Venom : Zehirli Öfke
‘Karanlık tarafa geçiş’ sonunu getiremiyor…
Marvel Comic’s meraklılarının kuşkusuz yakından tanıdığı, sinemaseverlerin ise daha çok ‘Spiderman 3’ (2007) filminden hatırlayacağı Venom karakteri, bizce ‘Süper kahramanlar’ arasında özel bir yere sahiptir. Çünkü Venom ismi hem Örümcek Adam’ın baş düşmanları arasında ilk sıralarda bilinir, hem de aynı zamanda yapıştığı kişileri (veya süper kahramanları) daha güçlü ama aynı zamanda ‘kötü kalpli’ hatta ‘şeytani’ bir yaratığa dönüştürür. Bu değişimin ilk emarelerini, filmin yaklaşık üçte birlik süresinde yer alsa da ‘Örümcek adam3’ filminde görmüştük… Ancak filmde Venom’ın ‘saf’ hali hikayeye o kadar geç, o kadar ‘konuk sanatçı’ gibi katılıyordu ki, açıkça karakterin özelliklerini, amacını ve kişiliğini tam olarak çözememiştik… Doğal olarak bu karakterin ilk ‘solo’ macerası hakkında beklentimiz daha da artmıştı. Ortaya çıkan sonuç ise tam bir başarısızlık olmasa da biraz hayal kırıklığı yaratan ve beklediğimiz tadı alamadığımız bir film oluyor…
Gazeteci Eddie Brock, özel bir kanalda heyecan verici haberler yakalamaya çalışan, dışa dönük, enerjik ve hırslı bir muhabirdir. Beraber yaşadığı bir sevgilisi vardır ve ilişkileri hızla evliliğe doğru yol almaktadır. Bu arada bir milyoner işadamının sahip olduğu ‘Yaşam Vakfı’ adlı bir şirket, uzayda deneyler yapmaktadır ve bu deneylerden birinde uzay gemilerinden biri esrarengiz bir yaşam formunu taşırken, kaza yapıp yeryüzüne çakılır. Şirketin sahibi olan Dr. Carlton Drake, simbiyoz halinde yaşayabilen ve adrenalinle beslenen bu varlığı önce hayvanlar sonrasında ise gizli bir şekilde, insanlar üzerine denemeye başlar. Eddie Brock ise Dr Drake ile yaptığı bir röportaj sırasında ona iğneleyici sorular sorduğu için işini, sevgilisini, evini kısaca her şeyini kaybetmiştir. Drake’in laboratuvarında çalışan bir doktor, ona gizli deneyler hakkında bilgi sızdırır ve Eddie önce bu deneylere tanık olur sonra ise esrarengiz varlıkla karşı karşıya gelir.
Venom filmi aslında ortalamanın oldukça üstünde, derli toplu bir olay örgüsü sunarak, ilginç karakterleri tanıtarak başlıyor. Filmin en başındaki esrarengiz uzay kazası ve bu kazanın ortaya çıkardığı dünya dışı varlık, ilgiyi ayakta tutan ve görsel açıdan güçlü bir giriş yaratan sekanslar barındırıyor. Aynı şekilde başkarakter Eddie Brock da basmakalıp kahraman kurallarının dışına taşmış, belli bir kişiliğe sahip bir karakter gibi duruyor. Bu vaatkar girişten sonra doğal olarak filmi tamamen ayağa kaldırmasını beklediğimiz Eddie/esrarengiz yaratık karşılaşması daha doğrusu Eddie’yi Venom’a dönüştürecek sahne geliyor.
Burada da nispeten heyecanlı bir şekilde bu canlı bir çamur yığınını andıran varlığın nasıl başkarakterimizi ele geçirdiğini, onun vücudunu kontrol etmeye başladığını ve ara sıra korkutucu sanrılar yaratarak kendini hissettirdiğini izliyoruz. Eddie’nin bedenini ve aklını ele geçiren bu yaratık aynı zamanda inanılmaz bir açlık (buna insan yemek de dahil!), bir adrenalin ihtiyacı ve vahşi bir tabiat taşıyor. Başkarakter ise başta sadece hastalandığını düşünse de yavaş yavaş bu varlığın kafasında yarattığı emirlere ve vücudunda yarattığı inanılmaz güçlere boyun eğerek yavaş yavaş bütün benliğini bu varlığa teslim ediyor.
Ne yazık ki film bu noktadan sonra sekteye uğramaya başlıyor ve ciddi açıklar veriyor. Öncelikle başkarakterin yaşadığı bu inanılmaz değişim ve insan yanı ile Venom yanı arasındaki ikilem yeterince işlenmiyor. Eddie sanki sadece başı sıkıştığında ve peşinde birileri olduğunda Venom yanını ortaya çıkarıyor. İçine bulaşmış olan bu kötü yanı bastırmaya çalışan başkarakter sanki yavaş yavaş kötülüğe kaymıyor da kötülüğün yanında dolaşıyor! Hatta Eddie’nin kafasındaki Venom sesleri bir yerden sonra gerilimli olmak bir yana dursun komik bir hale dönüşüyor. Sanki bir ‘kankasıyla’ konuşan kahraman, düşmüş olduğu korkunç durumu normal hatta nerdeyse biraz eğlenceli karşılamaya başlıyor.
Marvel dünyasından çıkmış kahramanların bir mizah tonu taşımasına hiçbir itirazımız olamaz hatta bazen bu mizah düzeyi Deadpool filminde olduğu gibi çok parlak sonuçlar verebilir. Ancak Venom gibi karanlık, esrarengiz, dengesiz, saldırgan bir varlığa bizce mizah katmak hiç yakışmıyor.
Filmin başkahramanı Eddie, performansında biraz başıboş bırakılınca, bu durumdan diğer yan karakterler de nasiplerine düşeni alıyor. Filmin kötü adamı Drake paragöz, kendini beğenmiş ve sorumsuz bir işadamından saf kötülük saçan bir karton karaktere dönüşüyor. Kendisini savunmak için saydığı argümanlar (tükenen bir dünyayı ayağa kaldırmak, uzayda yeni bir medeniyet kurmak…) hiçbir yere bağlanmamaya başlıyor, olaya kendi bakış açısı tamamen kayboluyor. Eddie’nin sevgilisi Anne ise filmin başında önemli ve aktif karakterken giderek silik ve aksesuar bir role doğru gitmeye başlıyor. Hikayeye belli yerlerde dahil oluyor ancak bu sekanslar da filmin bütününden biraz kopuk duruyor.
Bütün bunlara rağmen filmin aksiyon sahneleri tabii ki başarılı ve göz doldurucu duruyor. Filmin sonundaki final kapışma sahnesinde bazen ipin ucu biraz kaçsa da hem kavga sahnelerinin, hem araba takip sekanslarının hem de kahramanımızın yeni süper güçlerini sergilediği sahnelerin belli bir beceri ve kıvraklıkla yaratılmış olduğu belli oluyor. Açıkça filmin bütçesini ve kamera arkasında Matthew Libatique gibi bir yetenek olduğu göz önüne alırsak, bu çok şaşırtıcı bir durum değil.
Sonuç olarak Venom, biraz heba edilmiş bir fırsat gibi duruyor. Filmin devamları ne getirir bilinmez ancak bu kadar karanlık, sert, karmaşık bir karakter daha dengeli, daha usturuplu anlatılabilirdi. Ancak yine de ‘Her şeye rağmen ‘Venom’u görmek istiyorum!’ diyen sinemaseverlere de tabii ki bir şey diyemeyiz…
Yönetmen: Ruben Fleischer
Oyuncular: Tom Hardy, Michelle Williams, Riz Ahmed, Reid Scott, Scott Haze, Jenny Slate, Michelle Lee, Sam Medina… Ülke: ABD
Venom çok güzeldi ben çok begendim filmi
Gayet güzel bir filmdi