, Hugo Diaz, Jon Otazua
Müzik : Jeff Russo
Oyuncular : Robert De Niro, Lizzy Caplan, Angela Bassett, Jesse Plemons, Connie Britton, Joan Allien, Matthew Modine, Mozhan Navabi, McKinley Belcher, Cuyle Carvin, Dan Stevens, Bill Camp, Clark Gregg, Edi Gathegi, Michael Bonini
ABD / Gerilim-Dram-Dedektif / 6 Bölüm 45 Dk.