Arada Bir Yerde / The In Between

“ARADA BİR YERDE”, AŞK ACISINI ANLATIYOR

“Tessa aşk asla sönmez”

Aşk;  mutluluk veriyorsa Tanrı’nın gökle buluştuğu yerde, acı veriyorsa yedi kat yerin dibinde, cehennemdesindir. Ve sevdiğini kaybetmişsen işte o zaman arada bir yerde, araftasın; ne yerde ne gökte, ölüm ile yaşam arasında bir yerde;  bedenin bu dünyada ama ruhun sevdiğinle uçmuştur adeta…

Evet Dante’nin katlarından söz ediyorum; zaten  film, hikayenin bütününde bu fonu kullanıyor. 

Ve her aşk hikayesi aslında bir hayalet hikayesidir.

Kavuşamadığın ya da kaybettiğin sevgilinin hayaleti hep seninledir artık; nereye baksan onu görürsün.

Aşk hikayesini en unutulmaz yapan şey ise nasıl sonlandığıdır. Gerçek aşk hikayelerinin sonu mutlu bitmez; Romeo Juliet, Anne Karenina, İngiliz Hasta sadece birkaç örnektir. Film anlatıcısı olarak tam da buraya gidecek en güzel şiirden bir bölüm  eklemek isterim. Aragon’dan “Mutlu Aşk Yoktur” 

“Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin 

Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara 

Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda 

Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da 

Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin 

Mutlu aşk yoktur…”

filmde edebi kahramanlara gönderme yapılırken böyle bir şiir de kullanılsaymış keşke, güzel bir kompozisyon olurdu…

İş seyirciye kalıyor artık, aşık seyirciler  kendilerine yansıyan bu hikayeye uygun bir şiir seçip filmin bir  bölümüne yerleştirirlerse hikayeye  anlam katmış olurlar. Örneğin ben “Mutlu Aşk Yoktur” şiirini Tesla ve Skylar’ın sinemada film seyrettikten sonra aşk üzerine yaptıkları yorumlar bölümüne ekledim. Tessa unutulmaz aşklarının  sonunun iyi bitmediğini  dile getirirken Skylar  “Jane eyre” “Aşk  ve Gurur” romanlarını örnek vererek “bu roman kahramanlarının aşkları mutlu bitmiştir” diyor. Tessa ise Yazarların o aşk hikayelerini erken bitirdiği için böyle olduğunu söyler. Tessa’nın tarafında biri olarak tam bu sözünün arkasına şiiri ekledim…

FİLMİN KISA BİR ÖZETİ

Romantik, dram, bilim kurgu türünde olan The In Between”in yönetmenliğini Amerikalı Arie Posin üstlenmiş, filmin senaryosunu Marc Klein yazmış. Oyuncular; Tessa’yı Joey King, Skylar’ı Kyle Allen, Tessa’nın en yakın arkadaşını Celeste O’connor, Tessa’nın annesini ise Kim Dickens oynuyor. 

Tessa fotoğrafa tutkulu, bulduğu her fırsatta makinesini boynuna takıp fotoğraf çekmek için yollara düşen bir genç kızdır. Geçmişi biraz karışıktır, çocukluğunda yaşadığı travma onu diğer insanlarla mesafeli olmaya koşullandırmıştır, içine kapalıdır, yetenekli olmasına rağmen  çektiği fotoğrafları bile piyasaya çıkarmaz. 

Bir gün sinemaya film izlemeye gittiğinde  salona ikinci seyirci olarak gelen biri daha vardır. Bu kişi skaylar’dır. Sinemada tanışan ve sonradan sevgili olan bu çiftin hayatı da artık bir filme dönüşür.  Bir kaza sonucu Skylar’ı kaybeden Tessa ölümünü  kabullenmediği için onun hayaleti ile yaşamaya başlar,  Skylar’ın öteki dünyadan kendisiyle bağlantıya geçmek istediğine inanır…

FİLMİNDEN YANSIMALAR

Bir insan okuduğu kitaptan ya da izlediği filmden kendinden ne kadar çok şey buluyorsa o eser o kadar gerçekçidir. Film bir yönüyle bilim kurgu, gerçek dışı olsa da bu öyküde kendimden çok şey buldum. Bahsedilen kitap ve filmlerden tutun da sinemada yalnızca iki kişi tarafından seyredilen film, yapılan fotoğraf  banyolarına  kadar. Ayrılık da ölüm kadar zor bir olaydır ve tıpkı filmdeki gibi uzun yıllar bir hayaletle yaşarsın artık. Bu aşk hikayesi  bana eski yaralarımı hatırlattı, ister istemez yarayı kanattı ve filmlerde kolay kolay ağlamayan biri olarak birkaç damla gözyaşı aktı. Filmin ana teması “aşk acıtır” sözü adeta seyircide karşılığını buluyor ve aradan çok uzun yıllar geçse de acıtmaya devam ediyor. Belli ki yönetmen bu konuda ehil. 2013 yılında da “Aşkın Yüzü” filmini çekmiş. Aşıklar şehri olarak gördüğü Paris’i  “Cennet, yağmurlu bir Paris’tir” diyerek Paris’i cennet olarak nitelendiriyor. Filmi seyredenler eğer bu hikayeye yabancı değilse kafasında otomatik olarak yağmurlu bir şehir belirecektir.

Tabii ki eleştirelerim var; böyle bir hikayenin gerçek dışı değil gerçek üstü (sürrealizm) ile anlatılsaydı; yani gerçeğin insandaki izdüşümü şeklinde bir yaklaşımla anlatılsaydı çok daha etkileyici olurdu. Yine de filmi sevdim, güzel bir aşk hikayesi.Uzun zamandır da derinliği olan bir aşk hikayesi seyredememiş olmak da filmi sevmeye bir başka neden.  Eminim izleyen çok insan bir şekliyle kendi hikayesini görecektir orada…

İyi seyirler.

Yönetmen : Arie Posin

Senaryo : Marc Klein

Kurgu : Zach Staenberg

Oyuncular : Joey King, Kyle Allen, Kim Dickens, John Ortiz, Celeste O’Connor, Donna Biscoe, April Parker-Jones, Jeffrey Vincent Parise

ABD / Romantik-Dram-Bilimkurgu / 115 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

1 YORUM

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz