Tebessüm

Gerçek bir hikaye

Film; muazzam oyunculukları, sadelik barındıran sahneleri, gerçeklerin rahatsız ediciliğini altını çizişi ve duyguların karmaşık bir halde vücut bulabileceğini gösterişi bakımından sınırsız olasılıklar dünyasına açılan bir kapı. Güzel bir sinema yolculuğuna çıkmak isteyen herkesi de salonlara davet ediyor. Keyifle izleyebilirsiniz.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Politik göndermeler

Onur Buldu ve Seda Türkmen’in başrollerini paylaştığı, Sezgin Cengiz ve Şiyar Gedik ikilisinin yönetmenliğini üstlendiği “Tebessüm” filminin galası dün Torun Center’da gerçekleştirildi. İlk gösterimini 2022 yılında Boğaziçi Film Festivali’nde yaparak görücüye çıkan film, aynı festivalde “En İyi İlk Film” katergorisinde aday gösterilmişti. Yönetmenleri ile gerçekleştirilen söyleşilerde, gerçek bir hikâyeden yola çıkılarak oluşturulduğu ve çok kısa bir süre içerisinde tamamlandığı ifade edilen filmin, politik göndermelerinin bulunduğuna da vurgu yapılmıştı.

Film, 35 yaşında, asık suratlılığı ile tanınan, içedönük bir yapıya sahip ve İstanbul’da bir devlet dairesinin arşiv biriminde çalışan Mustafa’nın (Onur Buldu) hikâyesine odaklanıyor. Mustafa, kendinden hoşnutsuzluğunu belli eden, duygu ve düşüncelerini başkalarına iletmede güçlük çeken, hayatının merkezine güvercinlerini koyan, bir kadına karşı ilgi duysa da bunu dile getiremeyen ve hatta içinde bulunduğu aile ve akraba bireylerine karşı belirli bir yabancılaşma mesafesinde yaşayan bir karakter.

Mustafa’nın hem kendisi hem de çevresiyle olan kavgasının, dış görünüşünden hoşnut olmayışı ve yüzüne yerleşik asık suratlılığı etrafında şekillendiğini görmek mümkün. Hülasa, Mustafa dönemin aranan bir seri katilini oldukça andırıyor ve buna bağlı olarak polisler tarafından sıklıkla takibe alınıyor. Bu nedenle Mustafa, hâlihazırda onu sevmeyen müdüründen en yakınındakilere kadar geniş çemberde bir insan topluluğu için tehdit unsuru haline dönüşüyor.

Mustafa’nın yabancılığı / yabaniliği, kendi kabuğuna çekilişi, gülen / gülebilen “ötekilere” dâhil olamayışı ve sistemle uzlaşamayan bütün nitelikleri, onun seri katile benzeyen siması ile bağdaştırılıyor ve Mustafa uç bir noktada sayılabilecek bir durumla yani “seri katil” olma şüphesi ile etiketleniyor. Onun tüm davranışlarında bir seri katilin izlerinin aranması ve bu minvalde yorumlanması da cabası oluyor. Tıpkı hücre içindeki maddeleri sindirmeye yarayan lizozom misali sistem, kendisine benzemeyen ve sindiremediği Mustafa’yı bir tehdit olarak stigmatize ediyor.

Tam da bu nedenle, birlikte çalıştığı iş arkadaşı ve aynı zamanda hoşlandığı kadın Zeynep ile de birlikte olan Zeki; uyuşturucu hap kullandıkları bir gece Mustafa’yı saçını sarıya boyaması ve gülümser bir ifade takınabilmesi için ağzının kenarını jiletle çizmesi yönünde ikna ediyor.

Olan olduktan sonra aklı başına gelen Mustafa ise artık yapacak herhangi bir şey olmadığının ayırdına vardığı anda, ablası Esma’dan aldığı telefonla babasının bacağı kesilmek üzere hastanede olduğunu öğreniyor. Amcasının oğlu Mehmet ile memleket yollarına düşen Mustafa, köylerine çok da yakın olmayan bir hastane odasında babasının yanına ilişiyor. Film boyunca, hasta olduğu için babası ile konuştuğuna rast gelemesek de, yanına oturma biçiminden ve mahcubiyetinden, Mustafa’nın kök ailesine karşı da aidiyet hissinin kuvvetli olmadığına dair bir çıkarımda bulunabiliyoruz.

Beraberinde, saçı sarıya boyalı ve yüzü yaralı Mustafa en başta amcası olmak üzere köylüleri tarafından yadırganıyor. Amcasının önce “Bu vaziyette babanın yanına gelinir mi oğlum? Bu ne hal, n’oldu sana?” diye sorması, ardından da “Git bir hale yola koy diyeceğim de gören gördü zaten. Şimdi de babası hastayken gidip saçını mı boyattı demesinler” cümleleri üzerinden fikrini belirtmesi kültürel kodların güzel birer yansıması. Nerede ne yapılacağı ve nasıl davranılacağı ile ilgili belirlenmiş bu kodlar Mustafa’nın sıkışmışlığını bir doz daha arttırıyor. Kendinden menkul olmayan yeni görüşüne uyum sağlayamayan Mustafa, ilerleyen zamanlarda bu değişimi bir baş kaldırı aracı olarak kullanmaktan da geri durmuyor.

Bildiğimiz üzere ampütasyon işlemi hem yaşayan hem de bakım sunmada yardımcı olanlar için hayli zor bir süreç. Babasının başına gelen bu deneyim ile alakalı nasıl bir pozisyon alması gerektiğini kestiremeyen Mustafa içinse absürt durumların başlangıcı. Kesilen bacağın teslimi için morga çağrılmaları, morg görevlisi Necip’in tıbbi atık olmadığı için bacağın dini kurallara uygun bir şekilde defnedilmesi gerektiği yönündeki söylemleri, amcaoğlu Mehmet’in bacağı çöpe atmaya dair tavsiyesine uyup bacağın çöpe atılması girişimi ve Mustafa ile Mehmet’in bacak ile köylerine seyahat ederlerken karakola alınmaları içinde olmak üzere birçok sahnede ampütasyon işleminin getirdiği acılı sonuçlara mizahın karıştığını görüyoruz. Senaristin, bizlere hiçbir duyguyu salt olarak yaşamanın mümkün olmadığını ve bir duyguya bulaşan başka duyguların mevcut olduğunu anımsatmak istediğini anlıyoruz.

Ne gülüyoruz ne de üzülüyoruz. Aslında hem gülüyoruz, hem üzülüyoruz yani “tebessüm” ediyoruz. Bu duygu karmaşası arasında yüzerken, imam eşliğinde bacağın defnedilmesi sahnelerine denk geldiğimizde, yaşayan birinin bir parçasının toprağa gömülmesi mezarlıktaki herkes için ezber bozan bir törene sebebiyet veriyor. Tıpkı seyirci olarak bizlerin hangi duyguyu giyeceğimize karar veremediği gibi, yaşayan bir insanın defnedilen bir parçasına nasıl muamele edilmesi gerektiği hususunda köy halkının ikilemine şahit oluyoruz.

Tüm bunlar süregelirken, morg görevlisi Necip’in Mustafa’ya bir başkasına ait bacağı teslim etme yanılgısına düşmesi, başhekim Nedim Bey’in Necip’i doğru bacağı Mustafa ve ailesine vererek onlardan “önemli birine” ait olan yanlış bacağı geri alması için bunaltması ve bunun karşılığında Necip’in de eşi Fatma’dan “Ne gerekiyorsa yap, bacağı al. Gerekirse biraz ilgilen” diyerek uygunsuz bir yolla ricacı olması hâsıl oluyor ve eşi gibi hastanede çalışmakta olan Fatma yanında Mustafa’nın babası Nurullah Bey’e ait bacakla birlikte köy yoluna düşüyor. Bacağı taşımanın, muhafaza etmenin ve başkalarından saklamanın oldukça güç olduğunu anlatan bu yolculuk sahnelerinde, bacak kişisel gerçekliğin temsili oluyor. Bacağı taşımak güç, gerçekliği taşımak gibi. Çürütmeden muhafaza etmek güç, gerçekliği muhafaza etmek gibi. Bacak başkalarını kokusuyla rahatsız edebiliyor, gerçeğin başkalarını rahatsız ettiği gibi. Ve bacağı arada kontrol etmek gerekiyor orada mı diye, gerçekliğin aranışı gibi.

Yalnızca iş hayatında değil aynı zamanda özel hayatında da mutsuz olduğunu kavradığımız Fatma, Mustafa’nın yanına ulaştığında durumu izah etse de, Mustafa’nın korumacı tavrı ile karşılaşıyor ve Fatma ev ahalisine “Hasta hakları kurumundan” gelen görevli olarak tanıtılıyor. Bu yöntemle, amcaoğlu Mehmet’ten ve diğerlerinden Fatma’ya bir zarar gelmesini engellemeye çalışan Mustafa, yanlış bacağın gömüldüğü yerden çıkartılması ve doğru bacağın gömülmesiyle ilgili de başrolü üstleniyor. Fatma ile Mustafa arasında ortak sırların getirdiği ve her ikisinin çabasızlığı ile karakterize gerçekleşen bu yakınlaşma, ikilinin ruh dünyalarına dönük bir umut vaat ediyor. Birbirlerine dokunan ve iyi gelen yanları var Mustafa ile Fatma’nın. Bu yanlardan aldığı güç ile karşı durabiliyor Mustafa Mehmet’in suçlamalarına ve haykırabiliyor içindekileri. Merak ediyor Fatma, Mustafa’nın “tebessüm etme” hikâyesini. Merak etmekle başlıyor bir diğerini hikâyeler de zaten. Ve hayal etmek arzusunda Fatma, Mustafa ile muhtemel geleceğinin hikâyesini..

“Tebessüm” filmi; muazzam oyunculukları, sadelik barındıran sahneleri, gerçeklerin rahatsız ediciliğini altını çizişi ve duyguların karmaşık bir halde vücut bulabileceğini gösterişi bakımından sınırsız olasılıklar dünyasına açılan bir kapı. Güzel bir sinema yolculuğuna çıkmak isteyen herkesi de salonlara davet ediyor. Keyifle izleyebilirsiniz.

Yönetmen : Sezgin Cengiz, Şiyar Gedik

Senaryo : Sezgin Cengiz

Görüntü Yönetmeni : Şükrü Özçelik

Kurgu : Umut Sakallıoğlu

Oyuncular : Onur Buldu, Seda Türkmen, Adem Tosun, Güvenç Selekman, Özlem Kök, Emir Çubukçu

Türkiye / Komedi / 90 Dk.

2 YORUMLAR

  1. Onur Buldu’nun içinde olduğu bir yapımı izleyip pişman olacağım ve film daha bitmeden daha fazla tahammül edemeyip sinemayı terkedeceğim hiç aklıma gelmezdi. Zorlama bir senaryo, kötü oyunculuk, alakasız ve tutarsız film akışı, her anlamda çok kötü bir film. Zaman kaybından başka bir şey değil, hayatımda izlediğim en berbat film diyebilirim.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz