İKSV ONLİNE FİLM FESTİVALİ II
Şili’li bir ana-babanın oğlu olarak 1980’de doğan Théo Court İspanya ve Şili’de büyümüş. 1999’da Madrid’de fotoğrafçılık eğitimine başlamış, 2000’de Şili’ye dönerek sinema eğitimi almaya girişerek 2004’de Küba’daki Uluslararası Film ve TV okulunun Yönetmenlik bölümünden mezun olmuş. Yazıp yönettiği iki kısa filmin ardından 2010’da, senaryo yazılımına da katıldığı ilk uzun metrajı “Ocaso”yu çekmiş. 2019’da senaryosuna katıldığı ve yönettiği ikinci filmi, 2019 Venedik’te, Ufuklar’da En İyi Yönetmen, Paralel Bölümlerde FIPRESCI ve İnsan Hakları Ağı Özel Mansiyon ödüllerini kazanan, “Beyaz Üstüne Beyaz / Blanoc en Blanco” ile ilk aşkı fotoğrafçılığa da parlak bir dönüş yapıyor.
Düğün fotoğrafçısı Pedro’nun XX. yüzyılın başlarında, soğuğun elle tutulurcasına hissedildiği Güney Amerika’nın Tierra del Fuego bölgesine gelişiyle başlayan “Beyaz Üstüne Beyaz”, ilk sekanslarından itibaren, karlı, ıssız ve çıplak doğasının görkemiyle izleyicinin nefesini keser. Ama filmin başkarakteri Pedro’nun, dünyanın en üç noktasındaki bu kayıp mekâna çağrılmış olmasının sebebi muhteşem manzaralarını belgelemek değil, yörenin İngiliz kökenli varlıklı bir toprak sahibinin çiftliğinde yapılacak düğününün resimlerini çekmektir.
Karlı yoldan yürüyerek eve vardığında resim çekeceği odayı inceleyen fotografçı, kâhya kadına evin daha aydınlık bir odası olup olmadığını sorduğunda, ev sahibinin bu odada çalışılmasını istediği cevabını alır. Bu cevap sanki Pedro’yu karşılaşacağı tüm güçlükler için uyarır gibidir. Fotoğrafçı sadece daha aydınlık bir oda bulamamakla kalmayacak, karanlığın içinde, kaçmak ya da mücadele etmek gücünü bulamayacağı bir yolculuğa çıkmak zorunda kalacaktır. Filmde çok fazla olay yoktur ama her bölüm, içinde geçtiği takımadaların gaddar doğası gibi kötücüldür. Sömürgeci hırsın ve sistematik istismarın sürdüğü, gelinin küçük bir kız oluşuyla tacizin neredeyse yasallaştığı bu hoşgörüsüz dünyada yerel kültür de bir soykırım şiddetiyle yok edilmektedir.
Gelini ilk gördüğünde çocuk yaşta olmasından çok etkilenen Pedro, giderek ona karşı tehlikeli bir takıntı geliştirir ve adeta fotoğrafları aracılığıyla ideal bir güzellik elde etmeye çalışır. Bu kesinlikle erkek egemen toplumun kadınlarıysa suskundur, büyük olasılıkla susturulmuşturlar. Çocuk gelin Sara bile ancak bir kez konuşur. Kerem Ayan’ın birbirinden ilginç çevrimiçi sohbetlerinin bu filmle ilgili konuğu Alfredo Costa, Ayan, Pedro’nun kızın resimlerin çekmeden önceki hazırlıklarının, ona poz verdirmek için evirip çevirmesinin çocuk tacizini hissettirdiğini söylediğinde, Costa, Pedro’nun küçük yaşta kızlardan hoşlanan, ancak bu duyguyu ucuz ve kaba bir cinsellikle değil, ulvileştirerek ortaya koymuş olan Lewis Caroll gibi, güdülerini etkileyici bir estetik yaratmak için yönlendirdiğini belirtmiştir.
Film boyunca hiç görülmeyen ev sahibi Peter, fotoğrafçısını Sara’ya takıntısını fark ettiğinde, onu düğün resimleri işinden çıkarır. Haftalar sonra gelecek gemiye kadar çiftlikte kalmak zorunda olan Pedro, kulübedeki yeri ve yiyeceği için bir katkıda bulunmak zorunda kalır. Patronun yardımcısı “yaptıklarımızı belgelenmemiz gerek, biz burada tarih yazıyoruz, yeni bir ülke inşa ediyoruz” diyerek ona yapmakta oldukları “temizliğin” resimlerini çekmek görevini verir. Merceğini çiftlikte yaşananlara çeviren Pedro, onlar bu topraklara gelmeden çok önceden beri buralarda yaşayan yerlileri, çiftliğin beyaz çalışanları tarafından uğratıldığı sistematik soykırıma tanıklık edecektir. Sanki, çalışanların esas görevi yerlileri öldürmek ve avlamaktır. Beyaz erkeklerin eğlencesi için yerli hizmetçiler taciz ve tecavüz edilir, beyaz erkeklerin gururunu okşamak için kabilelerce insan av malzemesi olarak kullanılır. Bu soykırımları yapanlar, öldürdükleri insanların kulakların kesip Patron’a getirdiklerinde kulak başına para da alırlar.
“Beyaz Üstüne Beyaz”, karanlığa ve pusa heyecan verici bir zenginlik katmayı başaran Görüntü Yönetmeni José Ángel Alayón’un var edilen olağanüstü görselliğiyle, dingin temposuna karşın soluk soluğa izlenir. Şili’nin en büyük oyuncularından, Pablo Larrain’in fetiş aktörü Alfredo Castro’nun Pedro yorumu müthiştir. Sara’ya takıntılı tutkusunu estetik bir heyecana çevirmesini, en ürkünç katliamı bile resmederken konusunu titiz bir profesyonellikle ele alışını benzersiz bir inandırıcılıkla yansıtır. Bu vesileyle Ayan’ın çevrimiçi sohbetlerinin en az filmlerin kendileri kadar değerli ve heyecan verici olduğunu bir kez daha belirtmek isterim. Türk seyircisi olarak çok iyi tanıdığımız, “Beyaz Üstüne Beyaz” dâhil hiçbir filminde gülümsediğini bile göremediğimiz, “suratsız” bildiğimiz Alfredo Castro’nun, zeki, derinlemesine düşünen, hem sinemayı hem asıl mesleği olan tiyatro oyunculuğunu müthiş önemseyen, güleç yüzlü ve çok sevimli bir insan olduğunu keşfetmek, Théo Court gibi geleceği parlak bir yönetmeni keşfetmek kadar heyecan verici.
Sonuç olarak, şiddet ve tacizin neredeyse tamamı kadraj dışında yaşandığı, ya olayın en başının ya da her şey olup bittikten sonraki kötücül sonucun gösterildiği “Beyaz Üstüne Beyaz”, belki de bu bakış açısıyla daha da etkileyici bir film. Finalde Selknam kabilesinin gaddarca katledilişinden sonraki toplu hâtıra resmi çekiminin, antik fotoğraf makinesinin içinden tek bir uzun plan olarak gösterildiği, içsel gerçekliğiyle tedirgin edici ve kan dondurucu müthiş sekans unutulur gibi değil. Bu Güney Amerika tarihine muğlak dalış derdini hemen ele vermeyen, çetin ceviz bir çalışma. İzlenmesi kimi zaman zorlayıcı ama farklı ve aykırı bakışıyla sinemasal olarak müthiş doyurucu bir çalışma. Mutlaka izlenmeli.
Yazar : Erdoğan Mitrani
Yönetmen : Théo Court
Senaryo : Théo Court, Samuel M. Delgado
Görüntü Yönetmeni : José Ángel Alayón
Oyuncular : Alfredo Castro, Ignacio Ceruti, David Pantaleón, Esther Vega Perz, Lola Rubio, Lars Rudolph
İspanya-Şili-Fransa-Almanya / Dram / 100 Dk.
ortakoltuk.com