Kötü Adamın 10 Günü
İYİLİKTEN MARAZ DOĞUNCA KÖTÜLÜK DİRİLİR!
Sen iyi niyetli çabalarının karşılığını kötülükle alıyorsan ya çok kırılıyorsun ya da sen de kötü olma yolunu seçiyorsun. Baş karakterimiz Sadık kötü olmayı seçiyor; fakat ne kadar kötü olabiliyor? Yine içindeki melekler ve şeytanların kapışması başlıyor…
Melekler ve şeytanlar
Yurda izine gittiğimde gördüğüm en belirgin şey kötülük sarmalının her tarafa sirayet etmiş olmasaydı; en yakınından en uzağına kadar… Sebepleri üzerinde uzun uzun düşünmek gerekir! Senin iyi niyetli çabaların karşılığını kötülükle buluyorsa ya çok kırılıyorsun ya da sen de kötü olma yolunu seçiyorsun… Ben, ne kadar kalbim acırsa acısın kırılmayı tercih ediyorum.
Belli ki Sadık kötü olmayı seçiyor; fakat ne kadar kötü olabiliyor?… Yine içindeki melekler ve şeytanların kapışması başlıyor… Evet üçlemenin ikincisi de geldi. “Kötü Adamın 10 Günü”
Mehmet Eroğlu’nun üçlü romanından uyarlanan “İyi Adamın 10 Günü” Mart ayında Netflixt’e yayınlanmıştı, eleştirisini ben yazmıştım, kuralı bozmayıp kötü adamı da yazmaya başlıyorum…
2.BÖLÜM; ORTAYA KARIŞIK ROMAN VE DİZİ KAHRAMANLARI
Birinci bölümde Sadık’ı Dostoyevski‘nin Budala romanındaki Mişkin’e benzetmiştim; 2. Bölümde Adil olan kahramanımız yine Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” romanındaki Raskolnikov’a dönüşüyor : Raskolnikov Alyona İvanova’nın başına neden baltayı vurdu? kötülüğü mü keşfetti?
Adil, kötülerin dünyasında tam olarak kötüye dönüşmese de kötülere hak ettiği cezayı vererek bir bakıma adaleti sağlamıştır; bu yüzden zaten kendine Adil demiştir. Öte yandan Sadık kaybolduğu iki yıllık süreçte edebiyata ve felsefeye merak salmıştır; deli gibi okumuştur ve son süreçte takıntılı bir biçimde “Hamlet”i okumaktadır. Her fırsatta Hamlet’ten diyaloglar ortaya koyar. Hatırlatmakta yarar var; bilindiği gibi Hamlet kralın oğludur ve oyun, Hamlet’in amcası olan Claudius’un kralı öldürüp annesi ile evlenmesinden sonra ondan nasıl intikam aldığını anlatır. William Shakespeare bu trajedi oyunuyla intikam, ihanet, ahlaksızlık, ensest konusunu işleyerek insanın en derinliklerine iner…
Asıl eleştirilecek konuya gelecek olursak bu roman karakterleri dünyanın en ön sıradaki iki kahramanı; yıllardır hatta yüzyıllardır üzerinde tartışılan iki kahraman, şimdi bu iki karakteri ele aldığınız zaman hikayeniz de (onun kadar olmasa da) en az onun yarısı kadar büyük ve derinlikli olmalı! Öyle Adil’e Komiser Kolombo pardesüsü giydirmekle olmuyor bu işler; iddialı tiplemeler iddialı işler gerektirir. Oysa bizim karşımıza tam tersine iddiasız, beklentisiz, naif, kötülüğün karşısında direnmeye çalışan tipleme çıkıyor. Mehmet Eroğlu, Agatha Christie‘nin dedektif hikayelerini gerçek hayatta pek karşılaşılmayan olayları yazdığını kahramanına söyleterek eleştirirken kendisinin dedektif romancılığına soyunmasını yeniden gözden geçirmeli bence….
İYİ ADAMI İZLEMEDEN KÖTÜ ADAMI İZLEMEYİN
Serinin ikinci bölümünü anlamak için birinci bölümünü mutlaka izlemek gerek (çoğunluk izlemiştir ama izleyemeyenler için söylüyorum). Bu bölümde Sadık her şeyini yitirmiş biri olarak çıkıyor karşımıza. Seyirciye gösterilmeyen 2 yıllık süreci Sadık (Nejat İşler) psikiyatriste anlatırken öğreniyoruz. (Bu kısım filmin başlangıcı olduğu için ve fragmanda anlatıldığı için anlatmakta sakınca görmüyorum; yoksa niyetim spoiler vermek değil.)
Sadık hayat kadını olan genç Fatoş ile evlenmiş, Eskişehir’de cici anneye miras kalan orjinal eski bir evi otele çevirmişler mutlu bir yuva kurmuşken; hatta bu mutluluk meyvesini verip evladı olacakken doğum anında yaşanan talihsiz olay her şeyin altını üstüne getirir. Oysa Sadık bu kurduğu düzen için birçok şeyi bırakmıştır; başta düşünmeyi, sayı sayma takıntısını, içkiyi, sigarayı… Hayata ve kendisine zararlı olacak birçok şeyi…
Doğumda ölen karısını ve çocuğunu toprağa verdikten sonra arabayla yeniden yollara düşer… Filmin başlangıcı da bu sahneye açılır…
Turkuaz bir gök altında ve çıplak kahverengi tepelerin arasında eşsiz bir manzarada, ıssız ve dümdüz yolda araba sürerken kaza geçirir. (Düz yolda neden kaza geçirdiği ilerleyen sahnelerde belli olacaktır.) western müzik devreye girer; bir bakıma macera yeni başlayacaktır….
Kaza yerine Rıza Kocaoğlu ve Kadir Çermik gelir; iki saat sürecek olan film boyunca artık onların başrolde olduğu ve güzel oyunculuklarını sergilediği iç içe geçmiş cinayet ve dedektiflik hikayesinin içinde göreceğiz kendimizi. Hikayenin ne kadar inandırıcı olduğuna artık siz karar vereceksiniz…
Adil’in kızı yaşındaki Pınar’ı sonunda sevgili yapmasını da kötülüğünün bir parçası olarak görelim ve olayı yumuşatalım diyeceğim de önceki eşi Fatoş da kızı yaşındaydı!… Alkolü ve sigarayı bırakmış Adil’in hapçılığı da ayrı bir soru işareti? Ne diyelim iyilik ve kötülük çarpışmaya devam ediyor. Yine yolumuz Dostoyevski’ye çıkıyor…
Ve Film western müziği ile bitiyor, yeni maceraya doğru; (aradaki Vivaldi müzikleri de güzeldi) Adil, Öcal’a dönüşecektir ve “Meraklı adamın 10 Günü” başlayacaktır. En çok da bu “merak”ı merak ediyorum… Bu kadar dönüşüme uğrayan bir insana son bölümde Kafka da eklenecek mi acaba? Hadi bakalım göreceğiz…
İyi seyirler…
Yönetmen : Uluç Bayraktar
Senaryo : Mehmet Eroğlu, Damla Serim
Kurgu : Arzu Volkan
Oyuncular : Nejat İşler, Hazal Filiz Küçükköse, Rıza Kocaoğlu, Nur Süer, Şenay Gürler, Mahir Günşiray, Bora Akkaş, İlayda Alişan, Hazal Subaşı, İlayda Akdoğan, Erdal Yıldız, Esra Ronabar, Kadir Çermik
Türkiye / Polisiye-Dram / 123 Dk.
Selamlar,
Sadık Tosyada değil Eskişehirde eski evi otele çevirerek yeni bir hayat kurmuştur. Tosyaya gitmesinin sebebi bambaşkadır. Zaten filmin sonunda tekrar yeni arkadaşlarıyla bu ev/otele dönecektir.
Teşekkür ederim uyarı için, dalgınlığıma gelmiş, düzeltelim.