Tehlikeli Nokta / Red Dot

Name: Tehlikeli Nokta
Rating: 3

Yazar:

Yusuf Baklac

14 Şubat 2021

6046

Hayat Tercihlerden İbarettir

Yönetmenliğini Alain Darborg’ un yaptığı ve başrollerini Johannes Kuhnke, Nanna Blondell, Anastasios Soulis, Kalled Mustonen ve Tomas Bergström’ ün paylaştığı Red Dot prömiyerini 11 Şubat 2021’ de Netflix’ te yaparak seyirci ile buluştu.

Netflix artık bazı projeler ve yönetmenler için bir basamak olarak görüldüğünden dolayı bu platformda yayınlanan filmler başarıyı kolaylaştırabilecek bir adım sayılıyor.

Filmi izlemeye başladığımda bendeki ilk izlenimi ‘Phone Booth’ filmi oldu. Tek mekan konseptinde ilerleyeceğini düşündüğüm film daha sonra ise beni bu fikrimden caydırdı.

İlk sahneden sonra bir flashback ile geçmişe dönen film aslında tipik bir hikaye ile devam edecek ve filmin sonunda aslında her şeyi tahmin edebileceğiz diye düşünüyorsunuz. Başından itibaren sert geçişler yapan film evlilik teklifinden 1.5 yıl sonraya atlayarak çiftimizin tartışmalı ve monoton hayatını bizlere sunuyor. Aslında her sorunlu ilişkide olduğu gibi mutluluğunu sorgulayan bir kadın ve tüm bu olaylardan sıkılan bir erkek izliyoruz. Yönetmen Alain Darborg bizi tam olarak istediği noktaya çekerken aslında olayların arka yüzünün bambaşka olduğunu çok daha sonra anlıyoruz. Yine Alain Darborg’ un seyirciyi sıkmamak için gereksiz sahneleri filmden çıkarmış ve tamamen olayların odak noktasına yoğunlaşmış, bu da filmimizi kendi türündeki diğer filmlerden biraz daha kısa tutuyor.

Şunu da söylemeden geçemeyeceğim yönetmen Alain Darborg İsveç’in doğal güzelliklerini kullanarak filme güzel bir artı puan katmayı hedeflemiş.

Filmin künyesine baktığımız zaman oyuncuların sayısının gayet az olduğunu görüyoruz. Bu kadar az kadrolu filmlerde genelde kötü karakterin kim olduğunu seçmemiz zor olmaz. Özellikle bu tür filmlerde aniden ortaya çıkarlar ve film boyunca onlardan kurtulamayız. Ben de bu şekilde düşünüp yönetmenin film boyunca seyirciyi gerilimin etkisi altına alarak garanti bir yol izleyeceğini düşünmüştüm. Film ırkçı söylemlerin de üstünde duruyor ve bize vermesi gereken duyguyu tam olarak vermeyi başarıyor.

86 dakikalık sürede tam sıkılacağız hissi gelirken yönetmenin zekası ortaya güzel şeyler çıkarıyor ve filme başka bir bakış açısı katıyor ama itiraf etmeliyim ki hayvanlar ile ilgili olan bazı sahneler kesinlikle rahatsız edici ve gereğinden fazla sert ve bu herkesin canını sıkabilir. Alain Darborg’ un neden böyle bir strateji kurduğunu anlamadım doğrusu…

Çiftimiz peşindeki keskin nişancıdan ve doğanın zor koşullarından her seferinde şansları yaver giderek hayatta kalmayı başarıyorlar ama bazı sahnelerde de ‘yok artık hala mı yaşıyor!’ dedirtecek cinsten sahneler izliyoruz.

Bir başka ipucu ise Nadja’nın sürekli geçmişe gidip anılarla yüzleşiyor olması aslında onu ayakta tutan ve tetikleyen bir etki olduğunu görebiliyoruz, çiftimizin sahip olacakları çocuk ise bu zor koşullarda birbirlerini bir arada tutarak onlara güç veriyor.

Saçma bulduğum bazı noktalarda var tabii, bir türlü hipotermiye yakalanmayan çiftimiz, aniden ortaya çıkan bir harita gibi…

David ise filmde bir ayılıp bir bayılırken hamile Nadja’nın onu tüm gücüyle devam ettirme çabası takdire şayan diyebilirim.

Yönetmenin hemen hemen tüm sahnelerde ortam seslerini tamamını filme aktarması filmin etkisine daha kolay girmemiz için olsa gerek diye düşünüyorum.

Yanlış anlaşılmalar silsilesi ile devam eden film son kısma girdiğimiz zaman sürprizleri peş peşe sıralayarak seyirciyi tamamen gerilimin içine alıyor. Filmin başındaki flashback gerçekten işe yaramış diye düşünürken Nadja’ nın anılarını ve geriye dönüşlerinin iç yüzünü sonlara doğru bize bir bir sunan yönetmen belki de son sahne ile seyirciye bir vurgun yapmak istiyor ama bunu ne kadar başarmış olduğu tartışılır.

Yaptığı tercihin bedelini ödemek zorunda kalan David ise aslında örnek bir kötü profil olduğu bizlere sunuluyor.