Atlet

Hamilelik Üzerine Karanlık Bir Masal

Film, bir kadının kazanmak uğruna bedenini ve vicdanını zorbalayan bir sisteme yenik düşmesini anlatıyor. Bunun seyirciye yansıması robotik bir anlatımla sağlanıyor. Senaryonun çıkış noktası, anlatmak istedikleri, kurmak istediği dünya fikir olarak nefis bir gerçekliği kurguluyor. Yine de bunu anlatım sürecinde bazı aksamalar söz konusu. Duygusuz bir anlatımı olduğunu vurgulamakta yarar var.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Ağırlığın Sesi

Yönetmenliğini Semih Gülen ve Mustafa Emin Büyükcoşkun’un yaptığı Atlet, uzun metraj bir ilk film olarak dikkat çekiyor. Senaryosu yine Semih Gülen ve Mustafa Emin Büyükcoşkun’un kalemlerinden çıkıyor. Filmi 36. Ankara Film Festivali kapsamında izledim. Başrolünde Sevda Baş yer alıyor. Bu isme pek aşina değiliz. Kendisinin ilk önemli rolü gibi görünüyor. Üstesinden geldiğini söyleyebilirim. Kendisiyle ödül töreninden hemen sonra tanıştım. Oldukça yetenekli bir oyuncu olduğunu söylemek mümkün. Zaten En İyi Kadın Oyuncu ödülünün de kazananı oldu. Ayrıca En İyi Kurgu, En İyi Görüntü Yönetimi ve En İyi Özgün Müzik kategorilerinde de yine Atlet filmi ödülleri evine götüren film oldu. Tarhan Karagöz, Esra Kızıldoğan, Ercan Kesal, Bigesu Akın, Gamze Akça Özcan filmde yer alan diğer oyuncular olarak sıralanıyor. Film Türkiye-Romanya ortak yapımı olarak geçiyor. Filmin 89 dakikalık süresi çok etkileyici sahnelerle dolu sayılmaz. Kısa süresine rağmen film bir duygu eksikliği yaşatıyor. Buna rağmen hikâyesi epey etkileyici görünüyor.

Film hırslı ve tutkulu bir kadın haltercinin, kişisel ve kariyer hikâyesine odaklanıyor. Film çok katmanlı bir anlatı sunuyor. Özellikle beden üzerinden yapılan manipülasyon filmin her sahnesinde kendisini gösteriyor. Ataerkil baskı ve başarı üzerine yoğunluklu bir sembolizm geliştiriyor. Atlet, kadın bedenini ekonomik koşulların arkasına sığınarak bir araç haline getiriyor. Hatice (Sevda Baş) hamile kalıp kürtaj olmak istiyor. Aslında bu antrenörüyle birlikte aldıkları bir karar olarak yansıyor. Bu sayede vücudunda hormon artışını sağlamayı hedefliyor. Her yöntemi denemesine rağmen bir türlü hamile kalamıyor. Antrenörünün spermlerini kendisine enjekte etmesi işe yaramayınca gerçek bir cinsel birlikteliği bile deniyorlar. Tüm bu uğraşları, Hatice’nin başarıya ve paraya olan hırsını gösteriyor. Hatice’nin bedenine uyguladığı kişisel manipülasyon; devletin başarıya teşvik sağlayan sistemi, spor camiasının acımasız ve rekabetçi oluşu, yoksulluğun getirdiği mecburiyetler olarak sıralanıyor. Hatice bir noktada bedenini kişisel alan olmaktan çıkarıyor ve onu üzerinden para kazanabileceği bir araç haline getiriyor.

Karakter başarı için tüm bedelleri ödemeye razı olmasına rağmen, psikolojik ve ahlaki açıdan üstüne binen yükleri film boyunca taşıdığını izliyoruz. Artık bu yük öyle bir hale geliyor ki; Hatice’nin kendi kendine uyguladığı psikolojik bir şiddet izliyoruz. Filmde; kadın olmak, hamile kalmak, çocuk doğurmak tamamen toplumsal ve siyasi bir tarafa evriliyor. Anne olmak fikrinin öne çıkmadığı, doğurmak eyleminin sadece bir amaca hizmet etmesi, filmi kutsal anneliğin anti tarafına yoğunlaştırıyor. Bu tavır hamileliği tarihi açıdan bambaşka bir boyuta taşıyor. Kadın bedeninin nesnelleştirilmesi filmin eleştirdiği bazı temalardan biri olarak öne çıkıyor. Hatice karakterinin yaşadıklarını çoğunlukla parasızlık tetikliyor. Yoksulluğun görünmeyen baskısı onun hayatını şekillendiriyor. Bu da Hatice’yi gerçek bir karakter yapıyor; çünkü insanların neredeyse hepsinin yaşam biçimine yön veren şeyin maddi olanaklar olması gerçek bir insan trajedisi olarak perdeden yansıyor. Filmde, hayatta kalmakla etik arasında kalan gri alanlara yer veriliyor.

Eklenen Her Yük Bedeninden Bir Eksiliş Demek

Filmin spor dalı olarak bir haltercinin hayatına odaklanması metaforik açıdan da yük taşımakla ilintili olduğunu düşünmemize neden oluyor. Aile, devlet baskısı, fiziksel acılar, ekonomik kısıtlılık, vicdani yükler filmin halter adı altında Hatice karakterinin omuzlarına bırakılan yüklerden sayılıyor. Hamileliği bir yaratma sembolü olmaktan çıkarıp, yerine beden sömürüsüne işaret etmesi filmin sembolik tavrına katkı sağlıyor. Kürtaj yaptırmayı bir son fikrinden ziyade yeni bir başlangıç olarak resmediyor. Bir insanın bedenine yabancılaşmasını izliyoruz ve bunun ruhsal bir kırılma olduğunu anlamamak mümkün olmuyor.

Filmin renk tonu tekinsiz griler gibi hissettiriyor. Filmin atmosferine soluk ve renksizlik teması hâkim. Bu da mutsuzluğu çağrıştırıyor. Mekânların koyuluğu ve darlığı Hatice için bir çıkışsızlık anlamı taşıyor. Aynalar kişinin kendine karşı yabancılaşmasını yansıtıyor. Hatice bir sporcu gibi görünse de kapitalist düzene hizmet eden ve sert koşullarda çalışan bir sınıfı temsil ediyor. Bedeni onun ortaya koyduklarıyken, hamilelik onun işine yaptığı yatırım sayılıyor. Ayrıca film, hamileliğin kötüye kullanımını, spor dünyasının kirli tarafına bir gönderme olarak kullanıyor. Kürtaj teması sadece biyolojik bir süreç olarak işlemiyor. Aynı zamanda bir kadının masumiyetini kaybetmesi, beden ve ruh uyumsuzluğu, kişisel sınırların ortadan kalkması gibi anlamlar da ifade ediyor.

Senaryonun çıkış noktası, anlatmak istedikleri, kurmak istediği dünya fikir olarak nefis bir gerçekliği kurguluyor. Yine de bunu anlatım sürecinde bazı aksamalar söz konusu. Duygusuz bir anlatımı olduğunu belirtmiştim. Film, bir kadının kazanmak uğruna bedenini ve vicdanını zorbalayan bir sisteme yenik düşmesini anlatıyor. Bunun seyirciye yansıması robotik bir anlatımla sağlanıyor. Sevda Baş zorlu ve iyi bir performans çıkarmasına rağmen, bu film için yeterli görünmüyor. Yine de bir ilk film olduğu düşünülürse, bağımsız sinema adına işlenmiş yeni bir günah olduğunu varsayabiliriz.

Yönetmen / Senaryo : Semih Gülen, Mustafa Emin Büyükcoşkun

Görüntü Yönetmeni : Ayşe Alacakaptan

Kurgu : Semih Gülen, Arda Çiltepe

Müzik : Eylül Deniz Keleş

Oyuncular : Sevda Baş, Tarhan Karagöz, Esra Kızıldoğan, Ercan Kesal, Bigesu Akın, Gamze Akça Özcan

Türkiye-Romanya-Almanya / Spor-Dram / 89 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz