Silverton Kuşatması / Silverton Siege
“ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİ ÇOK YÜKSEKTİR”
Sözkonusu ülke hele de Güney Afrika ise!
Güney Afrika filmi olan “Silverton Kuşatması” ödenen bu bedellerden bir bölümünü anlatıyor. Hikayeye geçmeden Güney Afrika hakkında kısa bir tarihe göz atmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü parçayı iyi anlamak için bütüne göz atmak gerekir.
Beni takip eden okuyucular iyi bilir, filmin eleştirisini yapmadan önce özellikle biyografik ve toplumsal filmlerde her zaman bir önsöz yazmaya çalışırım; Ben de filmi izlemeye başlarken ilk sahnelerde neyi anlattığını öğrendikten sonra filmi durdurur; konuyla ilgili bilgim varsa tazelerim, bilgim yoksa mutlaka öğrenmek için araştırırım ve ondan sonra filmin sonuna kadar izlerim. Şayet sinemada seyredilecek bir filmse de gitmeden hakkında araştırmalarımı yaparım. Bu şekilde izleme çok daha anlamlı oluyor. Okuyuculara da önerim bu yöndedir. Boş boş, kuru kuru bir filmi seyretmektense bu bilgileri kısa da olsa size sunarak anlamlı bir seyir gerçekleştirmenizi sağlamak istiyorum.
Güney Afrika’nın tahminimizin çok ötesinde bir insan tarihi olduğunu biliyor muydunuz? Tam 3.5 milyon öncesine dayanıyor. Paleoantropolojik olarak en eski fosiller burada bulunmuş. Yani aksi kanıtlanana kadar insanlığın en eski tarihi.. Peki nasıl oluyor da bu kadar eski tarihi olan bir ülke bu kadar zulme ve sömürüye maruz kalıyor?
18. yüzyılda modern dönemin başlamasıyla Hollanda doğu Hindistan Şirketi, bu geçiş yolunda Ümit Burnunda mola ve dinlenme yeri olarak kullandıkları bölgeye göz koyarak “arsız misafir ev sahibini bastırır” misali orayı işgal ederek köle ticaretini başlatmışlardır. 19. yüzyılda bu şirketin iflasıyla Hollanda’yı işgal eden Fransa, ardından da İngiltere buralarda kolonilerini kurmuşlardır…
Tabii beyazlar hem talan ederler, hem de talan ettikleri ülkenin halkını aşağılarlar… 20. yüzyılın ikinci yarısı ırkçı baskıların artmasıyla ayaklanmalar da artar. Bu ayaklanmalardan biri de 1976 öğrenci hareketi olan Soveti ayaklanmasıdır. Tam 176 siyah öğrenci ölmüştür.
Bu ülkenin en önemli devrimci kahramanı ise Nelson Mandela’dır. Ömrünü ırkçılıkla mücadeleye adamıştır.
Ulusal kurtuluş mücadelesi veren Mandela 1962 yılında faaliyetlerinden dolayı tutuklanarak tam 27 yıl hapishanede kaldı. 1990’lı yıllarda Güney Afrika’nın kurtuluş örgütlerinin ve uluslararası kuruluşlarının mücadelesiyle serbest bırakıldı. O dönemi çok iyi hatırlıyorum görkemli bir dönüş yapmıştı.
1993 yılında Nobel Barış Ödülünü aldı.1994 yılında da yapılan seçimlerde ezici bir çoğunluk sağlayarak Ülkenin devlet başkanı oldu. 1918 yılında mücadeleyle geçen hayatı noktalanır…
SİLVERTON KUŞATMASI, BİR GRUP DEVRİMCİ EYLEMİ
Yıl 1980’dir; tıpkı ülkemizde olduğu gibi dünyada da bir dönemeç noktasıdır. Birçok ülkede baskı ve zulümler artmaktadır; dolayısıyla karşı eylemler de büyümektedir.
Güney Afrika’nın başkenti Pretoria bu eylemlere sahne olan şehirdir. Film gerçek olaylardan esinlenilerek çekilmiştir.
Yukarıda bahsettiğim 16 Haziran Soveti öğrenci ayaklanması sonucu kurtuluş güçlerinin büyük bir kısmı öldürülmüş, kalanlar da cezaevlerine tutsak olarak gönderilmiştir. Dışarıda kalan gençler ise bu zulümkar ve ahlaksız sisteme son vermek için eylem planları yapmaktadırlar.
Hedef: sivil ölümlere sebebiyet vermeden büyük kentleri sabote etmek ve ülkeyi yönetilemez duruma getirmek.
Silverton benzin istasyonuna baskın yapacak dört kişinin içinde; grubun önderi Calvin Khumalo (Thabo Rametsi) Terra Mabunda (Noxolo Dlamini) Sechaba (Tumisho Masha), Masego vardır. Ne var ki Calvin olay mahallinde bir tuzak olduğunu sezer ve polis ile kovalamaca başlar. Bu kaçış sırasında Masego öldürülür, kalan üç kişi tesadüfen bir bankaya sığınırlar ve banka çalışanlarını ve müşterileri rehin alırlar…
“Bu bir banka soygunu değildir”
Calvin böyle söyleyerek orada bulunan insanları rehin alır. Artık bu kapanda gerek banka personeli, gerek müşteriler içinde farklı karakterlerle ile karşı karşıya geliyorsunuz. İhanet edenler mi, siyahları insan olarak kabul etmeyenler mi, kimliğinden utanıp kendini gizleyenler mi, yüreği insan sevgisiyle dolu olanlar mı dersiniz…
Spoiler vermemek için ayrıntılı karakter incelemesi yapmayacağım; çünkü filmin ters köşeleri var, şaşırtıyor. La Casa De Papel’i çağrıştırsa da içerik bakımından tamamen farklı, buradaki soygun değil; hatta gerektiğinde büyük kasalarla parayı yakan bir anlayış var karşımızda.
Durum gittikçe çapraşık bir hal alınca Calvin “Nelson Mandela’nın serbest bırakılması karşılğında rehineleri bırakıp teslim olacaklarını” söyler. Calvin, bunu imkansız olarak niteleyen arkadaşlarına Mandela’nın şu sözünü söyler: “Yapılana kadar herşey imkansız görülür.”
Filmin yönetmenliğini Mandla Dube yapmış, senaryosunu Rashid Lanie yazmış. Mandla Dube’nin Netflix’te 2016 yapımlı bir filmi daha var; Kalushi, orada da 1970’leri anlatmış. İzleyeceğim.
Çekimleri Güney Afrika’nın Pretoria bölgesinde gerçekleştirilen filmin Amerikan aksiyon filmlerinden hiçbir farkı yok. Hatta “acaba Amerikalı bir yönetmen mi çekmiş” diye düşünmedim değil. Gerilim ve aksiyon hiç düşmüyor. Mesajlar ve tiplemeler gayet iyi. İmdb puanı çok yüksek değil ama ben başarılı buldum.
İyi seyirler…
Yönetmen : Mandla Dube
Senaryo : Sabelo Mgidi
Görüntü Yönetmeni : Shaun Harley Lee
Kurgu : Richard Starkey
Müzik : Rashid Lanie
Oyuncular : Arnold Vosloo, Sarah Kozlowski, Thabo Rametsi, Noxolo Dlamini, Noxolo Dlamini, Elani Dekker, Jacques Gombault, Stefan Erasmus, Justin Strydom, Michelle Mosalakae
Güney Afrika / Aksiyon-Polisiye-Suç-Dram / 100 Dk.
Yorumda bahsettiğim “Kalushi” filmini izlemenizi de öneririm; hatta “silverton Kuşatması”nı izlemediyseniz öncesinde “Kalushi” yi tavsiye ederim.Giriş bölümünde bahsettiğim 16 Haziran Soveti ayaklanması sonrasını anlatıyor. Bu filmdeki kahraman da gerçek, filmin final kısmındaki üç idam ise size bir çağrışım yapacaktır…