Easy Rider isimli kültleşmiş harika bir Dennis Hopper filminden bahsedelim istiyorum bu kez. Yol hikayesi yanına küçük çentikli yeni bir kategori açalım mesela, adı da biker-film olsun.
Öyle bir film çekildi ki 1969 yılında, yalnızca yol filmi severleri toplamadı yamacına. Kimler kimler sevmedi ki. Motosiklet sürücülerinin, ilgisi sevgisi olanların kalbinde taht kurdu bir kere.
Öyle sinematik ifadeler teknikler kullanıldı ki akademik anlamda öğrencilere örnek olarak gösterildi, okutuldu.
Film severleri hele birer birer değil yüzer yüzer topladı sevilesi yönetmen Hopper. Bu harika yol hikayesinin başlanacak öyle çok yeri var ki neresinden tutup çekelim ilk ilmeği bilemedim doğrusu.
Başrollerini Jack Nicholson, Dennis Hopper ve Peter Fonda gibi usta oyuncuların paylaştığı bu harika yol filmi, bağımsız sinemanın en önemli örneklerinden kabul edilir. Yönetmen Dennis Hopper’ın ilk filmi olma özelliği taşıyan yapıt, 1969 yılında Cannes’da Altın Palmiye’ye aday gösterilmiş, Best First Work kategorisinde ödül almıştır.
Filmde, uyuşturucu satarak kazandıkları parayı Amerika’da harcamaya karar veren iki hippinin ‘özgür’ olabilme ve geleneksel yapıyı zedeleyip kendi bakış açıların aktarma çabaları anlatılmaktadır. Bu çabalar, ‘özgürlükler ülkesi’ Amerika’nın bireysel özgürlüğe gösterdiği tahammülsüzlüğe karşı duyulan tepkinin yansımalarıdır.
Doğaçlama diyalogların muazzamlığı ve efsanevi müzikleri ile dikkat çeken filmde sunulan yaşam şekli, ‘Heavy Metal’ müziğin ortaya çıkmasını sağlayan temel unsurlardan biri olarak kabul görmüştür. Özellikle Jack Nicholson’ın esrar kullandığı sahnedeki doğaçlama, filmin en güzel sahnelerinden birini ortaya çıkarmıştır. Bugün filmi izlemesek dahi ezbere bildiğimiz soundtracklerden bahsetmeye bile gerek duymuyorum ama dinlemek isteyenler için şunu bir köşeye koyayım da ne demek istediğim daha net anlaşılsın;
Filmin backstage hikayelerinden birinde Dennis Hopper da Jack Nicholson’la birlikte gerçekten esrar kullandıklarını anlatır mesela. Bu film gerçekten Hopper’ın ‘Amerikan Dream’ini yerle bir ettiği, özgürlükler ülkesinin çok da öyle olmadığını ‘Drug tipler’ üzerinden anlattığı bir film olmuştur.
Filmde LSD isimli uyuşturucuyu kullandıkları mezarlık sahnesi ise gerçekten bırakın kendi dönemini, içinde bulunduğumuz dönem için bile oldukça etkileyicidir. Defalarca izleyip, yine de kendinizi etkisinden kurtaramayacağınız kadar başarılı bir sahne olmuştur.
Motosikletsever herkes içinse çok farklı rüyaların kapısını açacak bir filmdir. Düşünsenize, özgürlüğünüze yolu katık yapmışsınız gidiyorsunuz.
Sonu gerçekten hiç beklenmeyen şekilde bitmiştir. Şaşırtır, verilmek isteneni son sahneye kadar alamazsınız. Ama son sahneyle tüm taşlar yerine oturur bu filmde.
Filmde özellikle 1960’ların Amerikası geri plana itilmiş ve gösterilmek istenmemiş olsa da bazı detaylar kendini bize veriyor tabii. Biraz belgesel tadında bakmak gerekirse şunları çıkarabiliriz filmden;
- 1960’larda Amerika gençliğinin yaşadığı başkalaşım ve gençlerin kendini arayışları
- İnançlar, dini etkileşimler
- Tanrı tanımları
- Ölüme bakış
- Hippi idealizmi
Filmle ilgili bazı anekdotlar aktaracak olursak da;
- Filmin bilinen son 90 dakikalik montajı dışında herkesin (Hopper, Fonda, Nicholson vs.) birer montajı vardır. Hopper’ınki 3 saatliktir.
- Filmde Hippi kampındaki dua sahnesi, kamp yeri konuşmalarının hemen hemen tümü, son kamp yeri diyalogları doğaçlama oluşmuştur.
- Film çekimleri boyunca birkaç kilo esrar içilmistir. Hemen herkes uyuşturucu etkisi altında oynamış ve çalışmıştır.
- Nicholson, bu film için ısrarlara dayanamayıp sete dönmese sinemayı bırakacaktır. Filmdeki rolüyle kendisini de şaşırtan ‘en iyi yardımcı aktör’ adaylığı onu gaza getirir ve sinemada kalır.
- Fonda’nın mezarlıkta uyuşturucu aldıktan sonraki sayıklamaları (Oh mother why didn’t you tell me? Why didn’t anybody tell me anything? What are you doing to me now? Shut up! How could you make me hate you so? Oh god, i hate you so much!) çocukken boğazını keserek intihar eden annesine ithafen söylenmiştir. Bu sahneyi Hopper’ın zoruyla çekmiş ve sonra da utanarak montajdan çıkarılmasını istemiş ama kabul ettirememiştir. Ancak aradan geçen ‘Shut up’ Fonda’nın Hopper’ı susturmak için bağırışıdır ki Hopper fırlamalık olsun diye bunu da montaja eklemiştir.
Neyse diyeceğim odur ki bu film gerçekten birçoğunun film listesinde ‘Top 10’ listesine hiç zorlanmadan girecektir. İzlenilmesi gereken harika filmlerden bir tanesi.
Kaydet
Kaydet