Kar Kardeşliği

FİLM, OSCAR KISA LİSTESİNDE

Film Oscar ödülü alır mı almaz mı diğer aday filmlerin hepsini izlemediğim için tahmin edemiyorum fakat  görsel anlamda şölen sunan, oyunculuk performanslarıyla çok gerçekçi olan, müziğiyle dağlara karşı insanın ağıdını yakan film bu yılın kayda değer en önemli filmlerinden biri.

OrtaKoltuk Puanı:

 

2023 San Sebastian İzleyici ödülü alan ve prömiyerini Venedik festivalinde gerçekleştiren İspanyol filmi “Kar Kardeşliği” beklendiği gibi Oskar’ın Uluslararası film ödülü seçkisinde ön aday oldu. Filmi 2012 yılında “Kıyamet Günü” ve 2017 yılında “Karanlık sır”ı çeken İspanyol yönetmen Juan Antonio Garcia  Bayona üstlendi. Hikaye gerçek, 1972 yılında Uruguay’dan ragbi takımını maç için Şili’ye götüren uçağın And Dağlarına çakılması sonucu hayatta kalanların dehşetli ve amansız mücadelesini anlatıyor. Uruguaylı tarihçi Pablo Vierci bu inanılmaz hikayeyi kitaplaştırdı. Film bu kitaptan uyarlandı. Gerçi olay gerçek olduğu için internet ortamında birçok kanalda anlatımı mevcut; ben filmi izledikten sonra o haberlere bir göz attım. Tüylerim diken diken olarak izlediğim filmin araştırmasını yaparken bir kez daha dehşete kapıldım. 

Senaryoyu Bayona, Bernat Vilaplana, Jaime Marqués ve Nicola Caseriego kaleme aldılar. Çekimler de olayın geçtiği yerde; Uruguay ve Şili ve Arjantin’i de içine alan sıra dağlar And Dağlarında gerçekleştirirldi…

URUGUAY VE 70’Lİ YILLAR

Hayatı ve dünyayı kitaplardan tanıdığımız bir dönemde Uruguay Devrimini anlatan bir kitap okumuştum, kalın bir kitaptı. Şu an adını hatırlayamadığım kitaptan tanımıştım Uruguay’ı ve başkenti Montevideo’yu. Tupamaros örgütünün önderliğinde verilen mücadeleyi ve o dönemde uygulanan baskı ve işkenceleri anlatıyordu. 1953 yılı Küba devriminden sonra Latin Amerika’yı saran devrim ateşi artan şiddet sebebiyle iyice alevlenmişti. Filmi ve uçak kazasından sonraki o müthiş dayanışmayı ve dostluğu anlamak için 70’lerdeki Uruguay’ın ruhunu tanımamız gerektiğini düşündüğüm için bu açıklamayı yapma gereği duydum. Filmi izlerken önce “demek ki amaç ortak olunca insanlar mizaç gereği  dayanışma ve kardeşlik duygusuyla hareket ediyorlar” diye düşündüm, sonra bunun basit bir analiz olduğu hükmüne vardım. Dostluk, paylaşma, dayanışma gibi kavramlar 70’li yıllarda  sadece Uruguay’da değil  bütün dünya geçerli olan kavramlardı. 70’li yılların ruhu böyleydi!

“KAR KARDEŞLİĞİ”, UMUDA YAKILMIŞ BİR AĞIT!

Film, ilk sahnelerde çok kısa da olsa işçi ile öğrenci birlikte, direniyoruz el elesloganıyla  bu toplumsal harekete  yer veriyor. Ragbi takımını oluşturan gençler de muhtemelen bu harekete sempati duyuyorlar; ancak içlerinde farklı görüşlere sahip gençler de var. özellikle avukat olacak Numa dindar bir delikanlı, Ragbi takımında olmasa da arkadaşları onu Şili’ye gelmesi için ikna ediyorlar. Filmin anlatıcısı da Numa zaten. Anlatımına “dünya bize sırt çevirdiğinde ne olur” sorusuyla başlıyor. İşte filmin asıl teması da insan çaresiz kaldığında; açlıkla, soğukla baş başa kaldığında neler “yapabilir”in  cevabını veriyor…

And Dağlarının bembeyaz ve büyüleyiciliği ile  açılan sahne  12 Ekim 1972’de 40 kişilik yolcu ve 5 kişilik mürettebatla havalanan  uçağın o dağlara çakılmasıyla beyazlık bir anda kararacak, o beyaz masumiyetin içinden doğanın canavarlığı çıkacaktır. Bu, öylesine bir canavardır ki Tanrı affetse o affetmez  zalimliğindedir. Uçağın neden düştüğü konusu filmde çok net olmasa da gerçek olayın anlatımında var, inişe geçilen  yerin Santiago olduğu düşünülürken dağların ve türbülansın ortasında olduğu fark ediliyor sonradan. Yazık ki geç kalınmıştır artık…

Yolcuların bir bölümü uçağın düşüş anında, küçük bir bölümü de sonraki günlerde hayatını kaybeder. Geriye kalan 29 kişinin hayatta kalma mücadelesi başlamıştır artık. Bu öyle bir mücadeledir ki akla hayale gelmeyen şeyleri yaptıran, insanı kusturan, asla yapmam denilen şeyleri bile yaptıran bir mücadeledir. Sporcu olmalarının da ayakta kalmalarına katkısı vardı mutlaka; takımını şampiyon yapan bacakları güçlü Roberto’nun bu mücadelede fonksiyonu büyük; kiminin bedeni ile güç vermesi kiminin umut aşılaması kiminin akıl yürütmesi ve tüm bunların bir arada dayanışma içinde yapılması hayatta kalma inancının yitirilmesine engel olmuştur. Can çıkmadığı sürece umut hep vardır. Bu mücadele anında canını kaybedenler de kendilerinden sonra yaşayanlara yararlı olmak için ellerinden geleni yapmışlardır…

Ve elbette insan olma halleri o koşullarda bile kendini göstermiştir. Gülüp şakalaşabilmişlerdir, sigaralarını keyifle tüttüre bilmişlerdir, şiirli atışmalarla moral bulmuşlardır, sorgulamalar yapmışlardır, hayata ve Tanrı’ya dair felsefi tartışmalara girmişlerdir. Arturo Numa’ya  “İnanç dediğim, kusura bakma ama Numa Tanrına değil, çünkü o Tanrı bana evdeyken  ne yapacağımı  söylüyor olabilir ama dağlarda ne yapacağımı söylemiyor. Burada olan şeylere o eski gözlerimle bakamam..” diyerek devam ediyor. Özetle burada Tanrı insandır, önce insanın kendine inanması lazım demek istiyor…

İnsanın kendine inanmasında en önemli motivasyon ise umudunu yitirmemektir…

Nitekim dindar olan Numa da ilerleyen sahnelerde o Tanrı sorgulamasını kendi içinde yapmıştır. sürekli doğru olanı yapmaya çalıştım ama şimdi bacağım bu halde, işe yaramıyorum, bu olanların anlamı ne?diye sorarken aslında içinde büyüttüğü o Tanrı’ya küsmüştür….

MUCİZE DEĞİL, İNSAN ÇABASI!

45 kişi olarak çıkılan yolda 70 gün sonra 16 kişi eve sağ döndüğünde oğluna sarılan anne Mucize gerçekleşti der. Oğlu onaNe mucizesi anne, ne mucizesiderken bunlar boş inanışlar; insan iradesi, umudu, çabası olmadan mucize diye bir şey olamaz, mucizeyi yaratan insandır demek istediğini cümleye yaptığı vurgu ve tonlamadan anlıyoruz. İnsanın birinci içgüdüsü yaşama isteğidir ve bunun için her şeyi yapar…

Film Oscar ödülü alır mı almaz mı diğer aday filmlerin hepsini izlemediğim için tahmin edemiyorum fakat  görsel anlamda şölen sunan, oyunculuk performanslarıyla çok gerçekçi olan, müziğiyle dağlara karşı insanın ağıdını yakan film bu yılın kayda değer en önemli filmlerinden biri. Umut kesildiğinde bile (ki en etkileyici ve dokunaklı bir sahne de var filmde; uçağın tellerinden çalıştırdıkları radyodan kendi haberlerini dinlerken arama faaliyetlerinin durdurulduğunu öğrenirler) direnmeyi sürdürmenin insanın temel görevi olması gerektiğini öğretiyor bu film bize…

Sıcak evlerimizde izlediğimiz bu kar destanının ağıdı içimizi üşütürken ve sıcak gözyaşlarımızı döktürürken bir kez daha dönüp kendimize sormalıyız “Ey insan sen kimsin?”

Yönetmen : Juan Antonio Bayona

Senaryo : Juan Antonio Bayona, Bernat Vilaplana, Jaime Marques, Nicolas Casariego

Görüntü yönetmeni : Pedro Luque

Müzik : Michael Giacchino

Oyuncular : Enzo Vogrincic Roldán, Simón Hempe, Matías Recalt, Rafael Federman, Andy Pruss, Agustín Pardella, Esteban Bigliardi, Felipe González Otaño, Diego Ariel Vegezzi, Fernando Contigiani García, Esteban Kukuriczka

İspanya-Uruguay-Şili / Gerilim-Dram / 144 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz