Kapı
KAPI , acıtan gerçeklere açılıyor
Filme olumlu beklentilerle gittiğimi itiraf etmeliyim. Müthiş bir oyuncu kadrosu; Kadir İnanır ve Vahide Perçin’in yanı sıra “Ve Erdal Beşikçioğlu”, bonus olarak Menderes Samancılar! Kötü işe girişmez, yapmazlar. Filmin konusunu bilmiyorum, nerede geçiyor bilmiyorum, bodoslama gidiyorum. İlk görüntüler Berlin’den. Türkiye’den göçmüş bir aile, üçüncü kuşak, torunun doğum gününü kutluyor. Ama o ne? Büyük anne, kilisede? Dede de oğlanın kuyumcu dükkanındaydı. Demek aile Süryani. Demek aile köken olarak Mardin ya da Midyat’tan. Dedenin torununa hediyesi, el yapımı bir ahşap mücevher kutusu. Demek dede ahşap ustası. Doğum gününün sonuna doğru, dedeye (Kadir İnanır) Mardin’den gelen telefonla film giderek daha ilginç bir hal alıyor. Ailenin 25 yıl önce kaybolmuş olan büyük oğlu Mikael’in kemikleri bulunmuş olabilir mi? Ailenin gelip DNA örneği vermesi gerekiyor.
Cesur bir yapım
Almanya’ya göç etmiş insanlarımızın sorunlarını konu alan filmler yapıldı ama Süryani vatandaşlarımızın niye gitmek zorunda kaldıklarını, nasıl ve neler çektiklerini anlatan bir film bildiğim kadarıyla hiç yapılmadı. Hele böyle bir kadronun böyle bir konuda Süryani rolünü üstlenmesine, siyasal İslamın üstümüze abandığı konjonktürde, ancak şapka çıkarılır! Oğullarını kaybetmiş anne ve baba, Yakup ve Şemsa Mardin’e doğru yola çıkıyor, torun Nardin de refakat ediyor. 25 yıl sonra geri dönülen vatan toprağı, Darül Zafeyran Manastırı’nda misafir edilme ve hayatımda gördüğüm en inandırıcı papaz, Erdal Beşikçioğlu! Büyük oyuncuysan ne oynarsan oyna, osun! Öyle sahici, öyle doğal. Ve Mardin’in en sevdiğim görüntüleri: gece, damdan ovaya bakış. Işıklarla deniz hayaline dalma. Mardin’de ne zaman kalsam uykusuzluk çekerim. Çünkü o eski evlerin teraslarından izlenen manzaraya o kadar hayranım ki, uyku tutmaz, bir türlü odama gidip yatamam, bakar dururum, ayın şavkı vurmuş ovaya! Sarı taşın üstünde parlayan Mardin güneşinin ayrı güzelliğini de özlemiş bir insan tiplemesi Vahide Şemsa’dan. Bir yandan da oğullarını kaybetmiş; 25 yıldır umutla beklemiş ama bir kör kuyuda kemiklerinin bulunduğunu öğrenmiş anne babanın acısı. Karakol faslından sonra Şemsa, evlerini görmek istiyor. Ve orada ikinci dram. Köyleri bomboş, evleri bomboş, talan edilmiş. Şemsa’nın özenle yanına aldığı o koca anahtar ellerinde kala kalıyor, kapı bile sökülmüş!
Kapı önemli
Seyirci “kapı mı kalacaktı, bütün evi soymuşlar” diye düşünebilir ve Yakup’un kapının kaybına duyduğu öfke ve acıyı anlamayabilir, onu bulmak için peşine düşmesini de. Niye haklı olduğunu filmde izleyeceksiniz, çok bile anlattım! Ama yönetmen Nihat Durak’ın eşi Filiz Üstün Durak tarafından yazılan senaryodaki anahtar konu KAPI, o kadar sembolik, o kadar önemli ve filmi özel kılıyor ki. Kapı’nın peşinde Kayseri ve oradan İstanbul’a kadar gidiliyor. Kapı bulunuyor. Ve son sahnede KAPI’ya veda ediliyor. Çok etkileyici, çok. Şemsa kuyunun başında feryat eder, ağlarken bir başka KUYU sahnesi aklıma düşüyor, Fatma Girik’in bir kuyunun başında ağlaması. Yeşilçam’da önemlidir kuyu. Şemsa oğlunun kaybına ağlar ve seyirciyi de ağlatırken Yakup niye kapının peşindedir? Anahtar filmde! Ve bütün bu Mardin, Midyat, acılı anılar ve İstanbul kartpostal güzelliklerine eşlik eden müziklerin etkileyiciliğine de dikkat çekmeden geçemeyeceğim.
Komedi filmlerinden bildiğimiz Timur Acar, filmde öne çıkan tek Türk olan kaçakçı Remzi’yi başarıyla, bu kez güldürmeden, tiksindirerek oynuyor. Remzi aslında kaçakçı bile değil, bildiğiniz yağmacı, hırsız. Yurtlarını terk etmek zorunda kalan insanların evlerini soyup soğana çeviren, bulduklarını Kayseri’ye, daha değerlilerini İstanbul’a kadar götürerek satan Remzi. Utandık mı? Evet, ama gerçek hayatta daha fenalarını biliyoruz, gidenlerin köylerine de konduklarını, arazilerini ekip biçtiklerini ve insanlar geri dönmek istedikleri zaman o köyleri, arazileri terk etmemek için onları tehdit ettiklerini ve yaşatmadıklarını da!
Filme dönersek, çarpıcı bir öykü, etkileyici oyunculuklar, özenli bir yönetim. Bütün ekibin eline sağlık. Yolu açık olsun demeye gerek yok, öyle olacak!
Filmi henüz izlemedim yarın izlemeyi düşünüyorum ancak filmde Aybüke Pusat’ın da azımsanmayacak rolü olduğunu düşünürsek onun hakkında yorum yapılmaması şaşırttı beni. Eleştiri gayet doyurucu olmuş.
Evet ben bir Süryani olarak gercekten bu Filimden etkilendim, maalesef Sahnelerin cogu babami animsatiyor, sanki Senaryo onun tarafindan yazilmis, inanin cok etkilendim.
Hele o Rahip Rolünü oynayan arkadas, sanki bir 100% Rahip gibi, ben onun gercek bir Rahip oldugunu sandim.
Herseyiyle Muazzam bir filim, Cesurca konulari saptirmadan canlandirilmis, (Kilisede dua ederken Hac yapmak) iste Kadir Inanir farki.
Buradan hepinize Selam olsun.
Muhteşem kadro. Konu harika. Ağlayarak izledim. İzlerken de insanoğlunun vicdansızlığını bir kez daha yaşadım. Annelere ve babalara acı yaşatanlar iki cihanda da huzur bulamasınlar. Şu dünyaya sığamadık. Bizden olmayanları sığdıramadık.
Remzinin cenaze törenine katilmayip yoluna çıkan keçileri kovup arabaya binmesi gösteriyor ki; talan devam ediyor!
Bırakın evleri mezarları bile soyuyorlar adına defineci denilen hırsızlar.
Evlat kaybı bir mezarinin bile olmaması çok acı tesellisi yok göz yaşları içerisinde izledim.
Bir de şöyle bir şey var
Kişinin Annesinin dogdugu şehirde yaşamasi büyük bir lüksmus. Göç çağımızın acı bir gerçeği. Gidip dönmemek Dönüp bulamamak var. Dünya o kadar acı dolu ki
Bende Netflix te izledim ve çok beğendim filmi. Emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum. Ancak bu film hiç ödül almamış mı. Eğer böyle bir şey varsa bu güzel filmin , gerek konusu,gerek oyunculukları ile insanı alıp götüren bu filmin neden ödül almadığını sorgulamak gerekiyor. Özellikle evlatlarınin akıbetlerini bilmeyen anne-babalarin duygularına bir anlamda tercüme olmuş çok güzel bir film.
Bu kadar az insanla bu kadar muhteşem film. Harika
İlginç ve duygusaldi
Emeği geçen herkese binlerce teşekkür ederim , Türk filmlerde alışık olmadığımız seneryo , bu kadar gerçekçi ülkemizde tarihî kültürü ne güzel anlatıyor , Muhteşem film. Keşke bütün senarist ler böyle yazsa , gerçeğin içinde , kapıyı yapan zanaat kar ne emek döktürmüş emeğinize sağlık