Reytingleri çok düşük olan bir yapım şirketi beyin fırtınası yaparak parlak fikirler aramaktadır. Cynthia iyi bir fikirle gelir. Yirmi dört saat boyunca kesintisiz bir şekilde sıradan bir insanın hayatını kameraya alıp yayınlamayı önerir. Bu karara başta sıcak bakılmasa da kabul edilir ve yayınlanacak kişi için arayışa girilir. Şanslı talihli Ed olur. Kısa sürede tüm izleyicilerin dikkatini çeker. Özel yaşamı namına bir şeyi kalmayan ve bu sürecin zorluklarıyla başa çıkmaya çalışan Ed’in hikayesini izlediğimiz bu program televizyonda yeni bir çığır açar…
ED TV 1999 yılında yapılmış bir film olmasına rağmen günümüz medya anlayışının temeli gibi aslında. Daha doğru bir değerlendirme yapmak için filmin bölümleri üzerine yazmak istiyorum. Filmimiz yirmi dört saat canlı yayınlanacak bir adamın hikayesinin anlatacağı bir program için “normal” birinin aranmasıyla başlıyor. Bulunan isim Ed oluyor. Ed programdan kazanacağı para hevesiyle mutlu bir biçimde hayatına devam ediyor. Başta her şey normal ve sıradan olsa da daha sonra her insan gibi Ed`in de kişisel ve özel kalması gereken olaylar başına geliyor. Ve sürekli yanı başında olan kameralar elbette mahremiyet dinlemeden çekime devam eder. Çünkü izleyiciler bunu görmek istemektedir.
Şimdi bunun üzerine biraz kafa patlatmak istiyorum. Medya dünyası geçmişten beridir aynı anlayış içindedir. İnsanlar ne istiyorsa onu çeker, onu satar. Bunun doğru yanlış, iyi kötü olması önemli değildir. Burada da aynı şey geçerlidir. İnsanlar her zaman kapalı kapılar ardındakine merak salar, perdesi kapalı ev her zaman daha ilgi çekicidir, örtülü yalan açık gerçekten daha fazla merak uyandırır. İnsanlar da empati duygularının üstünden merakları sayesinde geldiler ve Ed’in özel hayatına daha fazla girmek istediler. Elbette Ed’in ne düşündüğü kimsenin umurunda değildi. Bir kontratı vardı ve gerisi önemsizdi. Kimse onun ne hissettiği ile ilgilenmiyordu. O bir kukladan, bir eğlence aracından ibaretti.
Ed’in babasının ölüm haberini alıp hastaneye gittiği kısma değinmek istiyorum. Ed hastaneye giderken tabii ki kameralar kayıttaydı. Onun gelişini izleyen doktor kendisine çeki düzen verdi ve dosyayı alıp Ed’in yanına koştu. Doktorun; hasta doktor ilişkisini, özel hayatın gizliliğini hiç düşünmeden, bu konuda bir çaba bile göstermeden Ed’e direkt ölüm sebebini kameralara baka baka söylemesi çok yanlıştı. Ed’in özel hayatına zorla girenler ona yalnızca kontratı imzalatmış olanlar değildi. Onu izleyen, onun yanında buna dikkat etmeyen herkesti. Günümüz medyasının en büyük sorunlarından biri de açıkça belirtilmişti filmde : ”Aptallar ün sayesinde saygınlık kazanıyor.”
Aslında tam tersini beklememiz gerekmez miydi? Ed’in abisi hayatında doğru düzgün okumadan nasıl kitap yazıp bastırmıştı? İşsiz arkadaşı nasıl televizyona çıkıp sosyolojik çıkarımlarda bulunabilmişti? Ed kimdi ve neden ünlüydü? İşte bu sorulara yanıt arayanlar olsaydı belki de bu saçmalık çok daha önceden bitebilirdi Ed için. Filmin sonunda Ed’in medyayı nasıl akıllıca yönetebildiğini görüyoruz. İçten içe patrona şantaj yapmasını ve eski hayatına dönmek için çabaladığını görüyoruz. Ve tüm bu canlı yaşam saçmalığı bittiğinde insanlar şu soruyu soruyor : Şimdi ne yapacağım ben? Çünkü insanlar kendi yaşamlarını unutmuş, kendilerini Ed’in yaşamında bir yerlere koymuştu. Tıpkı şu an insanların kendilerinden iyi gördükleri her insanın yerine kendilerini koymaya çalışmaları gibi, kopyalamaları gibi.
Bir de yine günümüzde popüler olan büyük bir sorunun yansımasına değinmem gerektiğini düşünüyorum : Siber zorbalık. Filmde Shari’ye yapılan tam olarak buydu. Herkes onun Ed için yeterli olmadığını, güzel olmadığını, fazla uzun, fazla zayıf, fazla şımarık olduğunu söylüyordu. Bu insanlar bunları söylecek kadar tanıyorlar mıydı onu? Öyle olsa bile bunları söyleme hakkını nereden buluyorlardı? İşte şimdiki teknoloji de aynısını bizlere yapıyor. Kötü yorumlar, sahte hesaplardan atılan hakaretler, ”dislike”, anonim nefret mesajları, ifşa… Tüm bunlar yüzünden intihar eden insanlar, kendine zarar veren insanlar, üzülen insanlar, öfkelenen insanlar… Adı üzerinde zorbalık.
Yapımcılar Ed’in hayatını zorla ifşa ettiriyorlardı ona peki ya bizler? Bizler de bunu her gün yapmıyor muyuz? Her sabah kahveyle günaydın hikayeleri ekliyoruz, kötü anlarda üzgün suratlı `snapler` atıyoruz, güzel bir yemek yerken paylaşım yapma gereği duyuyoruz, müziklerimizi, resimlerimizi, giysilerimizi, kitaplarımızı, düşüncelerimizi, ailem izi ve daha bir sürü şeyi paylaşıyor, paylaşmak zorunda hissediyoruz. Çünkü teknolojiyi yakalayamamaktan korkuyor, gündemde olamamaktan çekiniyoruz. Var olduğumuzu internette bir yerlerde kanıtlamaya çalışıyoruz. Her konuda bilgimiz var sanıp yorum yapıyoruz, insanların anlık videolarını izliyoruz, ifşalarını görüyoruz.
Bizler televizyonun hem içindeki oyuncular hem de dışındaki seyircileriz. Aslına bakarsanız hepimiz birer Ed’iz. Yalnızca bu düzenin içinde erimiş durumdayız. Bunu fark edecek bilince gelmekte bir adım attıran nefis ve eğlenceli bir deneyimdi Ed TV.
Yönetmen : Ron Howard
Senaryo : Lowell Ganz, Babaloo Mandel
Görüntü Yönetmeni : John Schwartzman
Kurgu : Daniel P. Hanley
Müzik : Randy Edelman
Oyuncular : Matthew McConaughey, Woody Harrelson, Christian Kane, Jenna Elfman, Ellen DeGeneres, Sally Kirkland, Martin Landau, Rob Reiner
ABD / Komedi / 123 Dk.