Suna
Bir Kadın, Bir Erkek ve Bir Kasaba…
“Suna” her ne kadar yeterince bilinç oluşan meseleleri sıklıkla işlendiği gibi yenilik barındırmayan bir anlatımla sunan senaryo zaafına rağmen yine de haftanın izlenmeye en layık ve şans verilmesi gereken yapımlarından.
Erkeğin egemen olduğu dünyada tutunmaya çalışan kadınlar
Yönetmenliğini Çiğdem Sezgin’in yaptığı, Türkiye, İspanya ve Bulgaristan ortak yapımı olan “Suna” aslında bir üçlemenin ikincisi. Yönetmenin ilk filmi olan 2015 tarihli “Kasap Havası” da yine bir kadının kendisi ve toplumsal normlar arasında kalan benlik mücadelesini odağına almıştı. Üçlemenin ikincisi olan 2022 yapımı “Suna” filmi ise erkek egemen dünyada tutunmaya çalışan kadın karakterin varoluşsal sorununu daha keskin hatlarla ele almaya çalışıyor. Üçlemenin son filmi ise “ Bir Mart Günü” olarak belirlenmiş ve bildiğim kadarıyla halen proje aşamasında.
Yönetmen Çiğdem Sezgin özellikle kadının toplum önünde karşılaştığı baskıları teşhire ve mücadeleci kadının attığı adımları göstermeye çok önem veriyor. Verdiği bir röportajda da zaten bunun altını çiziyor : “…Evlere, odalara sıkışmış, istediği hayatı yaşayamayan birey olmasının önündeki engelleri yıkmaya çalışan karakterler yazmayı seviyorum.” Hatta bu konuyu yönetmen o kadar çok önemsiyor ki film yönetmenliğinin de ötesinde bir bilim insanı sıfatıyla da bu üçlemesindeki karakterlerden Suna’yı Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarımı Bölümünde yüksek lisans tezi olarak ele almış. Tezin ismini ise “Türkiye Sinemasında Yoksun Kadın Temalı Filmler ve Suna Filminin Anatomisi” olarak koymuş. Meraklısı rahatlıkla teze internet ortamında ulaşabilir.
Benim geçen sene Antalya Film Festivalinde izleme imkânı bulduğum “Suna”, 18 Ağustos itibariyle “Başka Sinema” kapsamında gecikmeli olarak sınırlı salonda gösterim imkânı buluyor. Yapım geçen sene Adana, Antalya, Ayvalık ve Ankara Film Festivallerinde de görücüye çıkmıştı. Gelelim konumuza: Suna (Nurcan Eren) ellili yaşlarında, erken yaşlarda evlilik yapmış ancak daha sonra kocasından ayrılıp geçimini temizlik, bakım gibi işlerle sağlayan yalnız bir kadındır. Suna’nın en yakını ve de bir aile dostu olan Erol, bir kadının dul kalmasının zorluğunun farkında olarak onu yine dul kayınpederi olan yetmişli yaşlarındaki Veysel (Tarık Papuççuoğlu) ile tanıştırır. Ekonomik bağımsızlığı olmadığı için Suna birliktelik teklifini kabul eder. Suna, daha öncesinde tanımadığı Veysel ile bu tanışıklık sonrasında İstanbul’dan Karadeniz’in çılgın dalgaları ile meşhur bir kasabasına yerleşir. Yapımın afiş fotoğrafına da konu olan duvarlarında tavus kuşu figürlü halının da bulunduğu bu evde iki yabancı olan, henüz resmi nikâh kıymayan bu ikili arasında ilk başlarda her şey iki yaşını başını almış kişinin toplum normlarınca standartlaştırılan iş bölümüne münasip giderken, Suna bir süre sonra bu ilişkinin kendisine yüklediği misyondan sıkılmaya başlar.
Kendisi evi toparlayıp Veysel’in getirdiği yiyeceklerle yemek hazırladıkça Veysel için ortada hiçbir ciddi sorun görünmemektedir. Ancak bu durumdan bunalan Suna artık aynı yatağı bile kendisiyle paylaşmak istemez. Ve küçük kasabada kendi benliğinin ispatı bakımından tek başına gizli gizli içki içmeye başlar. Hatta mekânlara giderek çevrenin ne dediğine aldırmaksızın yalnızlığını giderme arayışına girer. Ancak onun için asıl kırılma noktası Can (Fırat Tanış) isimli entelektüel bir sinema eleştirmeni ile tanışması olur. Suna, ilk kez kendisini anlayan, gerçekten ondan bir beklenti içinde olmaksızın ve çekinmeden iletişim kurabildiği birisi ile görüşmenin huzuruna ulaşır. Ancak bu durum gittikçe kasabada konuşulmaya ve dolayısıyla da giderek iletişim kanalları kapanan Veysel ile bazı içinden çıkılmaz sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Hemen belirtelim ki entelektüel Can karakterini yönetmen Çiğdem Sezgin sevdiği arkadaşı, erken kayıplarımızdan değerli sinema eleştirmeni Cüneyt Cebenoyan’dan esinlenerek yarattığını belirtmekte. Can, yönetmene göre toplumda iyi ve doğru adamların da olduğunun temsili gibidir. Şimdi Suna çevre baskısını daha da fazla hissetmeye başlar.
Kadınlığın Kasabadaki İmtihanı…
Veysel karakterine hayat veren Tarık Pabuççuoğlu ilk kez bir arthouse filmde ve üstelik de başrol bir rolle karşımızda. Aslında tam bir kötülük timsali olmayan, kendisi de yalnız ancak toplum normlarına uygun bir evlilik peşinde olan Veysel karakterini başarıyla oynuyor. Diğer karakterler de iyi. Ancak film oldukça ciddi ve kronik bir sorunla ve bunu açıkça dillendirme iddiasıyla yani toplumsal normların, kasabanın insanların benliklerini sınırlayan hallerine mercek uzatırken bazen bu ideal amaç uğruna abartılı ögeleri de yapıma katmış.
Filmde Suna karakteri oldukça idealize çizilirken özellikle Can ile olan sahneler çok gerçekçi olarak sunulmuyor. Bunun yanı sıra kasaba ve kadınlık hallerine ilişkin örneğin Atıf Yılmaz gibi yönetmenlerin bilinç dışı ögeleri de sundukları daha iyi yapımları görmüştük. Üstelik geçmişin tüm o yetersiz teknik araçlarına rağmen. Dolaysıyla bilindik bir konunun bu türden çok da yenilik içermeyen, standart bir anlatımla ve biçimle sunulması yenilik arayan izleyici için normal ya da basit karşılanabilir. Daha fazla düşündürten boyutları ile kadınlık hallerinin ele alınması filme daha zengin bir boyut kazandırabilirdi. Yine de yapımda Veysel’in tam bir kötü olarak çizilmemesi ya da iyi karakterlerin de zaaflarının olabileceğini hissettirmesi yani karakterleri karton gibi çizmemesi filmin artılarından bence.
Suna, aynı zamanda değerli bir ödülün de sahibi. 2022 yılında Adana Altın Koza Film Festivalinden İzleyici Ödülü ile döndü. Bu hafta “Başka Sinema” kapsamında gösterime girecek olan “Suna” her ne kadar yeterince bilinç oluşan meseleleri sıklıkla işlendiği gibi yenilik barındırmayan bir anlatımla sunan senaryo zaafına rağmen yine de haftanın izlenmeye en layık ve şans verilmesi gereken yapımlarından. Lütfen bu türden bağımsız ve iyi niyetli yapımlara desteğimizi seyirci olarak gösterelim ve filmleri sinemada izlemeye çalışalım…
Yönetmen / Senaryo : Çiğdem Sezgin
Görüntü Yönetmen : Ersan Çapan
Kurgu : Ersah Çiçek
Müzik : Kemal Afşin
Oynayanlar : Nurcan Eren, Tarık Papuççuoğlu, Fırat Tanış, Erol Babaoğlu, Erdem Akakçe, Ezgi Coşkun, Gamze Demirbilek, Oğuz Kara
Türkiye-İspanya-Bulgaristan / Dram / 105 Dk.