Seyirci mutlu son mu sever, kötü son mu?

Aşk Tesadüfleri Sever2, dönem filmi atmosferinde aşk filmi sevenler için düş kırıklığı yaratmıyor..


Aşk Tesadüfleri Sever 2” yi izlemek için birincisini izlemek gerekmiyor, O zaman niye 2 sorusu gündeme geliyor? İkisini de aynı yönetmenler çektiği ve bazı benzerlikler olduğu için. Yine de tam bağlantı yok. İlk filmi izlememiş olsanız da buna rahat rahat gidebilirsiniz, hatta ilkini izlemiş olanlar oradaki oyuncuları daha çok sevmiş olabilirler, her film birbirinden farklıdır. Naz yapmayın.  Filmin iki bölümü var: biri 1963’de İstanbul’da geçen bölüm, diğeri günümüz Ankara’sında. İzleyeli bir süre oldu. Aklımda daha çok 63’lı yılların tatlı nostaljisi kalmış. O bölüm daha mı başarılı, ya da şimdi insanlar daha mı tatsız, ilişkiler daha mı günü birlik, daha mı sağlıksız? Her neyse, konuşacağız, ama hala filmin şarkılarını mırıldanıp Nesrin Cavatzade gibi sallanıyorum, demek ki en azından müzik aklımda yer etmiş, etkilemiş demek ki. Bu nedenle, filmin müziklerini yapan Ozan Çolakoğlu alkışı hakediyor.

İpek Sorak‘ın gerçek bir olaydan esinlenerek yazdığı öyküye dayanarak hazırlanan senaryo, Ömer Faruk Sorak ve İpek Sorak tarafından yönetilmiş. Tatlı bir nostalji dedim ya, 60’lı yılların atmosferi, çok başarılı olarak yansıtılmış. Sanat yönetmenini kutluyorum. Evlerde buluşulup dans edilen çay partileri aynen öyle olurdu. Muhallebicide buluşup sütlaç yemeler daha eski, bilemiyorum.  Mektup yollayıp konuşma teklif etmeler çok masum! Şimdi barda tanışıp hop iki tekila şat ve yatak! Hayat hızlı gidiyor. 60’lı yılların aşıkları birbirlerine whatsup’tan yazamıyor, mahallenin çocuğuyla el yazılı mesaj yolluyor, en fazla göz göze bakışıyorken yeni aşıklar yataktan çıkamıyor! Ama sorarsan bu bir ilişki değil, tanışma dönemi!


Ankara nerede?

Eski İstanbul yansıtmaları, Galata çevresi ve Balat ile halledilmiş. İç mekanlar şahaneydi. Günümüz Ankara’sını ise bulamadım, hatta Ankara’da olduğumuzu konuşmalarından anladım! Dış mekan çekimleri olmadığı için mi?  Ankara çok değiştiği için mi? İç mekan olarak konservatuar, gece klübü ve bir lokanta, oraları da, Ankara gibi değil, İstanbul gibiydi. Ya Oyuncular? Bir aşk filmi için gençler gayet başarılı. Nesrin Cavadzade, Yiğit Kirazcı, Elif Doğan ve Aytaç Şaşmaz sevgili çiftleri olması gerektiği gibi canlandırıyor. Zaten Nesrin Cavatzade, güzel ve yetenekli bir oyuncu. Her kalıba  uyuyor, iyi kız da olabiliyor, kötü kız da!

Elif Doğan‘la ikisinin filmde bize sürprizi, aynı zamanda kendi sesleriyle şarkı da söylemeleriydi ki, sonunda “Bir rüya gördüm dün gece“yi birlikte okuyup üstelik klip yapmışlar, çok tutar. Tabii filmin sürprizi ise sonunda: Zuhal Olcay ve Uğur Polat final sahnelerinde ortaya çıkıyor ve beklenmedik olaylar gelişiyor. Çok inandırıcı olmasa da mutlu edici!


Çok mu dramatik?  

Film başlamadan, izleyiciler, mendilleri hazırlayalım diye konuşuyorlardı, doğrusu ağlayacağımı hiç tahmin etmemiştim, ama sonuna doğru biraz gözyaşı döktüm. Bu gibi durumlarda farkedilmemek için uğraşır ya insan. ayıp değil, gülünecekse gülelim, ağlanacaksa da ağlayalım, ne var? Kavuşamayan aşıklar hep ağlatır seyirciyi. İçinde bir ukde kalır. Ah, tüh. Hay Allah, biraz daha hızlı koşsaydı, keşke o mektupları almış olsaydı, keşke yetişseydi giderlerken.

Hikayelerin ikisinde de aşk tesadüfleri sevmiyor. Tesadüfler yüzünden aşıklar kavuşamıyor! Hay Allah açık mı ettim? Etmedim. Çünkü tesadüfler oluyor ve senarist ve yönetmen karar veremiyor, sevenler buluşsun mu, ayrılsın mı? Filmi bitirmeye kıyamıyor, bir plan daha çekiyor, ayrılıyorlar, iki plan daha çekiyor, buluşuyorlar! Film uzadıkça uzuyor. Oysa burası ABD değil, Ortadoğulu seyirci kötü biten filmlerde kendini bulur, daha çok takılır, ağlar, dertleri zevk edinir. İlle de mutlu sona gerek yok.


Kıbrıs Olayları düşündürdü
..

Filmin en dokunaklı ve başarılı sahneleri 60’lı yılların siyasi olaylarının anlatıldığı sahnelerdi. Hele Kıbrıs olayları ve Türklerin öldürülmeleri sonunda bir grup Rumun 24 saat içinde bütün mallarını Türkiye’de bırakarak, alyanslarını bile çıkarıp, yanlarına değerli hiç bir şey almalarına izin verilmeden otobüslere bindirilip Sirkeci’den Yunanistan’a otobüslerle yollanma sahneleri çok gerçekçi ve acıklıydı. Doğrusu mübadele sonrası böyle bir zorunlu göç  yaptırıldığını bilmiyordum! Ne büyük acılar çekmiş insanlar, “Burası bizim memleketimiz, biz kimseye bir şey yapmadık ki” diye ağlaya ağlaya gittiler.

Daha sonra Atina’da Türk mahallesinde rastladım onlara, orada da Türkiyeden gelmiş oldukları için itilip kakılıyorlardı! Ya aşk? Ya travma? Ya güvenememek, sevememek? İşte onlar hep bu geçmişin izleri, kalıntıları. Bu ayrılıklar, bu terkedilmeler, bu yarım kalan aşklar öyle yaralar bırakıyor ki insanda, sevmeyi, birlikte yaşamayı da bilemiyorlar. Evet, klişe bir öyküden bir aşk filmi ama filmin sonunda gerçek bir aşk hikayesinden uyarlanma olduğu netleşsin diye gösterilen sararmış fotolar, bunlar da olabiliyor diye su serpiyor yüreğime, kendimi o kadar da saf hissetmiyorum!

Yönetmen : Ömer Faruk Sorak, İpek Sorak

Senaryo : Nuran Evren Şit

Görüntü Yönetmeni : Oktay Başpınar

Müzik : Ozan Çolakoğlu

Oyuncular : Nesrin Cavadzade, Yiğit Kirazcı, Aytaç Şaşmaz, Elif Doğan, Zuhal Olcay, Uğur Polat, Levent Can, Türkü Turan, Erkan Can

Türkiye / Romantik-Dram / 124 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

1 YORUM

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz