Eiffel / Eyfel
PARİS VE SEMBOLÜ EİFFEL
Herkes birgün Paris’i görmeyi hayal eder, Eiffel Kulesi ise rüyaları süsler. Kimisi şahane bulur kimisi demir yığını olarak görür. Bana sorarsanız ilk ziyaretimde çok cazip bulamamıştım; ancak sonraki ziyaretlerimde her görüşümde daha fazla beğenmeye başladım; hele Eiffel’in kulesinden Paris’i seyretmek rüya gibi geliyor insana.
Eiffel, Paris mimarisine aykırı düşen, baş kaldıran, aristokrasiye tepeden bakan modern bir kuledir. Şehirdeki bütün görkemli yapılara; özellikle yakınında bulunan iki yüz yıl boyunca dantel gibi işlenmiş Notre Dame Katedraline: “fazla burnunuzu havaya dikmeyin, bakın işte demirden de harikalar yaratılıyor; hem de iki yüz yılda değil, iki yılda” der gibi bakıyor…
Kule mecaz anlamda da dört ayak üstüne düşmüş durumda. Her yıl milyonlarca kişi tarafından ziyaret ediliyor. Bu mucizenin yaratıcısı ise Eiffel‘e ismini veren Gustave Eiffel‘dir. Film de onu anlatıyor zaten.
HER SANAT ESERİNİN TEMELİNDE TUTKULU BİR AŞK VARDIR.
Sanatçı eseri yaratırken içindeki o aşkın sırlarını bir bir ifşa eder ve eserine yansıtır.
Gustave Eiffel (Romain Duris) inşaat mühendisi ve mimarıdır. Mesleki kariyerine demirden tren yolu köprüleri yaparak başlar. Gustave Eiffel aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nin simgesi olan New York’taki Özgürlük Anıtının armatürünü de tasarlamış kişidir. Anlaşılan o ki mühendisimiz neye elini atmışsa eseri sadece şehrin değil ülkenin sembolü olmuş…
Fransız Hükümet yetkilileri Özgürlük Heykelini tasarlayan Mimar Eiffel‘den Paris Dünya Fuarı için eşi benzeri olmayan bir anıt tasarlamasını ister. (Sanıyorum, “elin ülkesi için bu kadar muhteşem bir anıt tasarladıysan bizim ülkemiz için daha iyisini yapmalısın” kıskançlığı ile hareket etmişlerdir.) Eiffel, önce pek istekli olmaz zira elinde metro projeleri vardır. Nitekim bir rastlantı onun bu fikrini değiştirir ve yapılacak yarışmada bir tasarım yapmaya karar verir. Proje, yapılan ihale sonucu birinci gelir. Ancak yapım aşamasında başta mali ve işçilerin can güvenliği sorunları olmak üzere birçok sorun çıkar karşılarına. Mimarımız inatçılığı ile bu sorunları aşar; çünkü tasarladığı kule sadece bir kule değil yıllar sonra rastladığı Adrienne’nin gökyüzüne kafa tutacak hikayesidir.
Peki nedir bu rastlantı hikayesi?
Bir aşk hikayesi!
Gustave mesleğinin başındayken tren yolu köprüleri yapmaktadır işçilerin güvenli çalışmaları için keresteye ihtiyacı vardır ve kereste tüccarından kereste talebi esnasında tüccarın kızı olan Adrianne (Emma Mackey) ile tanışır. Tutkulu bir aşk yaşarlar ancak ailenin müdahalesi sonucu yolları ayrılır.
Kendi hayatlarına dönerler, Gustave Eiffel evlenmiş çoluk çocuğa karışmıştır, beş çocuk sahibi olduktan sonra karısını kaybeder, Adrianne ise ailesinin onayladığı biriyle evlenir. Bu kişi Antoine’dır ( Pierre Deladonchamps) Eiffel’in de gençlik arkadaşıdır.
Yıllar sonra, Antoine ve ticaret bakanın da içinde olduğu bir davette Adrienne ile karşılaşırlar. Antoine, arkadaşı Gustave’ı karısı Adrienne ile tanıştırır ve o zaman yarım kalan hikaye yeniden yazılmaya başlar.
Bu hikayenin sonuç kısmına Adrianne’nin baş harfi olan A biçiminde ve üç yüz metre yüksekliğinde Eiffel Kulesi ile noktayı koyar.
ROMAİN DURİS’İN OYUNCULUĞU
Fransız oyuncu Romain Duris‘i, en sevdiğim yönetmenden biri olan ve birçok filmini seyrettiğim Tony Gatlif’in filmlerinden tanıyor ve oyunculuğunu çok başarılı buluyordum. Tabii Tony Gatlif karakterlerinin deli-dolu, aykırı ve çingene olmalarından dolayı oyunculuk performansının en iyi şekilde gösterildiği karakterler oluyordu. Eiffel filminde canlandırdığı Gustave Eiffel ise inatçı ve ağırbaşlı bir karakter, dolayısıyla bu karakteri yeterince içselleştirdiğini söyleyemeyeceğim. Tamam iyi oynamış ama karakter seyirciye tam anlamıyla yansımıyor. Adrienne Bourgres’i canlandıran Emma Mackey ise Neftlix komedi dizisi “Sex Education” ile tanınıyor daha ziyade. Diziyi izlemedim, bu filmi seyrettikten sonra izlemeyi düşünüyorum. Emma Mackey‘in ” İngiliz Dili ve Edebiyatı” okumuş olması ilgimi çekti, görünen o ki yıldızı parlayacak…
Antoine’a can veren pirre Deladonchamps’a gelince televizyon dizilerinden dolayı Fransa’da popüler olan bir aktör. Filmin yönetmenliğini Martin Bourboulon yaptı.
SONUÇ OLARAK:
Kuşkusuz dünyanın en popüler kuleleriden olan Eiffel’in yapım aşamasını anlatan bu film izlenmeli diye düşünüyorum. Gerek mimari tutku, gerek bir kadına duyulan tutku çok güçlü bir şekilde seyirciye aktarılamamış olsa da…
Yaratıcısının da söylediği gibi Eiffel Kulesi; burjuvaziyi, işçi sınıfını, aristokrat aileleri, sade insanları bir araya getiren ortak bir mimari eseridir. Eiffel’in ayakları ucuna oturup piknik bile yapabilirsiniz. Çok değil iki yıl önce güneşli bir günde Eiffel’in eteğine oturmuş, hayal kurmuş biri olarak Eiffel’in hikayesini sinemadan okumak benim için çok anlamlı oldu.
Eiffel, Paris’in kalbine metalden dantel gibi örülmüş üç yüz metre uzunluğunda burjuva eseridir. O eserin üzerindeki işçilerin alın terini unutmamak gerekir…
Ve 1789 yılında gerçekleşen Fransız devriminden yüz yıl sonra 1889 yılında biten bu eser burjuva devrimini taçlandıran ideolojisine uygun bir yapıt olduğunu ve Fransız Devriminden sonra giyotinlere mekan olmuş olan Concorde Meydanının (place de la Concorde) hemen karşısında bulunduğunu da hatırlatmak isterim…
Yönetmen : Martin Bourboulon
Senaryo : Thomas Bidegain, Martin Bourboulon
Görüntü Yönetmeni : Matias Boucard
Kurgu : Virginie Bruant, Valérie Deseine
Müzik : Alexandre Desplat
Oyuncular : Romain Duris, Emma Mackey, Pierre Deladonchamps, Alexandre Steiger, Armande Boulanger, Bruno Raffaelli, Andranic Manet, Philippe Herisson, Jeremy Lopez, Damien Zanoly, Clémence Boué, Frédéric Merlo, Michèle Clément, Jérémie Petrus, Hervé Masquelier
Fransa / Biyografi-Tarihi-Komedi-Dram / 108 Dk.
Adrienne 20 yılda hiç mi yaşlanmamis.. Bu kadar ozenilmis bir dönem filminde makyaja da dikkat etselerdi keşke.. Ya da gençlik hallerini başka oyuncular oynasaydı.. Ayrıca 20 yıl da değil, 29 yıl.. Film 1889 da başlıyor.. Adrienne le 1860 da Bordeaux da tanışıyor… Bu zaman hataları bana çok batıyor 🙈