Power Rangers filminin yönetmen koltuğuna 1984 Güney Afrika doğumlu ”Sonsuzluk Projesi” isimli filmi ile 2015 yılında ortaya çıkan genç bir yönetmen. Power Rangers, ABD’de ilk olarak 1993 yılında tv.lerde dizi olarak yayınlandı. Daha sonra 1995 ve 1997 yılında sinemada boy gösterdi. Power Rangers’ın ismi önce ”Zyu Rangers” olarak planlanmış ancak Yahudileri aşağılayan ”Jew” kelimesine benzediği ve gelecek tepkilerden çekinildiği için ismi ”Power Rangers” olarak değiştirilmiş.

Dizinin ilk 4 sezonu ülkemizde ilk olarak 1997 yılında Show tv’de çocukların beğenisine sunuldu ve çok beğenildi. İyi uzaylıların yardımıyla Dünyayı kötü uzaylılardan kurtaran gençlerin hikayesinin anlatıldığı çocuklar için çekilen dizi, 80’lerin sonu 90’ların başlarında doğan çocukların büyük ilgisini çekmiş ve oyuncakları ellerinden düşmemişti. Nereden mi biliyorum. Benim oğlumun bile hala o yıllardan sakladığı onlarca Power Rangers oyuncağı var, ondan biliyorum:)

 

Yukarıdaki kısa bilgilerden sonra filmimizin analizine geçelim. Film, Power Rangers’ların kötülerle savaşırken ölümlerini gösteren sekans ile açılıyor. Power Rangers’ların lideri ölmeden önce, düşmanı Rita’yı da öldürüp Rangers’ların güç sembollerini toprağa saklıyor. Yıllar sonra günümüzde 5 genç, bir madende inceleme yaparken tesadüfen farklı renklerdeki güç sembollerini ve yerin metrelerce altındaki saklı uzay gemisini buluyorlar. Gemide yıllardır onları bekleyen robot ve eski Ranger Zordon’ın hologram görüntüsü ile karşılaşan gençler, güçlerini ve zırhlarını nasıl kullanacaklarını onlardan öğreniyorlar. Hazır olduklarında yeniden dirilen Rita ile amansız bir mücadeleye girişiyorlar.

Filmin geneline baktığımızda ”vay be!” diyeceğimiz bir yenilik yok. Sadece kostümler yeni teknolojiye uyumlu olarak dizayn edilmiş ve yeşil Ranger artık yok. Eski dizilerde heteroseksüel olarak bilinen sarı Rangers bu filmde lezbiyen olarak karşımıza çıkıyor. Diğer olmayanları yazmak istemiyorum çünkü çekilecek olan devam filminde ortaya çıkabilirler. Gol yemeyelim sonra:)  Yukarıda saydıklarımın dışında, Power Rangers hayranı olan 1980 doğumlu genç yönetmen çocukluğunda ne izlemişse onu çekmiş. Diğer olmayanları yazmak istemiyorum çünkü çekilecek olan devam filminde ortaya çıkabilirler. Gol yemeyelim sonra:) Yeni nesil çocuklara küçüklüğünde filmden aldığı tadı vermeye çalışmış. O nedenle kendisini ayıplamıyorum ancak genellemek gerekirse, yakıp yıkıp çevreye zarar vermekten başka işe yaramayan canavar görünümlü devasa büyüklükteki robotlardan da gına geldi artık. Yazarların, izleyiciye farklı tatlar sunmak için hayal güçlerini geliştirmeleri gerekiyor. Bunda başarılı olabilirler mi bilmiyorum ama bence zor.

Bir aceminin elinden çıktığı her halinden belli olan film, eski hayranlarını nostalji yaratma açısından mutlu eder mi bilmiyorum ama yeni nesil çocuklara çok hafif gelecektir diye düşünüyorum. İlk bölümde, gençlerin artık klasik hale gelen süper kahramana dönüşme hikayesi sıkarken, ikinci bölümde ki kötüyle mücadele ise bayma noktasına getiriyor seyirciyi. Oyunculara yazılan diyaloglar ise tam bir facia.  Power Rangers karakterleri olarak seçilen oyuncular ise çok zayıf oyunculuk sergilerken fizik olarak da liseli öğrenci görünümlerinden hayli uzaklar. Seçilen oyuncuların, yönetmen tarafından iyi yönetilmedikleri için bu kadar kötü olma ihtimali de yüksek ihtimal tabi ki.. Bu nedenle oyunculara da fazla yüklenmemek gerek.

Power Rangers
Elizabeth Banks

Filmde gözüme batan iyi bir oyunculuk göremedim. Gençlerin içerisinde sadece ”Mavi Rangers” rolünü canlandıran RJ Ceyler  bir tık yukarıda o kadar.. Kötü karakteri canlandıran Elizabeth Banks ise oyunculuk olarak tam bir facia. Filmin kurgusu da, müzikleri de berbat.

Sözün özü: Ben filmi beğenmedim. Eski bir Power Rangers hayranı olarak oğlum beğenir mi bilmiyorum ama bana göre düşük ihtimal. Hakikaten söylüyorum çok acemice yönetilmiş zayıf bir yapım Power Rangers. Keşke yeniden çekilmeseydi de efsane olarak hafızalarımızda yerini muhafaza etseydi. Yada iyi bir senaryo ile iyi bir yönetmenin ellerine teslim edilseydi. Neyse, olan olmuş artık! Yine de hayranlarına, ortakoltuklarına oturarak kahramanlarını perdede izlemek nostalji yaşama açısından iyi gelebilir. İyi seyirler.

OrtaKoltuk Puanı:

 

1 YORUM

  1. ben filmi beğendim açıkçası bunun 9 filminin daha yapılacağını duyduğumda daha mutlu oldum. Çünkü böylece takımın orijinlerine ve kaynaşma hikayelerine gereken özen gösterilmiş ve son dakikalara da tatmin edici bir savaş sahnesi koymuşlar 20 dakika ya da değil bir vay canına dedirtti . Ayrıca filmin kötüsünü de beğendim takıma hem fiziksel hem de duygusal zarar vermeyi ve etrafına dehşet saçmayı bilen bir karakter olmuş. Bir diğer güzel tarafı ise çok fazla çocuksu olmaması son derece gerçekçi olmasıydı karakterler buradan sempati kazana biliyordu. Gelelim kötü yanlarına. Kırmızı rangerın orijini -ni çok beğenemedim. Diğerlerin gerçek hayat sorunları vardı. Mesela mavi ranger babasını kaybetmişti ve iletişim sorunları vardı. siyah rangerın ailesi diyebileceği tek kişi hasta annesiydi. Sarı ranger lezbiyen olduğu ve ailesinin aşırı normalci olduğu için onu anlıyamıyacak bir dünyanın içinde sıkışmıştı. Pembe ranger ise… aslında onunkini tam anlayamadım ama oda çok kötü bir şey yapmış ve bunun acısıyla yaşıyordu. ama bu herifin sorununu anlayamadım yani öksüz müsün evsiz mi ne derdin varda bacağına sıkıyorsun ne diye okula boğa sokuyorsun. Hayır aile sorunları da yok ki annesi babası hatta bir kız kardeşi var. Ama sorsak hiçbiriniz beni anlamıyorsunuz triplerinde bir ergen. Film de bir cenazede gördüm sandım ki babası ölmüş yok herifin gerçek hayat görmüşlüğü yok. Bana eski kafalı diyebilirsiniz ama süper kahraman dediğinin biraz zorlu hayat hikayesi olmalı. Yani diğer dört rangerın varken kırmızının hayli hayli olmalıydı bu filmde tüm övgüler mavi rangera. inşallah gelecek filmlerde düzeltirler.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz