Anne Baba Kız Kardeş Erkek Kardeş / Father Mother Sister Brother

Aile bağları gevşek mi örülür?

Bir ailenin içindesiniz. Anneniz, babanız ve kardeşleriniz var. İyi kötü anılarınız, belki çok sevdiğiniz, belki nefret ettiğiniz ebeveynleriniz, kardeşleriniz, çocukluk, gençlik anılarınız. Büyüyüp evden ayrılıp kendi ailenizi kurduğunuz zaman o bağlar sevgiyle korunamıyorsa boş verin, göreve de dönüşmesin. Önemini, sevdiğinizi ancak kaybettiğinizde anlarsınız!

OrtaKoltuk Puanı:

 

Baba, Anne, Kız Kardeş, Erkek Kardeş; artık böyle, auteur sineması. Jim Jarmusch, senaryoyu yazmış, yönetmiş, yönetmen parası çoksa prodüksiyonu da yapıyor ama bu kez beş ülke girmiş devreye: ABD-İrlanda-Fransa-İtalya-Japonya! Yapımcılar arasında bir de Türk var: Atilla Salih Yücer ve Efe Çakarel (yönetici yapımcı).  Film, gençliklerini bildiğimiz oyuncuların yaşlılık dönemi geri dönüşleri gibi aynı zamanda. Ne Charlotte Rampling’i tanıyabildim, ne Cate Blanchett’i. Zaman acımasız. Zaten Jim Jarmusch’un yüzümüze vurmak istediği de bu değil mi? O da çok acımasız. Aile denen kurum, bu kadar mı boş? Evet aileni seçemezsin, ama eşini seçebilirsin çoğu zaman? Çocuklarını da sen yapıyorsun ya?

Üç bölümlü film

Filmde üç bölüm var: Baba, Anne ve Çocuklar. Birinci bölümde ABD’de kuzey doğudayız.  Baba’yı (Tom Waits) izliyoruz. Anne ölmüş. Çocuklar büyüyüp kendi yaşamlarına gömülmüş. Baba, göl kenarındaki sakin dağ evinde tek başına inzivada yaşıyor. Onu ziyarete gelen kız (Mayim Bialik) ve erkek kardeşi (Adam Driver), görev yapıyor olmanın rahatsızlığı içinde, konuşacak konu bulamadan, ziyaret bitse de gitsek huzursuzluğu içinde. Acımakla karışık vefa ve vicdan azabı, acı bir çorba. Kız eli boş gelmiş, oğlan bir kutu dolusu yiyecekle. Su ve çay içip tokuşturuyorlar.

İkinci bölümde İrlanda’da Dublin’deyiz. Anne’yi (Charlotte Rampling) izliyoruz. Çok şık ve klasik bir İngiliz evi ve yine çok şık bir beş çayı masası hazırlamış, zarif giyinmiş, kızlarını bekliyor. Bu kez iki kız ayrı ayrı geliyor. (Vicky Krieps; Cate Blancette) Birbirlerinden o kadar farklılar ki sanki başka ailelerin kızları. Çay içiliyor ama sıkıntı ortak: konuşacak konu bulmak. Sahte gülücükler, bitse de gitsek tavrı.

Üçüncü bölümde ikiz oldukları söylenen kız ve erkek kardeşi izliyoruz. (İndya Moorre; Luka Sabbat)  Fransa’da Paris’teyiz. Kardeşler cinsiyetleri ayrı olduğuna göre ayrı yumurta ikizi olmalılar, yine de birbirlerine çok benziyorlar. Anne babaları kendi kullandıkları bir küçük uçak kazasında ölmüş. Bu kez ebeveyn-büyümüş çocuk zorunlu buluşması yok da anne babanın boşaltılmış evine uzakta yaşayan kızın ziyareti söz konusu. Aynı kentte yaşayan erkek kardeş evi boşaltmış, bütün yaşanmışlığı bir depoya doldurmuş. Geride kalan birkaç fotoğraf ta keder, özlem, pişmanlık, hepsi bir arada.

Temposu düşük

82. Venedik Uluslararası Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünü kazanan Jim Jarmusch’un filminin temposu ağır. İKSV Film Ekimi’nin sponsoru Paribu’daki açılış seansını dolduran gençlerin sinemadan ufak ufak kaçtığını gördüm ama sorulacak bir soru var: Biz gençliğin ne olduğunu biliyoruz da siz yaşlılığın ne olduğunu biliyor musunuz? Tabii ki hayır. Film boyunca bunları düşündüm. Aile, anne baba, çocuklar. Bir ailenin içindesiniz. Anneniz, babanız ve kardeşleriniz var. İyi kötü anılarınız, belki çok sevdiğiniz, belki nefret ettiğiniz ebeveynleriniz, kardeşleriniz, çocukluk, gençlik anılarınız. Büyüyüp evden ayrılıp kendi ailenizi kurduğunuz zaman o bağlar sevgiyle korunamıyorsa boş verin, göreve de dönüşmesin. Anneler, babalar çocukları gelecek diye bayramı beklemesin. Yeni bir hayat kurulur, özlem içine gömülür. Terapilerde en büyük konu annedir. Babadır. Yokluğu ne kadar sorunsa, varlığı da o kadar sorundur! Ya kardeşler? Sevilir ya da düşman olunur.

Aile ilişkileri analizi

İlmek ilmek işlemiş bunları Jim Jarmusch. Bu filmde Savaş Üstüne Savaş gibi bir tempo elbette olmayacaktı. Bu film, üzerine uzun uzun düşünmek ve kendi yerinizi bulmak için izlenecek bir film. İçine bir de Türkiye bölümü koysaydı, İstanbul değil, örneğin neresi olsun, Adana? İzmir? Giresun? Edirne? Kız, erkek çocukların, çocuklarını da alarak, anne babalarının evine yaptıkları ziyaretleri çekse, bizim ülkemizde aile bağlarının henüz kopmadığını gösterebilirdi. Hele büyükanne, büyükbaba torun sevgisinin tadı başka diyorlar!

 İlginç bağlantılar

Filmin senaryosunda anlatmak istediği ilginç bağlantılar da var: Kırmızı renk. İki bölümde aile bireyleri kırmızı giyinmiş, bunun aile rengi olduğuna dikkat çekiyorlar kendi aralarında. Su ve çay içiyorlar. Üç bölümde de alkollü içecek yoktu? Çay, su ve kahve tokuşturup durdular.

KayKay’cı gençler: Her bölümde dikkat çekilen bir ayrıntı, sağdan soldan geçen kaykaycı gençler ve bunların yarattığı tekinsiz atmosfer.

Arabalar:sponsorlukla ilgisi var mı bilemem ama sürekli bir otomobil gösterme. Dahası sürekli bir Rolex saat vurgusu ki artık bunun ürün yerleştirme olduğuna eminim! Sahte Rolex kullanımıyla dalga geçme dahil.

Siz bunlara takılmayın, filmi izleyin, bütün festivalleri dolaşmış, bize de geldi, İstanbul bir kültür sanat şehri, ne mutlu bize!

Yönetmen / Senaryo / Kurgu / Müzik : Jim Jarmusch

Görüntü Yönetmeni : Yorick Le Saux

Oyuncular : Tom Waits, Adam Driver, Mayim Bialik, Charlotte Rampling, Cate Bianchett, Vicky Krieps, Sarah Greene, İndya Moore, Luka Sabbat, Françoise Lebrun

ABD-Fransa-İtalya-Almanya-İrlanda / Dram-Komedi  / 110 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz