Fair Play
Kapitalizm Her Şeyi Kirletir!
“Ölesiye çalışarak kazanma hırsı,başarı güdüsü ve sahip olma tutkusu, ekonomik etkinlikleri insan yaşamının ana hedefi ve amacı haline getirerek, insanın doğal yaşamdan ve ahlaki değerlerden uzaklaştırır” Karl Marks
İzleyin, birçok kişinin kendisiyle yüzleşeceği bir film!
Kapitalizmi Karl Marks kadar tanıyan ve anlatan ikinci bir filozof çıkmadı daha. Marks kapitalizmi öyle derin analiz eder ki “Kapital” eserini 2 kalın cilde zor sığdırır…
Zamanında Marks‘ın ve Frederique Engels‘in kitaplarını çok okuduk, çok şey öğrendik ama “Kapital”i birkaç kez okumayı denemiş olmama rağmen 1.cildin yarısına kadar okuyabildim sadece; tabi o yaşlarda Kapitalizmi anlamak her babayiğidin harcı değildi. Şimdi okumaya kalksam çok rahat anlarım ama o kadar kalın kitabı göze alamıyorum ne yalan söyleyeyim. Modası geçmiş diye de sakın düşünmeyin, Marks’ın söyledikleri bugün tek tek karşımıza çıkıyor, adam yüzyıl önceden bugünleri görmüş…
Sadede geldiğimiz zaman “Fair Play”ı izleyince filme Marks’ın Kapitalizmi tanımlayan hangi sözü en uygun olur diye araştırmaya başladım ve giriş bölümüne yazdığım sözün tam isabet olduğunu düşündüm; bana sorarsanız “filmi en kısa nasıl yorumlarsanız” diye işte en kısa bu sözlerle tanımlayabilirim size.
İzlediğinizde hak vereceksiniz zaten….
Başka eleştirmenler film hakkında ne düşündü ne yazdı bilmiyorum ama kapitalizmi, yaşanan bir ilişki üzerinden bu kadar iyi deşifre edebilen film sayısı azdır herhalde…
Dram, gizem, gerilim türündeki “Fair Play” (Adil Oyun) filminin yönetmenliği ve senaryosu Chloe Domont’a ait. Görüntü yönetmeni Menno Bas.
Oyuncular : Alden Ehrenreich, Phoebe Dynevor, Sebastian de Souza, Eddie Marsan ve Rich Sommer
KAPİTALİZMİN EN OLUMLU YANI, İYİ SANDIĞIMIZ KÖTÜLERİN GERÇEK KARAKTERLERİNİ HEMEN ORTAYA ÇIKARMASI
Evet bu kadar maddiyattan bahsettikten sonra kendimizi bulacağınız yer bir borsa şirketi olacaktır elbette. Genç ve dinamik analistlerin çalıştığı borsa şirketinde Lux (Alden Ehrenreich) ve Emily de (Phoebe Dynevor) vardır.
(Alden Ehrenreich Oppenheimer’de senatörün asistanını oynamıştı, Phoebe Dynevor da Bridgerton dizisinden tanıyorsunuz)
Lux ve Emily sevgilidir; fakat bu ilişkiyi herkesten özellikle şirket çalışanlarından gizlerler; çünkü aynı şirkette bulunan insanların ilişki kurması tasvip edilmemektedir. Bu iki aşık birbirlerini çok severler, tutkuyla sevişirler, iş nişanlanmaya kadar gider…Taaki Emily’nin terfi alıp çalışan daire personelinin başına geçene kadar…
Aslında bu terfinin Lux’un alacağı düşünülürken bir kadının alması içten içe herkeste kıyameti kopartır; en çok da Lux’da…
O sevimli ve aşık Lux’un nasıl bir pisliğe dönüştüğüne şahit olursunuz artık.
Şimdi biraz karakter inceleyelim :
Şirkette analistliğin ötesinde statü almak için herkesin birbirinin ayağını kaydırmaya çalışmasının ardından boşalan ekip amirliği yerine bir kadın olarak Emily’nin gelmesini dairedeki diğer erkek personel gibi Lux’u de rahatsız eder; daha ilk günden şirkette dedikodular ayyuka çıkmış, şirket müdürünün yatağına girdiğini bile söylenmiştir.
Lux önceleri nasıl bir hayal kırıklığına uğradığını belli etmez, güya sevinmiş gibi görünür ama gözlerindeki kıskançlık ateşinin alevi seyirciye kadar gelir (aktörün oyunculuğunu kutlamak lazım tabi) Ve her geçen gün hazımsızlığı artar, hırslanır, deli gibi gece gündüz çalışır fakat herkesin bir kapasitesi vardır, başarılı olamaz, hisse alımı önerisi ile şirketi batma noktasına getirir.
Ve o benim de çok iyi bildiğim karşısındakini aşağılama, eleştirme, hiçleştirme (Paranoyak ve Melankolik Bir Aşk” romanımda bu davranışı çok iyi anlattım)davranışları başlar. Kendi yetersizliğini Emily’i aşağılayarak kapatmaya çalışır. Aslında bu davranışın arkasında psikolojik sebepler vardır, özgüven eksikliği…
Öyle bir hırslanır ki kendini kaybedip nişanlısından nefret edecek kadar işi ileriye götürür. Gerçek anlamda iktidarını geçici olarak kaybeder yine bunun da hıncını nişanlısından çıkartır…
Anlayacağınız İş dünyasının acımasız çarkları içinde savrulabildiği yere kadar savrulur, zayıf karakteri ruhunu iyice çürütür… Kapitalizm her şeyi çürüttüğü gibi insanı ve ilişkilerini de çürütüyor…
Şirkete gelince para kazanmanın dışında hiçbir etiği yoktur. Yıllarca emek vermiş birinin en küçük hatasında, para kaybettirmesinde anında çalışanını harcadığı gibi bundan rahatsızlık da duymaz. Patronun şu sözü tam da bunu anlatıyor : “Suçluluk ve sorumluluk anlamsız şeyler”…
Film söylenildiği kadar erotik değil; asıl erotiklik ahlakta…
Özetle :
“Ölesiye çalışarak kazanma hırsı,başarı güdüsü ve sahip olma tutkusu, ekonomik etkinlikleri insan yaşamının ana hedefi ve amacı haline getirerek, insanın doğal yaşamdan ve ahlaki değerlerden uzaklaştırır”
İzleyin, birçok kişinin kendisiyle yüzleşeceği bir film!
Yönetmen / Senaryo : Chloe Domont
Görüntü Yönetmeni : Menno Mans
Müzik : Brian McOmber
Oyuncular : Phoebe Dynevor, Alden Ehrenreich, Eddie Marsan, Rich Sommer, Sebastian De Souza, Jamie Wilkes, Geraldine Somerville, Patrick Fischler, Jim Sturgeon, Leopold Hughes
ABD / Gerilim / 113 Dk.