Star Wars: Skywalker’ın Yükselişi / Star Wars: The Rise of Skywalker
Günah üçlemesinin son halkası ‘Star Wars : The Rıse Of Skywalker’ 20 Aralık vizyon tarihiyle 2019’un son blockbuster filmi sıfatıyla sinemalarda yerini almaya başladı. Önceki iki filmin sinema olarak neredeyse tüm “Star Wars” izleycilerine yaşattığı hayal kırıklıkları tıpkı “The Hobbit” gibi bu seriye günah üçlemesi sıfatını yapıştırdı . J.J. Abrams’ın belki de çok iyi düşüncelerle, fikirlerle, niyetlerle yola çıktığı bu uzun soluklu üçleme nihayet sona erdi ama en azından bizlere önceki iki filme nazaran çok daha keyifli bir seyirlik oluşturmayı başarmış.’The Rise Of Skywalker’ buram buram “Star Wars” kokan bir film.
‘The Force Awakens’ ve ‘The Last Jedi’ otoriteleri ikiye bile bölemeden serinin en kötü iki filmi olarak gösterilmeye başlanmıştı. Özellikle ‘The Last Jedi’ ın ‘Phantom Menace’ ın tahtını ele geçirdiği bile söylenebilir. Maalesef ki kötü anlamda. Bunun sebebi de her şeye rağmen George Lucas’ın projeden uzak kalmasına bağlanabilir. Çok büyük, geniş ve sınırları olmayan bir evreni önceki filmlerin yapısına benzetmek bu üçlemenin en büyük hatasıydı. ‘Force Awakens’ ve ‘A New Hope ‘ arasında plot olarak neredeyse hiçbir farklılık yoktu. ‘Force Awakens’ ın yarattığı re-make hissiyatını geçtim bundan öte “Star Wars” ruhunu kaybetmiş gibiydi.
Koca külliyat, üç filmdir ilk üç filmin birebir olaylarına ve kurgularına sahip. Sonu olmayan bir evrenin sadece çok küçük bir noktasında sürekli tur atıyormuşuz gibi . Çok farklı olabilecek bir hikayeyi hapsedip tamamen yenilikten uzak tutmayı başarmışlardı. ‘The Rise Of Skywalker’ da bundan farksız değil. Plot olarak ‘Return Of The Jedi’ ın aynısı. ‘The Rise Of Skywalker’ ın da belki en iyi yaptığı şey “Star Wars” ruhunu yeniden perdeye yansıtabilmiş olması. Yeni bir soluk yaratamıyor belki ama yaşattığı “Evet sonunda Star Wars izliyorum” hissiyatı. Buna kavuşmak bile aslında devam edeceği neredeyse kesin olan bu seri için ümit verici.
Filmin sadece ruhu var. Bir yenilik yok, farklı bir şey yok, hala önceki filmlerin formülizasyonları takip ediliyor. Dinamik hep aynı. Hep aynı olunca, filmin olay örgüsünü başından sonuna kadar tahmin edebiliyorsunuz. Görmediğimiz, duymadığımız bir şey yok ortada. Bu durum, seyirlik keyfini yerin dibine sokabilecekken, önceki iki filme de nazaran çok daha kuvvetli bir görsel dünyası yaratması ve John Williams’ın film müziklerle görsel dünyaya devasa etkisi bizi 140 dakikayı çok da sorgulatmadan sinema koltuğuna yapıştırmayı başarıyor.
J.J. Abrams’ın seri için yarattığı hikayeye daha çok hakim olabildiğini görmek keyif verici. ‘Force Awakens’ daki düzensizlik bu filmde yerini görece daha sağlam bir şemaya bırakıyor. İyi bir atmosfer hissiyatı yaratılmış (keşke bu atmosfer içerisinde daha çok lokasyona ulaşıp yeni yerler keşfedebilseydik). Bu da hikayeye daha çok duygusal olarak bağlanmamızı sağlıyor. Hatta bir final filmi için oldukça dozunda hatta sağlam duygusallığa sahip olduğunu söyleyebiliriz. Hikayedeki dramaya üzülüp, tüyleriniz diken diken olabiliyor. Bu epik açıdan da geçerli. Asla dahil olamayacağımız kurgusal evrenin destanını izliyoruz ki bu sinematografi olarak yapaylıktan uzaklaştırıp kendisine inandırtmayı sağlıyor. Lakin sorunlar devam ediyor. Özellikle ritim ve tempo olarak ;
‘Force Awakens’ ritim, tempo olarak çok yavaştı. Bu, hikayenin ilgi ve merak seviyesini bizler açısından çok düşürmüştü .
‘The Last Jedi’ Rian Johnson’ın bütün filmlerinde olduğu gibi ritim olarak hızlıyken, tempo olarak yavaştı. Bu, bizi hikayeden soğuttu.
‘The Rise Of Skywalker’ ise hem ritim hem tempo olarak çok hızlı. Bu, seyirlik açısından çok keyifli gözükmesine rağmen storytelling olarak büyük bir karmaşa yaratıyor ve hikayeyi takip etmeyi zorlaştırıyor. Hatta hikayeyi önemsiz kılıp, sadece iyi yaratılmış bir görsel dünya izletiyormuşçasına hızlı film. Belki de ‘Return Of The Jedi’ dan en büyük farkı tempo ve ritim hızı.
Diyalogların çok basit ve yavan olması, George Lucas’ın diyalog yazımındaki kekremsiliğini andırıyor. Bu durum kötü bir şey gibi gözükse bile küçük bir nostalji uyandırdığı ve kanımca “Star Wars” ruhunu pekiştirdiği için film sonu yüzünüze koca bir gülümseme bıraktırıyor. Ayrıca uzun bir süre sonra ışın kılıçlarının sadece dekorasyon olarak kullanılmadığını görmek de sevindirici. Çok epik bir ışın kılıcı dövüşü yine izlemiyoruz ama en azından hikayeye katkı sağlayacak derecede gösterilmiş olması da tatmin edici. Bu küçük detaylar bile J.J. Abrams’ın bu dünyaya hakim olmaya başladığının bir göstergesi.
Yönetmen : J. J. Abrams
Senaryo : Chris Terrio, J. J. Abrams
Müzik : John Williams
Görüntü Yönetmeni : Dan Mindel
Oyuncular : Daisy Ridley, Adam Driver, Oscar İsaac, John Boyega, Mark Hamill, Billy Dee Williams, Carrie Fisher, Keri Russell
ABD / Aksiyon-Macera-Bilimkurgu / 141 Dk.