90. Oscar Töreninden Kalanlar
Dünyanın en büyük, en gösterişli, en cilalı, en çok kesime aynı anda ulaşan ödül töreni olan Oscar’lar tam 90. yaşında gayet sağlıklı gözüktü. Ve daha uzun yıllar, bırakınız ABD’yi, tüm dünya kamuouyunu ilgilendirmeyi becereceğini kanıtladı.
Nasıl olmasın ki… Bu büyük şovun ardında gerçek bir Amerikan değerlerini tanıtma kampanyası ve bununla bağlantılı olarak görkemli bir bütçe yatıyor. Ve dünyanın en büyük sinema endüstirisi, sinemayı bulan değilse de (o onur Fransa’ya ait) geliştirip bugünkü düzeyine ulaştıran ülke olan ABD ve onun dağda yazılı adıyla Hollywood kasabası, daha uzun yıllar bu çarkı aynı hevesle, aynı sabırla, aynı büyük yatırımlarla sürdüreceğini gösteriyor.
Tören yine görkemliydi. Örneğin aday beş şarkının her biri büyük birer şov olarak icra edildi. Tüm sunucular ünlü, şık ve zekiydi: önceden yazılmış konuşmaları ve esprileriyle alabildiğine doğaçlama izlenimini vererek…
Jimmy Kimmel: Bekleneni verdi mi?
Belki en tutukları iki yıldır töreni sunan Jimmy Kimmel’di. Nerede o espri küpü ve zeka kutusu eski sunucular!..
Yine de hakkını yemeyelim! Kimmel çok güzel şeyler de söyledi. Örneğin ilk başlarda adayları birer birer göstererek şöyle dedi: “Bu akşam hemen tüm adaylarımız tarih yazıyor.”
Özellikle de oyuncu adaylardan Timothee Chalamet’nin 23 yaşında, Chistopher Plummer’ın ise 90 yaşında olduğunu belirterek bunun ilginçliğine değindi.
Ayrıca sinemada kadın-erkek ücretleri arasındaki erkekler lehine büyük farklara dikkat çekti. Bir ara da sinemada seyircinin nasıl önemli bir faktör olduğunu belirtti. Ve The Shape of Water filminin ekibiyle birlikte komşu salon olan Çin Tiyatrosu’na geçerek, orada da Oscar törenini izleyen seyircilere sürpriz yaptı, sosisli sandviçler dağıttı!..
Irkçılığa karşı açık tavır
Gece güncellikle alabildiğine bağlantılı yeniliklerle klasik Amerikan değerlerine tapınmanın usta işi bir karışımıydı. Bir yandan son dönemde açık biçimde ırkçılıkla ve ‘beyaz egemenliği’ ile suçlanan Akademi, bu kez kez sahneyi tüm farklı kimlikler için bir büyük gösteriye dönüştürdü. Ödül alan, veren, sunan veya anılan siyahilerin sayısı aşağı-yukarı beyazlar kadar gözüküyordu!..
Ve en iyi özgün senaryo ödülü biraz sürpriz biçimde bir siyahi destanı olan Get Out’ın yazar-yönetmeni Jordan Peele’e giderken, sanatçı şöyle dedi: “Annem bana nefrete sevgiyle karşılık vermeyi öğretti”. Bir ödül veren siyahi yönetmen Lee Daniels de şöyle dedi: “İşte buradayız. Ve hiçbir yere gitmiyoruz!..
Latin ırkına özel bir saygı
Ayrıca da Latin ırkına, özellikle de komşu ülkelere saygı gösterildi. Salma Hayek’ten Rita Moreno’ya (1962’de Batı Yakasının Hikayesi’yle Oscar alan oyuncu-dansçı) kimi sanatçılar sahneye çıktılar. 13 adaylıkla başı çeken, Meksikalı yönetmen Guillermo del Toro imzalı Suyun Sesi en iyi film ve yönetmen ödülleri başta hayli ödül topladı.
Ki en iyi yabancı film ödülünün de beklenmedik biçimde Şili yapımı A Fantastic Woman’a gitmesi çok anlamlıydı. Böylece bir yandan komşu Latin ülkelerine saygı duruşu destekleniyordu. Ayrıca da ilk kez bir ‘trans’ oyuncunun baş rolünü yüklendiği bir filmle, cinsel ayrımcılığa karşı bir tavır alınıyordu.
En iyi canlandırma filmi yine Meksika kültürüne dayalı bir Pixar çalışması olan Coco olarak seçilirken, en iyi şarkı da ayni filmden Remember Me oldu. Gecede ayrıca Hintli ve Pakistanlı sanatçılar da sahne aldı.Tam bir ırklar buluşması!..
Oyuncu ödülleri beklendiği gibi
Ana ödüllerde pek bir sürpriz olmadı. Kadın oyuncularda Frances McDormand, çok beğenilse de geceden görece bir düşkırıklığıyla dönen 3 Billboard Ebbing Dışında, Missouri filminin başlıca ödülü olarak heykelciğe ulaştı. Ona hiç itirazım yok. Ama bir Oscar’ı vardı zaten..Ve ben gençlerden Saoirse Ronan veya Margot Robbins’i, olmadı Sally Hawkins’i tercih ederdim.
Erkek oyuncularda Gary Oldman ödül açısından ihmal edilmiş bir sanatçıydı. Ve o görkemli Churchill kompozisyonu elbette ödülü almalıydı. Öyle de oldu.
Yardımcı rollere gelirsek…Kadınlarda adayım açık biçimde Lady Bird’le Laurie Metcalf’tı. Ama beklendiği biçimde Allison Janey aldı. O da sevdiğim bir oyuncu: özellikle Mom komedi dizisiyle…Ama Metcalf’ın annesi onun annesinden daha incelikliydi sanki… Neyse…
Erkeklerde ise tüm adaylar parlaktı. Belki gönlüm kariyerinin görkemi nedeniyle en çok Willem Dafoe’daydı. Ama Sam Rockwell’e de itirazım yok doğrusu…
Görüntü ve müzik: ustalara hakkını vermek
Görüntü dalında bakmış ve hakkı yenmiş bir usta almalı demiştim. O da tam yedi filmi en iyi film dalında Oscar adayı olmuş, Coen kardeşlerin tüm filmlerini çekmiş olan Roger Deakins idi. Ve de o aldı: Blade Runner 2049’la…
Ayni biçimde film müziği dalında da adayım ödül yoksunu bir büyük besteciydi. Fransız, ama sayısız Amerikan filminin de müziğini yapmış olan Alexander Desplat. Ve o kazandı: yine The Shape of Water filmiyle…
Uyarlama senaryo dalında ödülü gerçek bir usta aldı. Beni Adınla Çağır filmiyle James İvory. Aslında yine hayli sözü edilen ve birkaç adaylığı olan bu filmin gerçekten hak edilmiş ödülüydü bu…Çünkü İvory geçmişte sayısız iyi filmi yazıp yönetmiş eşsiz bir sanatçıydı.
Ve tam 90 yaşında gelen bu ödül, onun Oscar’a ilk adaylığıydı. Alması iyi oldu, bir büyük haksızlık daha giderildi. Ayrıca da İvory Oscar alan en yaşlı sanatçı oldu.
Sahneden yağan espriler
Gecede sahneden espriler yağdı. Tıpkı James İvory gibi koltuk değnekleriyle gelen Jodie Foster’ın en ön sırada outran (ve tam 21. kez aday olan!) Meryl Streep’i gösterip “bunu o yaptı” demesi...En iyi film ödülü ödülü vermek için yine çağrılan, geçen yıl bir görevlinin kurbanı olmuş efsanevi Faye Dunaway- Warren Beatty ikilisinden Dunaway’in zarfı açarken “The second time around- Bir kez daha deneyelim!” demesi… Frances McDormand’ın tüm adayları ayağa aldırması…Vs. vs.
Ve de İn Memoriam bölümünde geçen yıl ölenlerin anılması. Ne çokmuş, ne kadar değerli insan çekip gitmiş…
Eninde sonunda orası Amerika!..
Ve gecede tüm o şöhretlerin, ünlü starların arkasında gizli kalmış birçok emekçiye de ödüller verildi. O kısa filmciler, belgeselciler, teknik adamlar… Ses, ışık, dekor, kostüm ustaları…Gary Oldman’dan Churchill yaratmayı başarmış makyaj uzmanları…O kurgucular, set emekçileri… Hollywood cilasının ardında saklanmış, saçlarını işlerinde ağartmış sinema tutkunları.
Hepsinin selam yolladıkları, gözyaşlarını tutamayan vefalı eşleri. Ve Akademi’nin bu tipik Amerikan tabloyu bütünleyen, uzaklarda biryerlerde savaşan tüm Amerikan askerlerine teşekkür yollayan mesajı.
İşte tüm dünyaya açıldığı kadar tipik Amerikan kalmayı da başaran bu geceden izlenimlerim…