Güller / The Roses
AYRINTILARIN SESSİZ GERGİNLİĞİ
The War of the Roses romanının Hollywood uyarlaması “Güller” oldukça farklı bir yerde duruyor. Daha çok diyalog odaklı, rom-com estetiğiyle yumuşatılmış bir dramedi. Adındaki “savaş” sözcüğünün de atılmasından anlaşılacağı gibi, evliliğe (örneğin kadının ev hanımı olmadığı) günümüz anlayışından yaklaşan film, abartılı şiddete değil, ayrıntıların sessiz gerginliğine yaslanıyor.
Bir ilişki nasıl başlar, nasıl gelişir, nasıl sonlanır? Ya da nasıl sürer? “Güller” acele etmeden bu soruları gösterirken, seyirciyi de dozu yavaş yavaş artan bir gerilime eşlik eden yoğun bir kara mizahla seyrin içinde tutuyor.
Amerikalı yazar Warren Adler’in 1981’de yayımladığı The War of the Roses romanı, 1989’da Danny DeVito yönetmenliğinde, başrollerde Michael Douglas ve Kathleen Turner ile çekilmiş, oldukça ses getirmişti. Evlilik meselesini grotesk bir savaş alanına dönüştürmüş, kara komedinin keskin dişlerini göstermişti. 2025 yapımı “Güller” ise, konu karşısında, bu Hollywood uyarlamasından oldukça farklı bir yerde duruyor. Daha çok diyalog odaklı, rom-com estetiğiyle yumuşatılmış bir dramedi. Adındaki “savaş” sözcüğünün de atılmasından anlaşılacağı gibi, evliliğe (örneğin kadının ev hanımı olmadığı) günümüz anlayışından yaklaşan film, abartılı şiddete değil, ayrıntıların sessiz gerginliğine yaslanıyor. Salonda farklı anlarda farklı koltuklardan yükselen kahkahalara yol açan diyalogların etki gücü, “İngiliz sövgü geleneği” diyebileceğimiz, zekice kurulmuş, çoğu zaman komik ve iğneleyici hakaret kültüründen geliyor olmalı. Bu yeni uyarlama filmin yapım şirketlerinin Britanyalı olduğuna şaşmamak gerek.
Alışıldık Hollywood filmi denklemi ve ritmi olmayan, hatta zorlayıcı gelebilecek bir tempoda ilerleyen filmi izlenir kılanlardan biri, görüntü ve mekân tasarımındaki estetik. Öykü Kuzey Kaliforniya kıyılarında geçse de çekimlerinin İngiltere’nin Devon sahillerinde yapılmış olması, filmin görsel evrenine varsıllık katmış. Boşanma sırasında paylaşılamayan, statü sembolü (uçurum kenarındaki) ev, romantizm ve ekonomik konfor imleyen iç mekânların tasarımında hissettirilen tekinsizlik ise bilinçli bir seçim belli ki, çok yerinde.
Yine de filmimizi asıl izlettiren, hatta “yeniden izlerim ben bu filmi”, dedirten ise karşılıklı döktüren başrol oyuncuları Olivia Colman ile Benedict Cumberbatch. Bu da hiç şaşırtıcı değil. Birlikte ilk kez bir filmde rol alan bu iki çok iyi arkadaş ne de olsa Shakespeare’in çocukları.
Bilenler bilir, Shakespeare oyunlarında mizah, seyirciyi rahatlatan bir es değildir, dahası trajediyi derinleştirir. Hamlet’in mezar kazıcısı, ölüm üzerine şakalar yaparak yaşamın anlamsızlığını; Kral Lear’ın soytarısı, bilmecelerle kralın çöküşünü görünür kılar. Macbeth’in kapıcısı, cinayetin hemen sonrasındaki sarhoş sözleriyle gerilimi daha da yoğunlaştırırken, Romeo ve Juliet’te Mercutio, ölüm döşeğinde bile yarasını ciddiye almayan şakalar yaparak trajedinin ağırlığını artırır. Bu sahnelerde salonda yükselen kahkaha, sızıyı gizlemez, daha da parlatır. Güller filmi de bu keskin pırıltının izini sürmekte.
Filmde çatışma, tiyatrodaki aniden patlayan ya da hızlıca tırmanan olaylar yerine minicik jestler, sessiz anlar, iletideki ayrıntılar, mekân kullanımı ile kuruluyor. Anlatıda varılması gereken savaş ortamı, fiziksel şiddetle değil de psikolojik düşkünlük, gönül bulantısıyla hazırlanıyor. Tiyatronun, bir gösteri sanatı ürününü izleten ögenin ne/nasıl olduğunu (teorik / pratik) araştıran günümüzde, Güller filmini de sinemadan bir örnek olarak bu tartışmaya not alabiliriz.
Yönetmen : Jay Roach
Senaryo : Tony McTamara
Görüntü Yönetmeni : Florian Hoffmeister
Müzik : Theodore Shapiro, Maggie Phillips
Oyuncular : Olivia Colman, Benedict Cumberbatch, Andy Samberg, Allison Janney, Kate McKinnon, Belinda Bromilow, Hala Finley, Delaney Quinn
ABD / Komedi-Romantik-Dram