Kızıl Gökyüzü / Roter Himmel

Bu Senenin Gümüş Ayı Ödüllü Filmi 

Bu sene Berlin’de Altın Ayı için yarışan ancak Gümüş Ayı-Büyük Jüri Ödülü ile evine dönen Petzold’un son filmi, yönetmenin sinemasına aşina izleyiciler için kuşkusuz hayal kırıklığı yaratmayacak cinsten ise de, benim için yine de bir Transit’in ya da Undine’nin biraz daha altında bir yapım olduğunu söyleyebilirim…

OrtaKoltuk Puanı:

 

 

Alman sinemasının parlayan ismi

Alman sinemasının son dönem parlayan isimlerinden Christian Petzold’un bu sene Berlin Film Festivalinde Gümüş Ayı-Büyük Jüri Ödülüne uzandığı yeni filmi “Kızıl Gökyüzü” bu hafta bazı festival yolculuklarından sonra nihayet vizyona giriyor. Berlin Okulu film hareketinin önemli isimlerinden olan Petzold bilindiği üzere artık fetiş oyuncularından birisi haline gelen aktris Paula Beer ile çalışmasıyla da biliniyor. Yönetmenin “Transit” ve “Undine” filmlerinde de boy gösteren Beer ile yönetmenin gerçekten kimyaları uyuşuyor ve ikisi de sinema bakımından dertlerinin ortak olduklarını hissettiriyorlar bizlere.

Petzold’un elementler üçlemesinin ikinci filmi olan “Kızıl Gökyüzü” Baltık kıyılarına yakın ormanlık bir alanı kendisine mekân olarak belirlemiş. Leon (Thomas Schubert) ve çok anlaşamasa da arkadaşı olan Felix (Langston Uıbel), Felix’in annesinin Baltık kıyısındaki sayfiye evine yerleşirler. İki arkadaşın buraya gelmeleri tatil yapmak amacıyla değil, tamamlanması gereken işlerini bitirmeleri içindir. Leon, ikinci kitabını yazma uğraşısındadır. Felix’in de bitirmesi gereken bir proje ödevi bulunur. Bir süre sonra ilk başta gizemli gelen ancak kendisini herhangi bir engele tabi kılmaksızın tamamen başına buyruk yaşayan yan komşuları Nadja (Paula Beer) onlara dâhil olur.

Leon için duvarlardan taşan erotik halleri ile Nadja tam bir nefret ögesi olarak görünür. Ve Felix ile arasında iletişim başlayınca Leon’un gerginliği daha da belirginleşir. Çünkü Leon ilk kitabının başarısının verdiği özgüvenle artık tamamen doğaya, insanlara, ötekilere duyarsız, bencil birisi haline gelmiştir. Leon’un yeni yazdığı kitap taslağı da, okuttuğu kişilerce beğenilmez. Kendisi eleştirilere de oldukça tahammülsüzdür. Uyumsuz, benmerkezci, sarkastik ve de kıskanç kişiliği ile Nadja’nın ve arkadaşı olan Felix’in tam tersi biridir. Bu arada doğa da tüm lanetini kusmaktadır.

Nadja ile duvarın ardından başlayan nefret ve bilinmez duygular ileri aşamalarda Nadja’nın kitap taslağını beğenmemesi ile artık saklanamaz bir hale gelir. Sonradan onlara küçük arabası ile Frankfurt’tan dâhil olan yayıncının da kitabın bu hali ile yayınlanmayacağını belirtmesi ile şiddetlenen Leon’un belirginleşen duyguları bir taraftan da gittikçe yaklaşan ve tehlikeli bir hal alan orman yangını ile eş bir sıkışıklığı gösterir. Petzold, bir taraftan doğanın bu ölümcül riskini betimlerken öte yandan dört ana kahraman etrafında serilen kişiliklerin ortaya adım adım çıkartılmasını eş zamanlı olarak seyirciye gösterir.

Alevler ve Duygular

Senaryosunu da kaleme alan yönetmen Petzold’un bu yapımı diğer filmlerine nazaran merak öğesini pek barındırmasa da yine de Petzold sinemasının genel eğilimini görmek mümkün. Öncelikle duyguların filmin ileri sarkaçlarında iyice belirginleşmesi, oyuncuların duyguları ele veren fizik kullanımları bu yapımda da ortaya çıkıyor. Ancak bu kez alevler altındaki orman ile insanlar arasındaki alevlenen duyguları daha belirgin hale getiriyor. Nadja’nın olaylara daha esnek ve hümanist bakışının nasıl da kurtarıcı bir hale bürünebildiğini, Leon’un kişiliğinin ise ilk baştaki tüketici halinin dönüşebileceğini özellikle filmin finaline saklıyor. Ve tüm Petzold filmlerinde görülen sevginin o masum ve kırılgan hali yine seyirciye hissettiriliyor.

Kızıl Gökyüzü’nde belirli mizah tonları da var. Nadja ve Leon arasındaki bazı sahneler gerçekten de salonda gülüşmelere yol açtı. Ayrıca filmde kullanılan Wallners’in “In My Mind” şarkısı yapımın genel ruhuna çok uygun düşmüş. Filmde genel Petzold biçimciliğinden sapma olmamış ise de, bu yapımın önceki filmlere göre daha dar mekânda geçtiğini de belirtelim.

Bu sene Berlin’de Altın Ayı için yarışan ancak Gümüş Ayı-Büyük Jüri Ödülü ile evine dönen Petzold’un son filmi, yönetmenin sinemasına aşina izleyiciler için kuşkusuz hayal kırıklığı yaratmayacak cinsten ise de, benim için yine de bir Transit’in ya da Undine’nin biraz daha altında bir yapım olduğunu söyleyebilirim… Bu hafta uzun süredir beklenen “Napolyon” filmi ile birlikte az salonda gösterime girecek olan “Kızıl Gökyüzü”nü kaçırmayın…

 

Yönetmen / Senaryo : Christian Petzold

Görüntü Yönetmeni : Hans Fromm

Kurgu : Bettina Böhler

Oyuncular : Thomas Schubert, Paula Beer, Langston Uibel, Enno Trebs, Matthias Brandt, Jennipher Antoni, Esther Esche, Ralph Barnebeck, Mario Fürstenberg, Assunta Hamm, Markus Schweiger, Sven Tarnowski

Almanya / Romantik-Dramatik Komedi / 102 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz