40. İKSV ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ 1
“Février /Şubat”
40. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin en heyecan verici keşiflerinin yapıldığı bölümlerden Uluslararası Yarışma’da yer alan 9 ülkeden 11 filmin 8’i hem sinemalarda hemçevrimiçi olarak gösterime giriyor. Filmlerden ikisi “Cryptozoo” ile “Örümcek ve Kız” yapım şirketlerinin istekleri doğrultusunda sadece sinema salonlarında gösterilecek. Nesimi Yetik’in uzun süredir beklediğimiz, hem Ulusal hem Uluslararası Yarışmalara kabul edilen yeni filmi “Dirlik Düzenlik” ise Ulusal Yarışma Kapsamında izlenebilecek.
Her gün paylaşacağım çevrimiçi yarışma filmlerine ait izlenimlerimin birincisi Kamen Kalev’in 2020 Bulgar Fransız ortak yapımı son filmi “Février / Şubat”.
Türk seyircisinin hemen hemen hiç tanımadığı, benim gibi eski kuşak izleyicilerin ise Sinematek’in ilk yıllarında keşfetmiş olduğu Bulgar Sineması, köklü bir geçmişi olan önemli eserle vermiş bir sinema. Bizler, ülkenin genç kuşağının en yetkin yazar yönetmenlerinden, 1975 Burgaz doğumlu, Paris Femis mezunu Kamen Kalev’i Batı hayranlığı, geçmişin sert dönemine bir tür nostalji ve başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelerle sorunları arasında sıkışıp kalmış soğuk savaş sonrası Bulgaristan’ında yaşananları anlattığı, ilk uzun metrajı, 2009 yapımı “Iztochni piesi / Eastern Plays / Şark Oyunları” ile tanıdık. Başrollerinden birini Saadet Aksoy’un üstlenmiş olduğu bu bol ödüllü filmin ardından Kalev, Fransa’da yaşayan Bulgar asıllı bir genç adamla Fransız sevgilisinin Bulgaristan’ın Kızıldeniz kıyısına tatile gittiklerinde geçmişle yüzleştikleri “The Island / Ada”yı (2011) yazar ve yönetir.
Bulgaristan’ın kötülük saçan yeraltı suç dünyasında geçen “Tête Baissée / Yere Bakan”ın (2015) ardından her zamanki gibi yazıp yönettiği “Février / Şubat” (2020), Kalev’in filmografisinde çok farklı bir çalışma.
Kamen Kalev, “Şubat”ta, içine kapalı olduğu kadar karmaşık karakteriyle kendisini çok etkilemiş olan büyük babasının, kendi ifadesiyle “sıradışı bir adamın sıradışı bir portresi”ni çizer. Bulgaristan kırsalıyla issiz bir Karadeniz adasında geçen, yapılamayan Cannes 2020 Festivalinin seçkisinde yer almış olan bu felsefi çevreci film, hem varoluşçuluğa hem mistisizme yakın duran gerçekçi, haşin ve ağırbaşlı tavrıyla insan – doğa ilişkisini ele alır.
“Şubat” aynı insanın üç ayrı dönemine odaklanarak, doğanın tekdüzeliği, gücü, acımasızlığı ve benzersiz güzelliğinde, zorlu yaşam şartlarıyla savaşımın durmaksızın sürdüğünü üç bölümde yansıtır.
Birinci bölümde, bir yaz boyunca dedesine (Hristo Dimitrov-Hindo) emanet edilen çoban torunu, çoban oğlu, geleceğin çobanı sekiz yaşındaki Petar’ın (Lachezar Dimitrov), suskun dedesiyle yaşamını yansıtır. O yaşta bile sürüyü kontrol edebilen Petar bir yandan gündelik yaşamın biteviyeliğinden sıkılıp “köye ne zaman döneceğiz?”, “abim benim yerime buraya gelebilir mi?” ya da “ne zaman balığa çıkacağız” diye durmaksızın dedesini sorgularken, diğer yandan da etrafındaki doğanın bilinmezliğini keşfetmeye çalışır.
18’ine gelmiş Petar’ın (Kolyo Dobrev) düğünüyle başlayan ikinci bölüm, genç adamın Bulgar Halk Cumhuriyeti Ordusu saflarında zorunlu askeri görevine gitmesiyle devam eder. Deniz kuvvetlerinde gönüllü olarak St. İvan adasına giden Petar, martıların insanlardan çok daha fazla olduğu bu çorak adada yeniden doğa ile iletişim kurarken, atalarının mesleğinin kimliğinin ayrılmaz bir öğesi olduğunu da fark eder.
Son bölümde ise karşımıza, hasta kız kardeşini yaşadığı köyde diğer yaşlılarla kahvede sohbet etmektense, kışı dağ başında koyunlarıyla birlikte tek başına geçirmeyi yeğleyen doğanın ritmi ile tamamen uyum içinde olan 82 yaşındaki Petar (Ivan Nalbantov) çıkar.
Kalev, yaşama karşı hiç günah işlememiş bu alçakgönüllü insancıkların, her dem yeniden doğan tabiatın zamansızlığı içinde, “tüm atalarının sıraya dizildiği sonsuz bir koridorda” izledikleri yolculukların onları bir tür mistik düzeye ulaştırdığını büyük laflar etmeden, hatta neredeyse hiç laf etmeden, az fakat öz kullanılan müzik eşliğinde, olağanüstü bir görsellikle yansıtır.
Görüntü yönetmeni Ivan Chertov, nerdeyse tamamen sabit planlardan oluşan çekimlerle, kadraj dışında da sonsuza dek devam edecekmiş gibi duran görkemli bir doğa yansıtır. Bu sınırsızlığın içinde insanı ya hiç göstermez, ya da uzaktan, neredeyse minicik bir figür olarak zar zor fark ettirir. Kalev-Chertov ikilisinin bu çekimlerdeki asıl başarısı, doğa içinde
kaybolmuş olan insanları doğanın ezip bitirdiği figürler olarak değil, benliğine dâhil edip uyum sağladığı bireyler olarak verebilmeleridir.
Bu hem evrensel ve hem de son derece kişisel öykü, dönem kartpostallarının ve de amatör fotoğrafların köşeleri yuvarlatılmış 1 x 1.85 ölçüsünde, çok renklendirilmiş bir formatta çekildiği için izleyici film boyunca Kalev’in aile albümünde gezinirmiş duygusu edinir.
İlk ve ikinci bölümde kameranın karakterlerin kadrajdan çıkmalarını önlemek için az sayıda hareket etmesi dışında neredeyse bütün planlar sabittir. Ancak bu sabit planların resmettiği doğa kıpır kıpır ve capcanlıdır. Filme adını veren son bölümde doğa, soğuğun ve karın etkisiyle kış uykusuna yatmış gibidir. Bu durgunluk da sabit planlarla verilirken, sadece doğanın hareketsizliğinde Petar, kendi kadar yaşlı bir eşeğin çektiği kendi gibi yaşlı arabayı sürerken kamera akıcı bir kaydırmayla onu izler. Ve, döngü tamamlanıp bahar geldiğinde film olağanüstü güzellikte bir sabit planla sonlanır.
Dingin anlatımına karşın, her anının tadı çıkarılarak soluk soluğa izlenen usta işi, müthiş etkileyici bir yapıt. 23 Haziran 21.00’e kadar çevrimiçinde izlenebilir. Sakın kaçırmayın derim.
Yönetmen / Senaryo / Kurgu : Kamen Kalev
Görüntü Yönetmeni : Ivan Chertov
Müzik : Petar Dundakov
Oyuncular : Lachezar Dimitrov, Hristo Dimitrov-Hindo, Kolyo Dobrev, Ivan Nalbantov, Milko Lazarov, Miroslav Petkov, Stoqn Atanasov
Bulgaristan / Dram / 125 Dk.