Mahlûkat
Mestçi’den Yeni Bir Ecinni Öyküsü…
Ülkemiz korku sineması türü yapımlarının en bilinen yönetmenlerinden Alper Mestçi’nin aynı zamanda senaryosunu da yazdığı son filmi “Mahlûkat” bu hafta itibariyle gösterime girdi.
Korku sineması aslında klişelere çok yaslanılmaması gereken ancak ister istemez mistik hislere, fantastik ögelere kendisini çokça kaptıran ve aslında oldukça yetenek isteyen bir alan. Dünya sinemasında çok başarılı örnekleri var. Henüz 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Robert Wiene’nin “Dr. Caligari’nin Muayehanesi” ya da F.W. Murnau’nun Alman dışavurumculuğunun etkisindeki “Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi”, bu türün aslında erken dönem sinemanın önemli alanlarından olduğunu gösteriyor. Sonrasında ise, tabi ki Alfred Hitchcock filmleri ile birlikte “Cinnet”, “Resident Evil”, “Testere” serileri, “Diğerleri” gibi özgün yapımlar da ilk akla gelenler.
Bu çeşitliliğe bakıldığında Batı Sinemasında sadece zombilere, ölülere, cin ya da perilere dayanan bir korku türünün değil, aynı zamanda gerginliği her an saklı tutan unsurları izleyicinin gözüne sokmayan, gerilimi her an hissettiren örnekleri de görüyoruz. Biz de ise bu türün çok da parlak yapımları yok: Aydın Arakon’un 1949 yapımı Çığlık’ı ile başlayan türün örnekleri, özellikle “Drakula” serileri ile bir süre sonra fantastik kahramanların başat öğe olduğu yapımlara doğru yol aldı. 1974 yılında Metin Erksan’ın yönettiği “Şeytan” filmi bir sene önceki Wiliam Friedkin’in “The Exorcist” filminin tamamen bize uyarlanmış haliydi. Friedkin’in şeytan çıkarma seansındaki papazı gitmiş, Erksan’ın yapımında bunun yerine İslami bir uyarlama ile imam gelmişti.
Sinemamızda korku filminin asıl ortaya çıktığı dönem ise Kutluğ Altuğ’un 1994 tarihli “Karanlık Sular” filmi bir tarafa bırakılırsa 2000’lı yıllardır. Ancak bu dönem korku türünün özellikle iki ana temsilci ismi olarak “Dabbe” serileri ile bilinen Hasan Karacadağ ile “Musallat”, “Siccin” ve “Üç Harfliler” gibi filmleri ile bilinen Alper Mestçi’nin öne çıktığını görüyoruz. Karacadağ ve Mestçi’nin filmleri yer yer dini bazı ögeleri de kullanarak, toplumdaki muhafazakârlıkla da uyumlu, insan dışı varlıklar olarak görülen “Şeytan”, “Cin” gibi dinde de kendine yer bulan varlıklar ile büyü, töre ilişkileri gibi geleneksel yapılara yaslanmakta…
Artık Nar-ı Cellatsın!
Gelelim Mestçi’nin bu hafta gösterime giren ve “korkacak bir şey yok, çok şey var” gibi iddialı sözlerle gösterime giren “Mahlûkat” filmine. Öncelikle peşinen söyleyeyim, izlemeye gittiğim hiçbir filme önyargıyla yaklaşmam. Yönetmenin önceki filmleri ya da bizim korku sinemamızın zayıflığı, bu konudaki beceri yetersizliğimiz, izlediğim filme olan yaklaşımıma olumsuz etkide bulunmaz. Üstelik bahsedilen yönetmen Alper Mestçi olduğunda, bu ismin korku filmleri üzerine ciddi bir geçmişe sahip, kamera çekimleri ve tekniğine de vakıf birisi olduğunu da bilerek konuşuyorum.
Şimdi filmin konusuna gelelim: Filmimiz Mardin’in Ömerli ilçesine bağlı bir köyde geçiyor. Filmin açılış sahnesinde olayların gerçek bir hikâyeden, kahramanların isimleri değiştirilerek yansıtıldığı belirtilerek başlıyor. Araf (Adnan Koç) zaman zaman Arapça cümleler de kuran, saçı sakalı birbirine karışmış bir karakterdir. Ancak dış ses olarak sürekli kendisini suçlayıcı mekanik kadın sesleri gelir. Eşi ve kızı olarak bildiğimiz bu seslerden anlıyoruz ya da öyle sanıyoruz ki bunlar Araf’ın kızı olan Hilal (Alara Kardak) ve eşi Melek’in sesleridir. Sonrasında sakat bir kadının, özellikle kameraya yansıyan grotesk görünümü ve kardeşine ilişkin geçmiş bazı unsurları söylemekle söylememek arasında halleri ile Zehra (Seda Oğuz) karşımıza çıkar.
O, ölümlerden Araf’ı sorumlu görür. Kurtuluşunun ölümde olduğunu söyler. Sonra ileride mutlaka dinsel söylevlerde bulunacağına dair öngörülerde bulunduğumuz aksakallı amcamız Burhan Hoca (Kurtuluş Şakirağaoğlu) etrafında gelişen hikâye ile tanışıyoruz. Orada da yine Araf’ın öyküsündeki gibi geçmiş ölüm travmasından kaynaklı suçlamalar vardır. Burhan Hoca, oğlu Suat’ın (Sertaç Teker) ölümünden sorumlu görülür. Ve bu kesişim etrafında aslında tüm Mestçi filmlerinde karşımıza çıkan tüm bu tuhaf geçmiş dramlarından şeytani bir mahlûkatın musallat olduğunu anlarız. “Filmin sürprizini kaçırmak istemem” demek isterdim fakat film zaten sürpriz barındırmıyor ki!
Son kısımlarda Burhan Hoca’nın Araf’a söylediklerini henüz ilk başta anlamak için doğrusu âlim olmaya da gerek yok. Neyse, biz yine çok detaya girmeyelim. “Habislikten hadisliğe” doğru kelime oyunları ile tutulan bir yol var ortada ve bu haliyle de din ile de bir bağdaşım serilmeye çalışılmakta. Üstelik dervişane ve kâmili bir hal ile de artık Araf bir bakıma “Nar-ı Cellat” olmaya yol almakta. Ve aslında yine bu türün klişelerinden olan bir bakıma imtihana maruz kalma haline de tanıklık ediyoruz (mu?)…
Korku Mantıktan Daha Kuvvetlidir…
Öncelikle filmin kurgusal sorunları o kadar çok ki. Burhan Hoca’nın hikâye edildiği kısmı yarım bırakılıp tamamen acelecilikle Araf’ın tarafı bitirilmeye çalışılmış. Ve yine dini tema ile Mardin’e özgü evlerin otantik havası bağdaştırılarak bir cazibe hali yaratılmaya çalışılmış. Fakat senaryo iyi olmayınca mekân da sizi kurtarmıyor. Ve de teknik. Korku sinemasının tüm klişelerini bu filmde de görmek mümkün. Kesintili çekimler, koyu renkler, kan, parçalı vücutlar, tuhaf gözler ve kefen benzeri kıyafet giymiş kadınlar, tabutlar, ani çekim planları, irkilten ses efektleri. Hepsi ölümü hatırlatmakta. Ancak kahramanların sürekli tekrarlı olarak cümle kurmaları, makyajlardaki o basitlik, oyunculukların oldukça kötü olması ve Mardin ağzıyla sadece Araf’ın konuşması ile diğer tüm köylülerin nerede ise İstanbul Türkçesi ile zuhur etmeleri olumsuz anlamda yenilik olarak karşımıza çıkıyor.
Bu hali ile Mestçi’nin en iddialı bu yapımının belki de içlerinden en kötüsü olduğunu söyler hale geliyoruz maalesef. Artık bu cinli, perili ve zorlama senaryolarla izleyenlerin korkmalarını beklemek kabak tadı vermeye başladı. Bir Yunan atasözü olduğunu bildiğim “Korku Mantıktan Daha Kuvvetlidir” sözünü de anımsatarak korkunun artık daha ciddi olarak ele alınma zamanının geldiğini belirtmek isterim. Çünkü bu cinli, perili yapımlar artık korkutmuyor, sadece izlerken bizleri fevkalade yoruyor.
Kendi adıma sinema salonuna girerken hayallerim korku iken, salon içinde gerçekler olarak yer yer gülme krizine ve de çokça sıkılma duygusuna kapıldım. Üstelik filmin süresi de bir buçuk saati itibariyle bu kadar kısa iken. Şunu anlayalım artık lütfen; hayat o kadar korkutucu ki zaten ve de bilgisayarın hayatın her alanına girmesi ile de bunların izlencesi de bu denli kolayken, artık bu türden kolaya kaçan filmler korkutmuyor. Korkmuyoruz, içine bolca cini de, habis varlıkları da koyun olmuyor… Korkutmuyor…
Yönetmen / Senaryo : Alper Mestçi
Görüntü Yönetmeni : Kadir Yücel
Kurgu : Efe Hızır
Müzik : Reşit Gözdamla
Oyuncular : Adnan Koç, Alara Kardak, Seda Oğuz, Simge Konrat, Kurtuluş Şakirağaoğlu, Öykü Gökduman, Özge Deniz Asyalıoğlu, Yasir Yılmaz, Elif Baysal, Hüseyin Taş
Türkiye / Korku-Gerilim / 93 Dk.
iğrenç konusu olmayan bir film gitmeyin paranız boşa çöpe gidecek
Hiç mi güzel değil ya gitmek istiyordum aslında bu üzdü 🙁
Gerçekten öyle şuan sinemadan yazıyorum arkadaşlar konuyu hiçbiryere bağlayamadım reklam arasında çıkıp gidecem
Bu yorumuzdan sonra gitmesem de olur dedim. Korku denilince Hasan Karacadağ dan sonra en sevdiğim kişi Alper Mestçi ama sürekli cinler ve büyülerle korkutmalarından sıkıldım. Biz bıktık onlar bıkmadılar aynı klişelerden .
Çok kötü igrenç ötesi Konu yok
Çok çok kötü… Kesinlikle gitmeyin…. Paranız ve vaktinizw yazık….iğrenç ötesi
Leş gibi film. Kesinlikle gitmeyin, gidin o paraya netflix alın daha güzel olur. Kesinlikeee gitmeyin.
Bnce çok güzeldi kimse sevmemiş.. siccin 6 ya göre daha korkunçtu siccin 6 dan korkmadan ayrıldığım için mutsuzdum bunda öle dğlm… Fakat hikayesi diğer filmlerinden bi tık daha aşşağida evet ama bu seferkinde gizlilik unsuru en üst seviyede tutulmuş yani Filmde neler olup bittiğini film size sonda veriyor o yüzden bne korka korka ne olup bittiğini çözmeye çaliştim ve bu da aşiri zevkli bence iyiydi 10/8
Sizin gibiler anlamaz tabi bu flmi anlamak istiyorsanız sicin 6 da hocanın en son söylediği kelimeleri dinleyin biz bu kabiliyetin sana verilmiş bir lutuf olduğunu düşünüyoruz artık bunun bi lanet değil bi hediye olduğunu biliyoruz gibi şeyler söyledi hoca ve şimdi de Artık Narı cellat oldu ve bu flmin de devamı gelcek çünkü sen bu imtahanı geçtin artık daha güçlüsün sen artık Narı Cellatsın Diyor Ve Şimdi Mahlukat 2 çıktığında Bir İmtahanda var evet doğru Ama İmtahan Basit Geçecek Çünkü O Artık Narı Cellat ……………….
Tabi ben daha flmi izlemedim Nete düşmesini bekliyorum tiktoktan insanların paylaşımlarını izlediğim kadar konuşuyorum Ama Benim tahminim 100%100 mahlukat 2 çıkar çıkdığı zaman da senaryosu Şu Şekil Olur Adnan Koç Narı Cellat Olduğu İçin Flmde Cinlerin Çarptığı bir insanı Hoca Hoca Gezerler Kimse Derdine Derman Olamaz ve yine Adnan Koç HİSSEDER kişinin Hasta Olduğunu Derdine Derman Olur Ve Flmin Bitiminde Tekrar Kurtuluş Şakirağaoğlunun Konuşmasında Adnan Koça İfritler Ve İblisler cinler Artık Senin Hükmün Altında Sen Narı Cellat Olmayı Da Aştın Diye İtablarda Bulunur
Mahlukat Nete Düştüğünde İzlediğim Zaman Baştan Şekilde Herşeyi Daha İyi Anlarım tabiki O Ayrı bi konu
Filmi izlemeden yorum yapanlara ilk sözüm kimsenin dediğine değil kendi kararlarınızı bakın.kotu diyenler illa birilerini kesmeleri bicmelerini lazım Amerikan filmleri gibi siz korku izlemeyin gidin deeo wepte milletin kopan kafasını izleyin film izlemeyin.bu filmde hem korku hem ibret anliyana tabiki