Huzur İçinde Yat
BÜYÜK HUZURSUZLUKLARA ADANMIŞ FİLM!
AMİA baskınından ziyade o saldırının küçük parçası olan bir adamın hikayesine odaklanan film gerilim türünde olmasına rağmen zaman zaman sıkıcı olabiliyor. Böylesine dehşetli bir terör olayında Sergio’nun hikayesinin gerçek olup olmadığını bilmiyorum ama ister gerçek ister kurgu olsun bu şekilde teröre kurban giden insanların hikayeleri merak uyandırıyor bende.
Tarih, 18 Temmuz 1994, Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te insanlar günlük acı-tatlı telaşları içindeyken korkunç bir patlama olur. Bu patlama Arjantin tarihine kara bir leke olarak düşecek Hizbullah terör örgütünün gerçekleştirdiği intihar saldırısıdır, hedef AMIA derneğidir. (Asociación Mutual İsraelita Argentina, yani Arjantinli Yahudiler Derneği) Arjantin’in en kanlı sayfası olarak anılan bu saldırıda 85 masum insan hayatını kaybeder, 300’den fazla yaralı vardır!..
Senaryo İran Milli İstihbarat ve Hizbullah (açılımı Allah’ın Partisiymiş, herkesin olan Allah’ı da parti başkanı yapmışlar örümcek beyinliler) tarafından yazıldığı söyleniyor, ancak aradan 20 yıl geçtiği halde örtü hala açılmadı…
Çok değil bir hafta önce, 22 Mart 2024 tarihinde cuma günü( cuma olması bir tesadüf değil elbette!) aynı senaryo Moskova’da IŞİD tarafından (kendilerini Irak ve Şam İslam Devleti olarak adlandırıyorlar lanet olasıcalar) “Crocus City Hall” konser salonunda uygulandı. 4 iğrenç mahluk konser salonuna girip ayrım yapmadan kadın,erkek hayatlarının baharında olan insanlara ateş açtılar; yetmedi binayı ateşe verdiler ve en az 140 masum insanı öldürdüler, 100’den fazla yaralı var… Katiller yakalandı ama saldırının senaryosunun tam metni kimler tarafından yazıldı, İşid’in içinde olduğu bu metni başka hangi parmaklar kaleme aldı henüz belli değil…
8,5 yıl önce ise bu oyun kendi sahnemizde oynandı : Tarih 10 Ekim 2015, yer eski Ankara Garı karşısı, sonbaharın güzel ve güneşli bir günü, sivil toplum örgütleri miting yapmak üzere toplanmışlar; yüzler gülüyor, gençler halaya durmuş coşkuyla oynuyorlar. Birçoğumuz televizyon başında halayı izlerken birden “bum” sesiyle irkiliyoruz, halay kan ile son buluyor. Ne acı tesadüftür ki tam da türkünün “Bu meydan kanlı meydan” dizesini okurken bomba patlıyor. Türkünün sözleri ve bestesi ender yorumcumlarımızdan olan Ruhi Su’ya ait… ”Ellerinde Pankartlar” türküsünün sözleri 1969 yılında bir başka acı hikayeye yazılmıştı ama sanki o günü anlatıyordu :”Ellerinde pankartlar / Gidiyor bu çocuklar / Bu Meydan kanlı meydan..”
Ve garın karşısı kanın meydanı oluyor. Sonuç, 109 ölümle Türkiye Cumhuriyetinin en kanlı intihar saldırısı yine IŞİD tarafından gerçekleşiyor… Düğüm çözülemedi tabi!… Ve “Huzur İçinde Yat” filmi AMİA saldırısına maruz kalan bir babanın yaşamına odaklanıyor….
BİR BABANIN DRAMI
Film, AMİA baskınından ziyade o saldırının küçük parçası olan bir adamın hikayesine kamera tutuyor. Ben seyircinin aklında oluşacak soru işaretlerini gidermek amacıyla böyle uzun girizgahlar yapıyorum. Okuyucuya kolaylık sağladığıma inanıyorum; çünkü aynı sorular kafama takıldığı için (örneğin AMİA baskını nedir) gerekli araştırmaları yapıp kısa şekilde yazıyorum, yazarken de doğal olarak birtakım bağlantılar kuruyorum….
Adamın adı Sergio Dayan (Sebastian Borensztein) bir kız, bir oğlan iki çocuk babası ve çocuklarına çok düşkün. Diş hekimi olan karısı Estela (Griselda Siciliani) ile uyumlu bir çift ve ideal bir baba…
Gelin görün ki hayat dört tekerlekle ilerlemiyor, tekerleğin biri ikisi yolda patlıyor. Sergio fabrika sahibi olmasına rağmen işlerin iyi gitmemesi ve tefeciden para alması dolayısıyla borç batağına gömülmüştür, büyük çaresizlik içindedir… (Eminim bu duyguyu ülkemizde birçok kişi çok iyi anlayacaktır; bu yüzden bile film seyredilir.)
Sergio’daki bu çaresizlik durumunu filmin daha ilk sahnesinde gözlerinden okuyoruz. Bakışlarındaki derin huzursuzluk ifadesi kızının 13.yaş gününde ona hediye alırken bile rahatlıkla okunabiliyor. İlk sahnelere daima dikkat edip hiçbir ayrıntıyı kaçırmamak gerekiyor; zira film dönüp dolaşıp bir şekilde o ilk görüntüyle bağlantı kuruyor…
Sergio, ailesine hiçbir şey belli etmeden çözüm arayışları içinde yazlık evini yakın arkadaşına satarak paranın küçük bir kısmını tefeciye götürürken işte o anda bomba patlıyor… Bundan sonrası çok dramatik bir hal alıyor…
“Rest İn Peace” adıyla paylaşılan filmin afişini beğendim, senaryo afişten okunacak biçimde tasarlanmış neredeyse. (Hatta afişi beğendiğim için filmi izlemeye karar verdim.) 27 Mart, çarşamba günü Netflix’te gösterime giren gerilim ve dram türündeki Arjantin yapımı filmin yönetmenliğini Sebastian Borensztein üstlenmiş. Kendisinin daha önce almış olduğu “Goya En İyi Film İbero-Amerikan Film Ödülü” var.
Film gerilim türünde olmasına rağmen zaman zaman sıkıcı olabiliyor. Bunun sebeplerinden birisi erkek oyuncu Sebastian Borensztein rolünü iyi yapmasına rağmen kadın oyuncu Griselda Siciliani’n performansı düşük, isteksiz oynuyor hissini bıraktı bende. Bu da filmin ritmini düşürmüş; ancak borç batağındaki bir insanın çaresizliği ve duyguları seyirciye geçiyor, hatta belli bölümlerde anne-babalık duygularını harekete geçirip ağlatabiliyor…
İyi ebeveyn olabilmek için sorunları aileye belli etmemek de yanlış. “Kırk satır mı, kırk katır mı” ikileminde kalan bir insanın bedeli tümüyle omuzlarına alması insanın kendine yaptığı haksızlık gibi geliyor.
Böylesine dehşetli bir terör olayında Sergio’nun hikayesinin gerçek olup olmadığını bilmiyorum, gerçek olduğuna dair bir bulguya rastlamadım. Yönetmeninin röportajı varsa orada hikayeye dair ipuçları vardır ama ister gerçek ister kurgu olsun bu şekilde teröre kurban giden insanların kimbilir nasıl hayat hikayeleri vardı merakını uyandırdı film.
İyi seyirler…
Yönetmen : Sebastián Borensztein
Senaryo : Martin Baintrub, Sebastián Borensztein, Marcos Osorio Vidal
Görüntü Yönetmeni : Rodrigo Pulpeiro
Kurgu : Alejandro Carrillo Penovi
Müzik : Federico Jusid
Oyuncular : Joaquín Furriel, Griselda Siciliani, Gabriel Goity, Lali Gonzales
Arjantin / Gerilim-Dram / 105 Dk.