Arthur Rambo
Laurent Cantet’nin “ARTHUR RAMBO”su izleyiciden cevap bekliyor
SOSYOPAT BİR FIRSATÇI MI, BAŞARILI BİR YAZAR MI
Filmin cevabını aradığı soruya izleyicinin kesin yanıt bulması kolay değil. Sosyolog titizliği gösteren üçlü senaryo ekibi filmin kahramanını yargılamıyor, yaşadığı travmayı, paniği, açmazları gözlere seriyor. Film, bir anda zirveden dibe düşüş yaşayan bir göçmen üzerinden ilginç etnik sorunlara eğiliyor. Cantet’nin “Sınıf”tan sonraki bu en başarılı filmi izlenmeyi hak ediyor.
Nisan ayında 41. İstanbul Film Festivalinde izlediğimiz Laurent Cantet’nin “Arthur Rambo”su vizyona girdi. Cantet’nin senaryo yazılımına katkı verdiği filmin merkezinde, yazdığı son romanla edebiyat dünyasının gözdesi haline gelen Karim D. var. Filmin ilk yarım saatinde zaferinin tadını çıkaran Karim D.’nin sosyal medyaya düşen bir bilgi yüzünden hayatının karardığına tanık oluruz. Medyanın göklere çıkardığı genç yazar, o gün sosyal medya web sitesinden taranan eski nefret dolu mesajların yazarı, takma adıyla “Arthur Rambo”nun hayatının 48 saatlik bir kesidini izleriz.
NEFRET DOLU MESAJLAR
Annesi ve erkek kardeşini anlattığı yeni romanının sağladığı zafer sarhoşluğunu yaşayan Karim D. (Rabah Nait Oufella), bu kitabın çıkışını kutladığı partide herkesin ilgi odağıdır. Edebiyat çevrelerinin kucakladığı genç yazarın, televizyon programcılarını, yayıncıları, film şirketlerini peşinden koştururken, yıllar önce sosyal medyada ırkçı mesajlar atan Arthur Rambo olduğu ortaya çıkar. Paris’in doğu banliyölerinin birinde yaşarken, çevresiyle uyum sağlamak için attığı tweetlerin sahibi olduğu ortaya çıktığında herkes kendisine sırtını döner. Menajerinin, yayıncısının, yanında bildiklerinin, hatta kendisine derin bir aşka bağlı olduğunu söyleyen sevgilisinin tepkisiyle karşılaşan, iş anlaşmalarının iptal edildiğini gören Karim D. paniğe kapılır.
Romanından film yapma ve o filmi yönetme teklifi alan genç yazar, o tekliflerin de geri çekildiğini öğrenince dehşete kapılır. Fransa’ya ayak uyduramamış Kuzey Afrika kökenli, ezik çevresinden Arthur Rambo takma adıyla attığı tweetlerle hayranlık kazanan Karim D.’nin, karanlık geçmişi yüzünden hayatı kabusa dönüşür. Etrafındaki hayran kitlesi çil yavrusu gibi dağılan, sevgilisi ve en güvendiği arkadaşları tarafından terkedilmenin acısını yaşayan, prestijli kadın yayıncısı tarafından ihanetle suçlanan bu medyatik kişi, nasıl bir kollektif nefretin hedefi haline gelmiştir ?
Laurent Cantet Cezayir kökenli, Fransa’da başarıyı kucaklamış kahramanının geçmişine bizi davet ederken, her şeyin göründüğü gibi olmadığı gerçeğinden hareket ediyor. Paris banliyösünde, fakir, bakımsız, uyuşturucu satıcılarının cirit attığı toplu konutlarda sağlıksız büyüyen gençlerin içlerinde biriktirdikleri nefretin izlerini Karim D.’nin geçmişinde attığı mesajlarda buluruz. Bunlar umutsuz büyüyen gençlerin duygularını yansıtan ırkçı, Yahudi karşıtı, kurulu düzene isyan bayrağı açan mesajlardır. Skandal patlak verince Karim D. silmeyi akıl edemediği bu mesajlar yüzünden, kazandığı tüm sempatiyi bir anda kaybettiğini görür. Kendisine destek veren tek kişi, tipik isyankar bir loser olan ve ağabeyini rol modeli seçen kardeşi Farid olur.
Filmin ikinci yarısında Karim D.’nin hızlanan düşüşünü baş döndürücü bir tempoda anlatılır. Kendisine karşı oluşan güçlü cepheyle savaşacak gücü kalmayan Karim D.’nin çaresizliği ve çıkışsızlığını anlatırken Laurent Cantet kahramanının tarafını tutmamaya, objektif kalmaya özen gösterir. Filmin açılış sekansında, kendinden emin, sosyal bir yeraltı dünyasından Paris’in ünlü bir yazarı konumuna yükselen, kendini zeki ve bilge bir kişi olarak gören Karim D., başarılı bir yazar mıdır, yoksa nefret dolu sosyal medya günlerinin arkasındaki Arthur Rambo mudur ?
Laurent Cantet izleyicisinden bu soruya cevap aramasını istiyor. Filmin cevabını aradığı soruya izleyicinin kesin yanıt vermesi kolay değil. Sosyolog titizliği gösteren üçlü senaryo ekibi, filmin kahramanını yargılamıyor, yaşadığı travmayı, paniği açmazları gözlere seriyor. Film, bir anda zirveden dibe düşüş yaşayan bir göçmen üzerinden ilginç etnik sorunlara eğilme fırsatını buluyor.
Mathieu Kassovitz’in unutulmaz başyapıtı “Protesto / La Haine” /(1995), Ladj Ly’nin yaşanmışlık kokan isyan filmi “Sefiller / Les Misérables” (2019), Paris’in banliyösünde, varoşlarda nefret içinde büyüyen gençlerin yaşantısını ekrana taşıyan gerçekçi filmlerdi. Aynı yoldan ilerleyen Laurent Cantet “Arthur Rambo”da, Karim D.’nin erkek kardeşi Farid’in ağzından, çözümü bugüne kadar bulunamayan bir sosyal yarayı, gittiği ülkeye uyum sağlayamayan göçmenlerin sorununu dile getiriyor.
GÖÇMENİ BÜNYEYE ENTEGRE EDEMEMENİN SIKINTISI
Ladj Ly’nin “Sefiller”i çocukluğunu yaşadığı Paris’in doğusundaki Monfermeil semtinde geçiyordu. “Arthur Rambo”nun konusu yine Kuzey Afrika kökenli Fransızların yaşadığı fakir Bagnolet banliyösünde geçiyor. İşçi sınıfının yaşadığı, hayata tutunamayan, çeteci, isyankar gençlerin sürekli olay çıkardığı bir semtte gençliğini yaşayan Arthur Rambo başarılı bir kariyer inşa eder. Film onun bir kader kurbanı mı, şanssız ama yetenekli bir yazar mı, sosyopat bir fırsatçı mı olduğunun cevabını izleyiciye bırakır. Film, yaşanmışlık kokan ilginç konusuyla, L. Cantet’nin düzgün mizanseniyle, özenli senaryosu ve uyumlu oyuncu kadrosunun varlığıyla izlenmeyi hak ediyor.
Laurent Cantet 1961’de Fransa’nın batısındaki Melle kasabasında doğan, Cezayir kökenli eğitimci bir ailenin oğlu, İDHEC mezunu, sinemaya Marcel Ophuls’ün yanında yönetmen yardımcılığıyla başladı. İlk uzun metrajlı filmi “İnsan Kaynakları / Ressources Humaines” (1999) 2 César Ödülü kazandı. Senaryosunu Robin Campillo ile yazdığı “Zaman Aşımı / L’Emploi Du Temps” (2001) ile uluslararası şöhreti yakaladı. François Bégaudeau’nun otobiyografik romanından uyarladığı “Sınıf / Entre Les Murs” (2008) ile Fransa’ya 21 yıl aradan sonra Altın Palmiye Ödülü’nü kazandırdı. (Maurice Pialat’nın 1987’de “Sous Le Solail Du Satan” ile kazandığı ödül Cannes tarihinin en çok yuhalanan Altın Palmiye’si olmuştu.)
Arkasından gelen “Havana’da 7 Gün” (2012), “Foxfire” (2012), “İtaque’a Dönüş” (2017) ve Cannes’dan eli boş dönen “Atölye” (2017) vasat filmlerdi. 25 yıllık kariyerinde 10 film yaptığına göre Laurent Cantet üretken bir yönetmen sayılmaz. “Arthur Rambo” sosyal medyada blogger Mehdi Meklat’ın yaşadıklarından ilham aldı. Marcelin Deschamps takma adıyla ırkçı, zenci, Yahudi ve İslam karşıtı, kadın düşmanı tweet’leriyle tanınan Cezayir kökenli Fransız yazar Mehdi Meklat 10 yıl önce kendinden çok bahsettirmişti.
Fransa nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan Kuzey Afrikalı göçmenleri bünyesine entegre etmeyi başaramamanın sıkıntısını yıllardır yaşıyor. Son cumhurbaşkanlığı seçimi adaylarının çoğu, Müslüman göçmenlere uygulamayı vaad ettikleri yöntemlerle kampanyalarını yürüttüler. Son yıllarda Fransa terörden çok çekti. Kasım 2015’te 132 sivil ve 8 saldırganın ölümüyle sonuçlanan Bataclan konser salonuna ve aynı yılın Ocak ayındaki ünlü mizah dergisi Charlie Hebdo’ya yapılan, 12 kişinin öldüğü saldırı Fransız halkını çok sarstı. Muhalif politikacılar göçmenleri hizaya getirme vaadleriyle seçmenlerden oy talep etti.
“Arthur Rambo” halkın büyük bir kısmının rahatsızlık duyduğu Kuzey Afrika kökenli göçmenlerden biri üzerinden etnik ve ideolojik sorunlara cesaretle eğiliyor. Filmin hemen her sahnesinde gözüken, Karim D.’yi başarıyla canlandıran Rabah Nait Oufella daha önce Laurent Cantet’nin “Sınıf” filminde yer almıştı. 1992 Paris doğulu aktör bu filmle başlayan kariyerinde, 16 filmde ve @TV serilerinde oynadı. 2014’te Céline Sciamma’nın “Bande De Filles”inde, 2016’da 2 filmde rol aldı : Julia Ducournau’nun ilk filmi “Grave” ve Bertrand Bonello’nun “Nocturna”sında. Laurent Cantet kendisine ilk başrol şansını “Arthur Rambo” ile tanıdı.
Yönetmen : Laurent Cantet
Senaryo : Laurent Cantet, Fanny Burdino, Samuel Doux
Görüntü Yönetmeni : Pierre Milon
Kurgu : Mathilde Muyard
Müzik : Chloé Thévenin
Oyuncular : Rabah Nait Oufella, Antoine Reinartz, Aleksandra Yermak, Sofian Khammes, Bilel Chegrani, Sarah Henochsberg, Laetitia Kerfa, Hélène Alexandridi, Chouaïb Arif, Anaël Snoek, Diong-Keba Tacu
Fransa / Dram / 87 Dk.