Aşkların En Büyüğü…

Acı Hayat, Galata Köprüsü üzerindeki iki sevgilinin geleceğe ilişkin o büyük tahayyülleri ile açılır ve perde gerisinde tam bir İstanbul panoraması sunulur izleyene. İki sevgili, izleyicinin neler olacağından habersizce ve gıpta ile izledikleri şu konuşmalarla konuşmalarını sürdürürler:

“Nermin: Seni seviyorum Mehmet.

Mehmet: Ben de seni Nermin. Hem de aşkların en büyüğüyle seviyorum seni.

Nermin: Hiç ayrılmak istemiyorum senden.

Mehmet: Artık evlenelim Nermin.

Nermin: Evlenelim Mehmet. Bizim de bir yuvamız olsun, çocuklarımızı büyütelim orada.

Mehmet: Hemen bir ev arayalım. Kazancıma uygun bir yer bulunca yıldırım nikâhıyla evleniriz.”

Sonra kameraya yanaşırlar, arkada İstanbul silueti sanki onlara ve bize gülümseyerek iki sevgiliyi uğurlar…

Birbirlerini severler Mehmet ile Nermin. Ancak bir sorun vardır. Klasik Yeşilçam filmlerinin aksine her ikisi de oldukça fakirdir. Nermin (Türkan Şoray), geçimini manikür işi ile sağlayan, sürekli zengin kadınların Monte Carlo ve Paris’teki o varsıl hikâyelerini dinleyen genç kızdır. Mehmet (Ayhan Işık) ise, Kasımpaşa Tersanesi’nde kaynakçı olarak çalışmaktadır. Onun da İstanbul’un kenar mahallesinde oturan ailesinin de ekrana yansıdığı üzere geçim derdinde olduğu açıktır. Her iki gencin evinde dönemin Mısır ve Türk klasik müzikleri duyulmaktadır. Yani bir bakıma doğunun temsili içindedirler. Evlenebilmeleri için öncelikle her ikisinin de kalabalık aile evinden kopmaları gerekir. Bu nedenle de sürekli ev arayışına girerler. Fakat ikisinin de baktığı evler oturulacak gibi değildir. Baktıkları, içlerine sinen evler ise toplam kazançlarının iki katından bile fazla kira tutarındadır. Tüm bu arayışlar, Nermin ve Mehmet’i gerer. Nermin ve Mehmet’in gözlerinde tam bir ümitsizlik ve hayal kırıklığını görmemek mümkün değildir.

Bu aşamada artık 60’lı yıllar sinemasına, yine Türkan Şoray ve Ayhan Işık’ın rol aldıkları “Otobüs Yolcuları” ve Vedat Türkali’nin senaryosundan uyarlanma “Karanlıkta Uyunanlar” gibi filmler ile giren o sınıfsal çelişki kimi yönleri ile ekrana gelir. Bir taraftan Nermin’in müşterileri olan o zengin insanların müsrif hayatları; öte yandan İstanbul’a gelen yoğun göç ile yansıyan o büyük, heybetli, gökleri delen yüksek kiralı konutlar… Nermin, henüz filmin başlarında bazı tereddütleri olan biridir. Mehmet beraber baktıkları kimi evlere dudak bükmezken, Nermin sanki bir sınıf atlama telaşı içindedir. İşte tam da bu tereddüt anında bir gün zengin bir köşk sahibesine, oynadığı poker masasında manikür yapmaya gittiğinde onun oğlu, dönemin filmlerine yansıyan ve tam bir züppe olan Ender’in (Ekrem Bora) radarına girer. Ender, güzel Nermin’i zenginliğiyle elde etmek ister. Nermin, ilk başlarda Ender’e tepki gösterse de, sonrasında Ender’in yoğun ısrarları ve kimi kısmi tehditleri üzerine görüşmeyi kabul eder. Bir gün Kilyos’a gittiklerinde ise Nermin ile birlikte olur. Nermin, duyduğu pişmanlık üzerine Mehmet’in mutlulukla bulduğu evlerinde başka bir kişiyi sevdiğini söyler Mehmet’e. Bu haber üzerine tam bir yıkıma uğrar Mehmet ve artık kara sevda bataklığında savrulur. İş bile yapamaz olmuştur.

Sınıf Atlayan Mehmet ve Saklı Kara Sevdası…

Tam da bu sıralarda bir mucize gerçekleşir ve aldığı piyango biletine büyük ikramiye çıkar. Öte yandan Nermin’i elde eden Ender, evlenmemek için bin türlü bahaneler uydurmaktadır. Ender’in zengin ailesi de Nermin’i kabullenmez. Bu durum Nermin’in çevresinde de olumsuz sözlerle dedikodulara dönüşür. Aile baskısını da iyiden iyiye hisseder Nermin. Öte yandan Mehmet de eski saf, sevgiye tapan halinden uzaklaşmıştır. Sınıf atlayan Mehmet, önce hızlı bir müteahhit olur, ardından müzikhol işine girer. Eğlence mekânına gelen Nermin’i sefil bir halde görür. Nermin’in türlü görüşme isteklerine ret cevabı verir.

Hatta yapımın bu aşamalarında, Mehmet’in tüm yakarışlara karşın kat’i halleri Metin Erksan’ın 1965 yılında çekeceği “Sevmek Zamanı” filminin özellikle “sureti sevme” gibi yönlerini bize hemen anımsatır. Nermin ne yaparsa yapsın, aslında ona halen deliler gibi âşık olan Mehmet’in gururunun önüne geçemez. Öte yandan içi intikam hırsıyla doludur Mehmet’in. Ender’in kız kardeşi olan Filiz (Nebahat Çehre) ile tanışır. Tıpkı Ender gibi kıza evlilik vaadinde bulunarak ona da tıpkı Nermin’e yapılanları yapar. Filmin finali ise tipik Yeşilçam melodramlarından farklı bir veçheye bizleri götürür. Asansör sahnesinde gözüktüğü üzere Nermin, asansörden aşağıya iner, Mehmet ise yukarıya çıkmaktadır. Aşkına ihanet eden Nermin’e ceza bu asansör sahnesi ile bile belli edilir. Çünkü ne olursa olsun hayat acıdır ve sevdalar hep tatlı sona ulaşmaz…

Yeşilçam’a Metin Erksan Dokunuşu…

Acı Hayat”, köy gerçekçiliğinden artık sınıfsal çelişkileriyle kentlere uzanan Metin Erksan’ın erken dönem filmlerinden birisidir. 1962 yapımı film, ileride kimi Yeşilçam yapımlarında görülen ögeleri taşır bünyesinde. Örneğin aşk, hatta kara sevda. Ancak yapımın farkı kendisini kolayca belli eder. İki genç sevgili de fakirdir. Onları baştan çıkartan “femme fatale” gibi kötü karakterlerin erkek halini temsil eden sonraki Yeşilçam yapımlarının kötü adamı Ekrem Bora, bu filmle erken bir kötü adam deneyimini yaşatır bizlere. Ender’in kız kardeşi olan Filiz ise klasik Yeşilçam’dan uzaktadır. Onun intikam almak ya da Nermin’e kötülük yapma arzusu yoktur. Hele son sahnede görüleceği gibi gerçekten o da Mehmet’i en saf haliyle çok sever. Aslında filme bütünüyle bakıldığında hiçbir karaktere nefretle bakmaya imkân sunmuyor. Hepsi diğer yapımlara göre çok kötü değildir.

Film, sosyal gerçekçi boyutunun yanı sıra özellikle çekim teknikleri itibariyle yenilikçi bir yapıdadır. Yakın çekim ve hareketli kamera yöntemi ile kişinin çevre, doğa, orman ile bir bütün olarak başarılı ortaya serilimi ve Fecri Ebcioğlu’nun müzikleri ile kendisini başarılı bir yapım olarak hemen öne çıkartmakta. Ebcioğlu’nun Batı tarzı müzik kullanımının, Mehmet ve Nermin’in doğuyu temsil eden aile yapısına nazaran, Ender’in zengin çevresini betimlemede katkısı büyük. Bunun yanı sıra kara sevda, intikam alma gibi Yeşilçam’ın sıklıkla kendisine yer edineceği temaları özgün bir biçimde sunmada da ön açıcı olduğunu belirtebiliriz “Acı Hayat”ın…

acı hayat

Yapımda henüz yirmili yaşlarına bile gelmeyen Türkan Şoray’ın “Nermin” rolüyle asıl olarak sinemada parladığını belirtmek gerek. Zaten bu rolü ile henüz erken yaşlarda sinemanın sultanı Antalya Altın Portakal Film Yarışması’nda en iyi kadın oyuncu ödülüne uzanmıştı. O tarihlerde kendisinden yaşça büyük olan Ayhan Işık ise, gerek terk edilen erkek olarak gerekse intikam alan bir karakter itibariyle başarıyla rolünün hakkından gelmişti. Ekrem Bora ise, henüz dozajı ilerideki yapımlar kadar olmasa da kötü adama belki de bu film ile başlangıç yapmıştı. Diğer yan rolde “Filiz” karakteri ile görünen ve halen de birçok yapımda görünen Nebahat Çehre, bundan yaklaşık altmış yıl önce çekilen bir film olmasına rağmen günümüzdeki görünümüyle de sanki kendisine zaman durmuş dedirtiyor. Hüseyin Baradan, Memduh Alper gibi oyuncularda deneyimlerini konuşturuyorlar.

“Acı Hayat”, melodramı seven Yeşilçam Sineması için önemli bir adım ve en başarılı örneklerinden birisi kuşkusuz. Dokunuşu Metin Erksan’ın özgün sanat bakışı ile olduğundan klişelerden uzak yapısıyla bu daha da değerli oluyor. Sonrasında çekilecek birçok filme de ilham verir ve melodram yapısıyla da isminin hakkını ziyadesiyle sunar üstelik… Kaçırmayın…

Yönetmen / Senaryo : Metin Erksan

Görüntü Yönetmeni : Ali Uğur

Kurgu : Özdemir Arıtan

Müzik : Fecri Ebcioğlu

Oyuncular : Türkan Şoray, Ayhan Işık, Ekrem Bora, Nebahat Çehre, Hüseyin Baradan, Handan Adalı, Asım Niptan, Memduh Alpar, Osman Türkoğlu, Faik Çoşkun, Ahmet Turgutlu

Türkiye / Romantik-Dram / 96 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz