BAYAN PEREGRİNE’NİN TUHAF ÇOCUKLARI
Filmin yönetmen koltuğuna, 1958 ABD doğumlu ” Beter Böcek (1988), Batman (1989), Makas Eller (1990), Batman Dönüyor (1992), Batman Daima (1995), Çılgın Marslılar (1995), Hayalet Süvari (1999), Maymunlar Gezegeni (2001), Charlie’nin Çikolata Fabrikası (2005), Alis Harikalar Diyarında (2010), Karanlık Gölgeler (2012), Abraham Lincoln:Vampir Avcısı (2012), Big Eyes (2014) ve Alis Harikalar Diyarında 2 ” filmlerinden tanıdığımız Tim Burton oturmuş. Yukarıda ki filmleri incelediğimizde yönetmenin hayal ürünü fantastik filmleri yönetmeyi sevdiğini görüyoruz. Bunda da %80 başarılı oldu. Geçmişinde çok başarılı işlere imza atmış bir yönetmen. Bu yeni filmi, konu olarak vasat olsa da kurgu ve görsel olarak başarılı. Bence Burton, artık bu tür fantastik yapımları bırakıp daha özgün filmlere el atmalı. Sürekli aynı tür filmler çekmeye başlayınca insan, ister istemez kendini tekrarlamaya başlıyor haliyle. Buda yönetmenin sonunu hazırlıyor farkında olmadan. Tuhaf Çocukların hikayesi beni çok fazla tatmin etmedi. Bazı eleştirmen arkadaşlar filmdeki tuhaf çocuklara ”Harry Potter” etiketi yapıştırmak istiyor ama bence uzaktan yakından hiç alakası yok. Tam tersi ”X-Men’deki genleri ile oynanmış özel süper güçleri olan mutant’lara daha yakın bu çocuklar. Birazda ”Alice Harikalar Diyarında : Aynanın İçinden” filminden etkilenilmiş gibi geldi bana.
Ayaklarına demir ayakkabı giymediği zaman uçan, yer çekimine meydan okuyan ve nefesi ile karşındaki her şeyi yerle bir eden genç kız. Eldiven giymediği zaman elleri ile her şeyi yakabilen, elleri ateş saçan bir kız. Görünmez olma yeteneğine sahip bir erkek çocuğu. Yüzleri maske ile kaplı, maske çıkarıldığında karşısındakini iskelete çeviren iki çocuk. Doğadaki her şeyi büyütme yeteneği olan kız çocuğu. Yüzü masum ama ensesinde bir canavar taşıyan ve beslenmesini ensesinden yapan bir kız çocuğu. Gözleri ile geçmişi ve geleceği film şeridi gibi perdeye yansıtma yeteneğine sahip bir genç delikanlı. Ve onları koruyup kollayan her türlü kuşa dönüşme yeteneği olan bayan Peregrine. Yukarıda ki karakterlerin özelliklerine bakınca, sizce de hikaye x-Men’den alıntı gibi durmuyor mu? Hatta kötü karakterler bile hemen hemen aynı! 
filmde, karakterlerin derinlemesine analiz edilmeyip yüzeyde bıraktığı bu kadar tuhaf çocuğun nasıl olupta bir araya geldiği de anlatılmamış. Yapımda mantık hataları da var tabi ki. Tuhaf çocuklar, döngüden kurtulma şansları varken bayan Peregrine tarafından her gün aynı merasim yapılarak neden o zaman dilimine mahkum ediliyor? Kötüler, çocukları rahatsız etmeye başlayınca bulundukları zaman dilimden çıkıp onlarla mücadele edebiliyorlar ve yaşamaya devam ediyorlar. Öyleyse, ısrarla neden o zaman dilimi? Filmin sonunda o dilimden çıkabildiklerini öğrendik ama neden o dilimde kaldıklarını öğrenemedik. Bundan sonra ki devam serilerinde çocukların kim olduklarına, oraya neden geldiklerine ve yeteneklerine derinlemesine girilecektir mutlaka. 
Birazcıkta filmin konusundan bahsedip, sözün özü ile yazımızı noktalayalım. Kendisine sürekli II.Dünya savaşı sırasında yaşadıkları ile ilgili hikayeler anlatan 16 Yaşında ki Jake, dedesini evinin karşısında ki ormanda gözleri oyulmuş bir şekilde ağır yaralı olarak bulur. O sırada hayal meyal kolları ve ayakları bıçak gibi olan dev bir yaratık görür. Dedesi ölmeden önce Jake’e sürekli anlattığı hikayeye bağlı olarak ”Döngüye” gitmesini fısıldar. Jake, babasını ikna eder ve dedesinin hikayelerinde anlattığı Galler’de ki adaya babası ile birlikte gider. Dedesinin bahsettiği malikaneyi bulur. Ancak, malikane bir harabe halindedir. Harabelerde gezinirken tuhaf giyinimli çocukları görür. Çocuklar, Jake’e ”Döngüye gidiyoruz geliyor musun?” diye sorunca onlarla birlikte 23 Eylül 1943 yılına geçiş yapar. Bu zaman diliminde Almanya, İngiltere’ye sürekli bomba yağdırmaktadır. Bombalardan biri tuhaf çocukların yaşadığı malikaneye isabet etmeden önce Peregrine, Çocukları 24 saat öncesine taşır. Bayan Peregrine, her gün belli zamanda çocukları bir araya toplayarak saati geri alıp döngüyü devam ettirip onların yaşamalarını sağlar. Bu arada, bu özel yetenekleri olan ekibe dev boyuttaki gölgeler ve insan gözleri yiyerek kendisine göz edinen liderleri ”Barron” musallat olur… 
Sözün Özü: Sinemalarımıza, seyircilerin hayal gücünü zorlayan yeni bir seri merhaba dedi bugün. Fantastik filmleri seven izleyiciler mutlaka bu yapıma da ilgi gösterecektir. Ancak, x-men ile birebir benzerlik taşıyan bu seri tutar mı bilemiyorum. Filmin oyunculukları da beni yeteri kadar tatmin etmedi. Özellikle kötü adam rolünü oynayan Samuel L. jackson berbat bir oyunculuk sergilemiş. Görselliği ve bilgisayar hileleri ile öne çıkan filmin 127 dakikalık süresi izleyiciyi sıkabilir. Çünkü, o kadar çok gereksiz sahne var ki! Kurguda 15-20 dakikası atılabilseydi daha akıcı ve vurucu bir film olabilirdi. İyi seyirler. 
