Maymunlar Cehennemi : Yeni Krallık
Serinin en zayıf filmi
Bu son Maymunlar Cehennemi filmine serinin en kötüsü etiketini rahatlıkla yapıştırabilirim. Bir filmi, sadece bilgisayar destekli görsel efektler ve aksiyon sahnelerinin görkemliği kurtarmaya yetmiyor. Senaryo iyi yazılmamışsa ve seyirciye sürprizli sahneler sunamazsanız sıradanlığa mahkumsunuz demektir. Bu filmde sıradan bir Maymunlar Cehennemi! Sadece türün meraklıları için çekici olabilir.
Senaryosunu 4 ismin ortaklaşa yazdığı filmin yönetmen koltuğunda “Labirent” serisinin yönetmenliğini yapan Wess Ball oturuyor. 145 Dk. süreli film türün meraklılarına keyif veriyor mu tartışılır. Ben beğenmedim. Bence bugüne kadar çekilen serinin en zayıf filmi. Maymunların tasviri ve aksiyon sahneleri fena değil ama oldukça tanıdık olan bilimkurgu türündeki “kötülere karşı olan iyilerin savaşı” senaryo iyi yazılmayınca tat vermiyor.
Film, “Maymunlar Cehhennemi : Savaş“ın devamı niteliğinde. Hikaye, maymunların efsanevi lideri Sezar’ın cenaze töreni sekansı ile açılıyor. Sonrasında 300 yıl sonrasına gidiyoruz. O günlerde Dünya da yayılan bir virüs insanlardan konuşma ve düşünme yeteneğini almış, maymunlara ise tam tersi bir etki yapmıştır. Anlatılan hikayede seyirciye, 300 yıl sonrasında ki yeni maymun kahramanımız Noa tanıtılıyor. Noa (Owen Teague), annesi, babası, sevgilisi Soona (Lydia Peckham), yakın arkadaşı Anaya (Travis Jeffery) ve halkı ile birlikte yerleştikleri “Kartal Klanlığı” ismi verdikleri ovada sakin bir hayat sürmektedir.
Kartal Klanı’ndaki maymunlar, kartal yumurtaları bulup, kartallar yumurtalardan çıktığında onlarla olası bir bağ kurarlar. Bu maymunlar, özel bir maymun şarkısı söyleme becerileri sayesinde kartallarla iletişim kurabileceklerine inanıyorlar. Krallığını ilan eden Proximus Caesar (Kevin Durand), generali ile birlikte ortalığa dehşet saçmakta ve insanların deniz kıyısında bir sığınakta sıkışıp kalan teknolojik silahlara ulaşmaya çalışmaktadır. Bu yaşanan olayların ortasında kalan genç kızımız Mae (Freya Allan), Noa ile birlikte el ele vererek ortalığa dehşet saçan krallığı yok etmek için mücadele edecektir.
Bilimkurgu her zaman topluma bir ayna tutmuş, kaygılarımızı ve arzularımızı fantastik ortamlarda seyircisine yansıtmıştır. Baskın zeki tür olarak maymunların insanları geride bıraktığı bir dünyanın tüyler ürperticiliği tüm çıplaklığı ile Fransız yazar Pierre Boulle‘un 1963 tarihli “La Planète des singes / Maymunlar Cehennemi” romanı ile tüm Dünya’ya duyurulmuştu. Bu kışkırtıcı öncülük, kısıtlı imkanlarla 1968 yılında çekilen ilk filmle hayal gücünü harekete geçirmekle kalmadı, aynı zamanda seyircinin ihtiyaçlarına cevap veren devasa bir eğlence serisini de doğurmuş oldu. Bu heyecan verici maceralar, insanın çılgınlığına dair sert yorumları harmanlayarak toplumsal meseleleri ele almayı çoğu kez başardı.
Serinin, 1968 yılında çekilen, başrolde ünlü oyuncu Charlton Heston‘ın rol aldığı filmle başladığını yukarıda yazmıştım. Bu ilk filmin tadını, sonrasında çekilen serilerin hiç biri veremedi. Maymunlar Cehennemi serisi, tıpkı canlandırdıkları maymunlar gibi, 1960’lardaki kökenlerinden, oldukça gerçekçi, CGI destekli maymunları beyazperdeye taşıyıp, yıllar içinde geliştirerek modern bir tasavvura kavuşturmayı başarmalarına rağmen hikaye olarak ne yazık ki 1968 Yılında ki filmin seviyesine yaklaşamadılar.
Serilerde, maymun-insan dinamiğinin duygusal ve felsefi katmanlarını derinleştirip birleştirmeye çalışan yapımcılar bunda başarılı oldular. Bu yeni yapımda da, karakter gelişimi ve duygusal gidişatla anlatının derinliği artırılmaya ve ilgi çekici hale getirilmeye çalışılmış. Yetenekli oyuncu kadrosuna rağmen filmin başlangıcı anlatım yükü taşıyor. İlk sekans, bu yeni dünyayı kurmak için yoğun bir şekilde kapsamlı anlatıma ve dünya inşasına dayanıyor. Bu anlatım başlangıçtaki ilerlemenin yavaşlamasına neden olmuş.
Noa ve Soona’nın aşkları oldukça ılımlı bir ritmde seyirciye sunulurken, hikayede anlatılan maymunlar oldukça bilindik ve tahmin edilir karakterlere sahipler. Son derece zeki olan maymunların daha ilginç konuşmalar yapması gerekirken aralarında geçen diyalogların çoğu öyle basit ki… Kötü yazılmış senaryo ve diyaloglar! Seyirciye gerçek bir sürpriz hikaye sunamayan filmin tek iyi yanı bilgisayar destekli görsel efektler ve aksiyon sahneleri. Filmin sonunda serinin devam edeceğine dair bir jenerik yok ama “Yeni Krallık” serinin üç bölüm olarak tasarlandığını biliyoruz.
İmtiyaz sahibinin izniyle sevilen romanların devamının sinemaya uyarlanması hassas bir dengeleme gerektiriyor. Bunu yapamazsanız seriler sıradanlıktan öteye geçemiyor. Bazıları bana kızacaktır ama bu son filmde sıradanlıktan nasibini alan bir yapım. Son üç seride ki oyuncuların yerini bu yapımda yeni isimler alıyor. Sezar rolü ile özdeşleşen Andy Serkis yeni filmde artık yok. Filmin kalbini oluşturan, Sezar’ın yerini alabilecek genç şempanze rolünde Owen Teague güçlü bir performans sergiliyor. Mae rolünde Freya Allan, Proximus tarafından avlanan, travmatik geçmişi nedeniyle hızla olgunlaşmaya zorlanan ama yine de yaşının doğasında olan kırılganlığı koruyan, filmin en ilgi çekici karakteri, karmaşıklık yaşayan gizemli genç kadın rolünde olduça başarılı.
Sonuç olarak, bu son Maymunlar Cehennemi filmine serinin en kötüsü etiketini rahatlıkla yapıştırabilirim. Bir filmi, sadece bilgisayar destekli görsel efektler ve aksiyon sahnelerinin görkemliği kurtarmaya yetmiyor. Senaryo iyi yazılmamışsa ve seyirciye sürprizli sahneler sunamazsanız sıradanlığa mahkumsunuz demektir. Bu filmde sıradan bir Maymunlar Cehennemi! Sadece türün meraklıları için çekici olabilir.
Yönetmen : Wes Ball
Senaryo : Josh Friedman, Rick Jaffa, Amanda Silver, Patrick Aison
Görüntü Yönetmeni : Gyula Pados
Kurgu : Dan Zimmerman
Müzik : John Paesano
Oyuncular : Owen Teague, Freya Allan, Kevin Durand, Peter Macon, Eka Darville, William H. Macy, Travis Jeffery, Neil Sandilands, Sara Wiseman, Ras-Samuel Welda’abzgi, Lydia Peckham, Dichen Lachman
ABD / Aksiyon-Macera-Bilimkurgu / 145 Dk.