Duse
ZOR BİR KADININ İNCELİKLİ PORTRESİ
“Duse”, tam olarak “Martin Eden”in düzeyine ulaşmasa da, zor bir kadının incelikli portresi olarak çok başarılı bir film. Kusursuz oyuncu yönetimi bir yana, iki saat boyunca sinemanın en heyecan verici oyuncularından Valeria Bruni-Tedeschi’yi izlemek bile görsel işitsel bir şölen.
FİLMEKİMİ 2025 GÜNLÜKLERİ 4
1858’de Lombardiya’da doğan, zamanının en büyük oyuncularından, modern tiyatronun simgelerinden Eleonora Duse, yoğunluğu, inancı ve uzun ömürlülüğüyle, yaşadığı dönemde çağdaşları Sarah Bernhardt, Isadora Duncan ve Alla Nazimova gibi birçok ünlü tiyatrocunun saygısını kazanmış, İtalya’da ulusal bir efsane olmuştur
Vizyon sahibi İtalyan “auteur” Pietro Marcello sıra dışı biyografisi “Duse”de, onun geçmişte kalmış muhteşem dönemine şöyle bir bakarak, öykülerle dolu kariyerinin alacakaranlığında İtalya’da faşizmin yükselişe geçtiği Birinci Dünya Savaşı sonrası yıllarıyla kesişen ateşli bir portresini çiziyor.
İtalya’nın önde gelen sahne efsanesi Duse, 1909’da emekli olarak ABD’de turneye çıkmış, ancak savaş sonrası Berlin Bankası çöküp neredeyse beş parasız kalınca mali gerçekler onu sahneye dönmeyi yeniden düşünmeye zorlamıştır. Filminde Marcello, 60 yaşını geçmiş, tüberküloz hastası emekli tiyatrocunun 1924’teki ölümünden sadece üç yıl önce oyunculuğa yeniden takıntılı hâle geldiği döneme odaklanıyor.
Büyüleyici oyuncu Valeria Bruni-Tedeschi’nin olağanüstü duyarlıkla canlandırdığı Eleonora Duse, bu vahşi dönemde, farklılaşmış bir dünyanın çalkantılarına ve kötüleşen sağlığına rağmen mesleğine geri dönerek, hakikat ve direniş için aradığı sığınağı tiyatroda buluyor, kendini yeniden keşfediyor, performansı devrimci bir direniş eylemi olarak görüyor.
Tutkulu asistanının (Fanni Wrochna) yardımıyla emekli olması için yalvaran kızının (Noémie Merlant) yalvarışlarına karşı koyuyor ve sahneyi elektriklendirecek yeni fırsatların tadını çıkarıyor. Ancak, Duse’nin yeniden alevlenen bu şöhret tutkusu ne yazık ki uygunsuz bir zamanda geliyor.
Savaşın sona ermesinden sonra durum değişmiş ve ülkesi, eski sevgilisi oyun yazarı Gabriele D’Annunzio’nun (Fausto Russo Alessi) arkadaşı olan Benito Mussolini’nin (Vincenzo Pirrotta) yükselişiyle Faşizme doğru sürüklenmeye başlamıştır. Pietro Marcello herkesin bildiği o yaklaşan karanlığı, kör kör parmağım gözüne değil zarafetle, örneğin Duse’nin grubundan eşcinsel bir oyuncunun (Vincenzo Nemolato) maruz kaldığı homofobik olaylar gibi ipuçlarıyla hissettiriyor.
Tek bacaklı, açık sözlü arkadaşı Sarah Bernhardt’ın (dört dörtlük bir Noémie Lvovsky) uyarısıyla Savaş öncesi tiyatronun eserlerini geride bırakarak doğrudan güncel zamana hitap eden sanatı tercih etmeyi kararlaştıran Duse, acemi bir oyun yazarının (Edoardo Sorgente) iddialı metaforik oyunuyla büyük başarısızlığa uğruyor. Aslında Duse’nin aşırı sağ ya da yükselmekte olan aşırı solla aynı çizgiye gelmesi her iki durumda da başarısızlığa mahkûmdur. Çünkü sanatın dönüştürücü güçlerine inanan bu yılmak bilmez kadın, sanki etrafında olup bitenlerden tamamen habersiz gibidir. Tarihsel olayların acımasızlığıyla boğuşurken veya ütopya olasılığına tutunurken, sadece sonlara doğru, sağlığını ve sevgisini feda etme pahasına sanatını devrimci bir eyleme dönüştürüyor; son yolculuğunda hayattan vazgeçebileceğinin, ancak gerçek doğasından vazgeçemeyeceğinin farkına varıyor…
Tarihi biyografik filmin kalıplarını reddeden Pietro Marcello, melodramı incelikli fırça darbeleriyle dışavurumcu bir müzikle harmanlayarak güzelliğin ve ölüm karşısında cesaretin yalın tasvirini tercih ediyor. Super 16 ve 35 mm’de çektiği filmde, artık imzası haline gelmiş çarpıcı (ve bu kez renklendirilmiş) arşiv görüntüleri, Faşizmin manzarayı nasıl değiştirdiğinin gözle görülür işaretlerini yansıtarak paletin canlılığını arttırıyor.
“Martin Eden”de (2019) olduğu gibi, Marcello bir kez daha Sacha Ricci ve Marco Messina ile iş birliği yapıyor ve onlara üçüncü besteci Fabrizio Elvetico’yi katarak bu filminde de anakronik biçemde elektronik müzik kullanıyor. Bu da başkahramanın gerçeküstü iştahının içsel titreşimlerini güçlendiriyor.
Sonuç olarak “Duse”, tam olarak “Martin Eden”in düzeyine ulaşmasa da, zor bir kadının incelikli portresi olarak çok başarılı bir film. Kusursuz oyuncu yönetimi bir yana, iki saat boyunca sinemanın en heyecan verici oyuncularından Valeria Bruni-Tedeschi’yi izlemek bile görsel işitsel bir şölen.
Yönetmen : Pietro Marcello
Senaryo : Letizia Russo, Guidio Silei, Pietro Marcello
Görüntü Yönetmeni : Marco Graziaplena
Kurgu : Fabrizio Federico, Cristiano Travaglioli
Müzik : Fabrizio Elvetico, Marco Messina, Sacha Ricci
Oyuncular : Valeria Bruni-Tedeschi, Fanni Wrochna, Noémie Merlant, Fausto Russo Alessi, Vincenzo Pirrotta, Vincenzo Nemolato, Noémie Lvovsky, Edoardo Sorgente
İtalya / Tarihi-Biyografi-Dram / 122 Dk.