Loro
Paolo Sorrentino ‘İl Divo’dan sonra ‘LORO’ ile bir başka İtalyan başbakanını, Berlusconi’yi anlatıyor.
Günümüzde İtalyan sinemasının en yaratıcı ve prestijli yönetmeni olan Sorrentino, ‘LORO’ ile ülkesinin entrika dolu politik dünyasına dönüş yapıyor. Hiciv yüklü sıra dış üslubuyla, yönetmen İtalya’da en uzun süre başbakanlık koltuğunda kalmayı başaran, inşaat sektöründen kazandığı servet ile medya imparatorluğu kuran Berlusconi ile sınır tanımadan dalgasını geçiyor. Sorrentino, siyasi kariyerinin yanı sıra skandallarıyla konuşulan Berlusconi’nin tartışmalı hayatı üzerinden dönemin İtalya’sının zengin bir portresini çiziyor. Bu rolde Toni Servillo yine harikalar yaratıyor.
Yönetmen : Paolo Sorrentino
Senaryo : P. Sorrentino- Umberto Cotarello
Müzik : Lele Marchitelli
Oynayanlar : Toni Servillo- Ricardo Scamarcio- Kasia Smutniak- Elena Sofia Ricci- Alice Pagani- Euridice Axen
GÜÇLÜ BİR SİYASİ HİCİV ÖRNEĞİ
Günümüz İtalyan sinemasının en yaratıcı ve prestijli yönetmeni olan Paolo Sorrentino, ‘Loro’da ülkesinin entrika dolu dünyasına dönüş yapıyor.
Yönetmen, Cannes’dan Jüri Ödülü ile ayrılan ‘İl Divo’da İtalyan başbakanı, kirli politikacı Giulio Andreotti’yi anlattıktan sonra kamerasını bir başka başbakana, skandalların adamı Silvio Berlusconi’ye çeviriyor.
Sorrentino, hiciv yüklü sıra dışı üslubuyla, İtalya’da en uzun süre başbakanlık koltuğunda kalmayı başaran, inşaat sektöründe kazandığı müthiş servetle İtalya’da medya imparatorluğu kuran, ülkesinin en zenginleri arasına giren Berlusconi ile sınır tanımadan dalgasını geçiyor.
Sorrentino, ünlü siyasetçinin özel hayatına dokunurken, siyasi kariyerinin yanı sıra skandalları ile konuşulan, ‘Forza İtalia’ politik hareketinin lideri, üç kez başbakanlık yapan Berlusconi’nin tartışmalı hayatı üzerinden, dönemin İtalya’sının zengin bir portresini de çiziyor.
Sorrentino, senaryosunda kadın düşkünü, her daim neşeli, aktif ve mütebessim, özgüven sahibi Berlusconi hakkında yapılacak tüm suçlamaları, karısı Veronica’nın ağzından sıralıyor. Kocasının sonu gelmeyen çapkınlıklarından, kendisine zaman ayıramamasından bıkan yaralı eş Veronica (kocası gelmeyi reddettiği için) tek başına çıktığı Kamboçya seyahati dönüşünde kendisine boşanmaya kararlı olduğunu bildirir.
Siyasi ve ticari kariyeri karanlık olan Berlusconi’ye muhaliflerinin getirebileceği eleştirilerin tümünü karısının ağzından dinleyen kurt politikacı, suçlamaların tümünün doğru ve haklı olduğunu bilmesine rağmen, demagoji yaparak karısından kararını değiştirmesini ister.
Sürekli kitap okurken gördüğümüz güzel, akıllı ve sağduyulu bir kadın olan Veronica’nın (Elena Sofia Ricci) severek evlendiği, üç çocuk verdiği erkekten soğumasının, kopmasının sebebini Berlusconi’nin (Toni Servillo) yaşantısını izlerken görüyoruz.
Süresi üç saat 24 dakika olan ‘Loro’, dünyada iki ayrı film olarak vizyona girdi. Biz 50 dakikalık kesintiye uğrayan filmi 150 dakikalık versiyonuyla izleyeceğiz. ‘Loro’, bazı eleştirmenler tarafından sinema için çekilmiş bir tür TV dizisi olarak da yorumlandı.
Sorentino keskin mizahıyla yakın dönem İtalyan siyasal iklimini hicvettiği, Bunga Bunga denen seks partileriyle ünlenen, hayatı boyunca heykeltıraş karısı Veronica’ya aşkını gösteren, İtalyan futbol kulübü Milan’ı 1986’da satın alan Berlusconi’nin hayatını anlatan biyografik bir film yapmış.
Filme adını veren Loro, İtalyanca ‘onların’ anlamına, bankacılıkta da ‘onların hesapları’ anlamına geliyor
İTALYAN BURJUVAZİSİ ELEŞTİRİSİ
Senaryosunu yazdığı filmde, Sorrentino skandallarıyla anılan başbakanın hem özel hayatına dokunup portresini çizerken, hem de çok konuşulan skandallarının perde arkasına bakıyor.
İtalyan siyasetine ilginç bir açıdan bakan ‘Loro’, üçlü bir İtalyan burjuvazisi eleştirisi getirirken, sosyal statülerini yükseltme peşindeki oportünist, açıkgöz fırsatçıları, Taranto’da eskort ticaretiyle yükselmeye çalışan iş adamı Sergio (Riccardo Scamarcio) kişiliğinde karikatürize ediyor.
Sergio’nun Sardinya’daki villasında başlayan film, alkol ve uyuşturucu eşliğinde eskort kızların başı çektiği çılgın parti sekanslarıyla devam ediyor. Gözünü yükseklere dikmiş Sergio’nun niyeti bir şekilde Berlusconi ile tanışarak işlerini büyütmek, mümkünse siyasete girebilmektir.
Bu sırada tanıştığı, karizmatik orta yaşlı güzel Kira’nın (Kasia Smutniak) da yönlendirmeleriyle, Berlusconi’nin Sardinya’daki evinin karşısında bir sürü kadının olduğu çılgın bir parti düzenlemeye karar verir. Ancak sayısız dertle boğuşan Berlusconi’nin dikkatini çekmek hiç de kolay olmayacaktır.
Berlusconi filmin ancak 45. dakikasında ortaya çıkıyor. İktidardan devrilmiş kurt politikacının hükümeti dağıtmak için entrikalı komplo girişimlerinde izleriz. Nitekim kendisine muhalif olan altı senatörü çeşitli vaatlerle ikna edip tarafına çekmekle iktidar yolu önünde açılır.
İtalya’daki yozlaşma ve çöküşü sergileyen birkaç sekanstan sonra, ortağı Ennio’nun ağzından tüccar- politikacının emlak işlerinden yaptığı servetle Avrupa’nın en geniş televizyon ağının sahibi olduğunu öğreniriz.
Finans dünyasında ekonomik bir imparatorluk kurmadaki becerisini, yeni inşa edeceği siteye telefonla müşteri toplarken kendisini yüksek ikna kabiliyetini sergilerken görürüz. Muhatabına söylediklerini öylesine inanarak ve gerçekçi argümanlarla söyler ki tartışmalardan genellikle galip çıkar.
En büyük şikâyeti solcuların ülkeyi kendi şirketlerini yönettiği gibi yönetmesine karşı çıkmaları…
Filmin en başarılı sekansı, Nisan 2009’daki Orta İtalya’daki l’Aquila depremini perdeye getiren bölüm. Sinema sanatının bu en etkileyici ve gerçekçi deprem sekansından sona halk adamı Berlusconi’yi bölgeye yaptığı ziyarette, halka yepyeni konutlar inşa edeceğine dair söz verirken görürüz. Film sözünü tuttuğunu gösteren bir sekansla noktalanıyor.
HER FİLMİYLE OLAY YARATAN İTALYAN
Siyasi hicvin en çağdaş ve usa örnekleri arasına giren ‘Loro’ ile Sorrentino emsalsiz hayal gücü, öykü anlatmadaki becerisi, oyuncu yönetmedeki hüneriyle hayranlığımızı kazanıyor. Lele Marchitelli’nin popüler parçalardan derlediği, zengin müzik partisyonu Sorrentino’nun mizansenine katkıda bulunuyor.
Oyuncu kadrosuna gelince, Sorrentino– Toni Servillo’nun bu üçüncü birlikteliğinde karizmatik aktör yine döktürüyor. Yönetmenin fetiş oyuncusu ‘İl Divo’da ketum, otoriter, karizmatik politikacıya hayat vermişti. Zıt bir karakteri olan Berlusconi’de Servillo neşeli, aktif, mütebessim politikacıyı büyük başarıyla canlandırıyor. Üstelik müthiş bir sesi olduğunu partilerde aşka gelip söylediği şarkılarla kanıtlıyor.
Toni Servillo aynı yönetmenin Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ının sahibi ‘Muhteşem Güzellik’te yüksek sosyete mensubu karizmatik bir yazarı canlandırmıştı.
Ferzan Özpetek ile ‘Serseri Mayınlar’ (2010) filminde çalışan Riccardo Scamarcio, Servillo’nun çok geç geç devreye girdiği filmin birinci bölümünün yükünü sırtında taşıyor. Yakışıklı, iş bilir, fırsatçı Sergio’da Scamarcio, politikacı kocasının çapkınlıklarından bıkan Veronica’da Elena Sofia Ricci rollerinin hakkını veriyorlar.
Yazımızı her filmiyle olay yaratan, İtalya’nın en iyi yönetmeni Paolo Sorrentino ile bitirelim. 1970 Napoli doğumlu yönetmen- senarist-aktör-yapımcı Sorrentino, televizyon için yaptığı son filmi ‘The Young Pope’ dizisiyle tartışma yaratmıştı.
Sıra dışı bir Papa figürü üzerinden, ustası olduğu güncel siyaset eleştirilerini yönetmeyi sürdüren Sorrentino, yıldızı sönmekte olan İtalyan sinemasının günümüzdeki heyecan verici tek yönetmeni olduğunu kanıtlıyor.
İkinci uzun metrajlı ‘Aşkın Bedeli/ La Consequenza dell’Amore’ (2004) ile Cannes’da yarışan Sorrentino’nun bu festivalde altıncı filmi gösterildi.
İki yıl sonra yarıştığı ‘Bir Aile Dostu/Amico di Famiglia’dan (2006) sonra ‘İl Divo’ ile (2008) Cannes’da ilk ödülünü kazandı. Jüri Ödüllü film, yedi defa başbakanlık yapan, İtalya’nın tartışmalı politikacısının mafya ile olan bağlantısına yer veriyordu.
2011’de Cannes’da Ekümenik Ödülü’nü kazanan ‘Olmak İstediğim Yer/ This Must Be the Place’, müziği bırakıp babasına işkence eden Nazi subayının peşine düşen bir rock yıldızının yaşadıklarını anlatıyordu. Ağır makyajı ve peruğu ile (bu rolü oynayan) Sean Penn tanınmaz haldeydi.
Roberto Rossellini’nin ‘Roma Açık Şehir/Roma Citta Aperta’, Pier Paolo Pasollini’nin ‘Mamma Roma’, Federico Fellini’nin ‘Roma’sından sonra İtalyan başkentine saygı duruşunda bulunan İtalyan ustaların arasına katılan Sorrentino’nun ‘Muhteşem Güzellik/ La Grande Bellezza’sı (2014) ödüle boğulan film oldu.
‘Modern Dolce Vita’ olarak nitelenen film, Yabancı Dilde En İyi Oscar, Cesar ve Bafta ödüllerinin, Avrupa En İyi Film ve En İyi Yönetmen Ödüllerinin sahibi oldu.
60’lı yaşlarını sürdüren eski bir gazeteci üzerinden Sorrentino bu filmde, görkemli görüntüler eşliğinde Roma şehrine bir güzelleme gönderirken, Fellini’nin emsalsiz hayal gücünü zorlamayı deniyordu.
Emekli bir besteci ile son filmine hazırlanan bir yönetmeni bir araya getiren ‘Gençlik/Youth’ (2015), görmüş geçirmiş iki filozofun bakış açısını perdeye getiren, Sorrentino’nun aşırılıklarla dolu estetiğini sergileyen bir filmdi. Ancak yönetmenin televizyona daha yakın gözüken son filmi ‘Loro’nun eski başyapıtlarının seviyesinde olduğunu söylemek güç.