The Substance / Cevher

Kusursuz Bedenler, Kusurlu Zihinler

2 saat 20 dakikalık bir body horror şaheserine hazır olun. Film, body horror türünün çok iyi bir örneği olarak adeta Cronenberg sinemasına bir saygı duruşu niteliğinde. Öyle böyle bir şiddetten bahsetmiyoruz tabii. Kanlı, erotik, distopik, epik ve unutulmaz… The Substance sarsıcı bir deneyim olarak hafızanıza kazınacak. Mutlaka görülmeli.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Groteskleşen Bedenler

Cannes Film Festivali’ndeki yarışta kazandığı En İyi Senaryo ödülünden sonra, hakkında çok iyi yorumlar yapılan The Substance, Filmekimi seçkisinde yerini alan filmlerden biriydi. Anora ve The Substance’ın biletleri ilk tükenen filmlerdendi. Filmi izledikten sonra uğruna mücadele edilen bilet savaşları anlaşılabiliyor. Filmin yönetmen koltuğunda, Fransız yönetmen Coralie Fargeat oturuyor. Sinemasına aşina olmadığım bir yönetmen kendisi, ancak bu filmden sonra diğer filmlerine de bir şans verilmeli diye düşünüyorum. Filmin ana castı kalabalık sayılmaz. Demi Moore’un önderliğinde, Margaret Qualley’nin yardımcı rolün ötesine geçen varlığı ve Dennis Quaid’in muhteşem katkısı sayesinde, azar azar görünen diğer oyuncularla birlikte ortaya 2 saat 20 dakikalık bir body horror şaheseri çıkmış. Film, body horror türünün çok iyi bir örneği olarak adeta Cronenberg sinemasına bir saygı duruşu niteliğinde. Öyle böyle bir şiddetten bahsetmiyoruz tabii. Kanlı, erotik, distopik, epik ve unutulmaz… The Substance sarsıcı bir deneyim olarak hafızanıza kazınacak.

Filmin Türkçe karşılığı cevher anlamına geliyor. Film adını, insanların daha iyi bir versiyona sahip olmasını sağlayan cevher adlı, kimsenin bilmediği bir ilaçtan alıyor. Aslında bu insanın kendi üzerinde yaptığı bir tür deney olarak da açıklanabilir.

Elisabeth Sparkle (Demi Moore) zamanında Oscar kazanmış, ünlü bir oyuncudur. Şimdilerde yaş almış olmasına rağmen, hala çok güzel görünen bir kadındır. Televizyona; dansla spor yaptırıp, kilo verdiren bir program yapıyordur; ancak patronunun onu yaşlı bulduğunu ve ondan memnun olmadığını öğrenir. Dalgın bir anında araba kazası geçirir ve onu kontrol eden doktorlardan biri sayesinde Cevher isimli ilaçtan haberdar olur. Hikaye tam olarak bu şekilde başlıyor.

Filmin alametifarikalarından biri her anına gerilim veren müzikleri ve gerilim anlarını yükseklere taşıyan kamera çekimleri diyebiliriz. Kameranın fazlasıyla yakınlaştığı yemek yeme anları, insan bedenine olmadık zamanda zoom yapılması gerilim düzeyini arttırdığı gibi bazen izleyici için çekilmez oluyor. Fiziksel şiddetin, filmin her anında seyirciyi zorlarken bir yandan da büyülemesi filmin etkileyici taraflarından sayılabilir.

Frankenstein : “Ben Bir Canavar Yarattım!”

Filmin bazı sekansları Kubrick’in The Shining’ini anımsatıyorken, bazı sekansları da Hitchcock filmlerini aratmıyor. 2024’te Poor Things konuşuluyorken, bu yıl Lanthimos tahtını Fargeat’e bırakacak gibi görünüyor. Poor Things için ‘feminist bir Frankenstein anlatısı’ en çok dile getirilen yorumlardan biriydi. Aslında The Substance de seyircisine kendi içinde bir Frankenstein anlatısı sunuyor. Elisabeth’in kendi bedeninden, kendi kanından yarattığı grotesk bir canavara dönüşme sürecini izliyoruz. Yönetmen filmde ilk olarak; Frankenstein’ın asıl hikayesinde olduğu gibi, karakteri çirkin görünen bir yaratık olarak sunmuyor. Tam tersi canavarı kusursuz bir insanda konumlandırıyor. Tabii finalinde yaşanan başkalaşım orijinal Frankenstein motifiyle de örtüşüyor.

The Substance (Cevher)’ı izlerken sıklıkla aklım 2016 yapımı olan Neon Şeytan filmine gitti. Hikaye olarak ya da görsel olarak tam anlamıyla ortak denebilecek filmler olmasa da, fikir olarak estetiğin öne çıkması ve güzel olmak uğruna insanların sınırları zorlaması benzer yaklaşımlar sayılabilir. Final sahnesindeki kırmızı dozu Carrie filminden bir sahnede gibi hissettiriyor. Açıkçası The Substance pek çok yönetmene selam durduğu gibi, pek çok filmden de ilham almış gibi görünüyor. Yine de ilham aldığı filmlerden daha fazla kan, şiddet, erotizm barındırıyor. Seyirciyi çoğu sahnede şokladığı yetmiyormuş gibi finalini sınırlarının ötesine taşıyor.

Kendi Zihnine Düşmanlaşmak

Filmin hikayesi absürt, hatta distopik bir hikaye olduğu için yaşananlarda mantık aramak pek akıllıca olmaz. Yine de anlatı kendisini absürdün absürdü vardır noktasına taşıyor. Zaten içinden çıkılmaz bir yolda olan başkalaşım durumu, finalinde olanaksız bir seviyeye yükselirken, zihnin sınırlarını zorlamayı da başarıyor. Bu sınırları zorlama fikri her izleyici için keyifli bir seyir zevki doğurmayabilir. Herkes bu kadar vahşete dayanıklı olmayabilir. Kimisi için tetikleyici pek çok sahne mevcut. Yine de arada sırada karşınıza çıkacak türden bir sinema olayıyla karşı karşıya kalacağınızdan emin olabilirsiniz.

Senaryo ödülü yerini bulmuş diyebiliriz. Film çok üst bir perdeye çıkmasına, bir noktadan sonra nasıl toparlanacak hissi yaratmasına rağmen finalini sakince yapıyor. The Substance (Cevher), seyircisiyle başladığı yerde vedalaşıyor. Ünlüler dünyası için çok etkileyici ve düşündürücü bir giriş yapıyor. Yine aynı düşüncelerle veda ediyor.

Demi Moore düşen kariyerini The Substance (Cevher)’la yeniden inşa ediyor. 61 yaşında olduğunu öğrendiğim oyuncunun; vücudunu rahatlıkla sergilemesi kendisine hayran olmamız için bile yeterli bir sebep. Elbette bazı operasyonlar geçirmiş bir oyuncu kendisi, ancak herkesin cesaret edemeyeceği bir özgüven inşa ederek, kusursuz oyunculuğuyla göz dolduruyor. Bu yıl ödül sezonunda adını sıklıkla duymayı umuyorum. En İyi Kadın Oyuncu kategorisinde rakiplerinden birkaç ödül çalabilmesi, giriştiği bu rol için hakkı olan karşılığı alması sevindirici olur. Aynı şekilde Sue rolünde başrolü aratmayacak bir performans sergileyen Margaret Qualley’nin de ödül sezonunda adını duymak isterim. Makyaj konusunda usta bir iş çıkartılmış. Özellikle protez makyajı taşımak, protezlerle rol yapmak ve tüm bu zorluklara rağmen rolünün hakkını verebilmek muazzam bir başarı diyebiliriz. Demi Moore’un hayat verdiği karakteri kabul etmesi pek çok kişi için saygı duyulması gereken bir karar; çünkü Elisabeth için çoğu kişinin başa çıkamayacağı ve asla kabul etmeyeceği bir rol diyebiliriz.

Filmde “Remember, you are one” cümlesi çok önemli bir ayrıntı sayılabilir. “Unutma, siz aynı kişisiniz” diye üstüne basa basa tek bir iradeden söz ediliyor. Aynı bedende iki farklı zihin fikri daha kabul edilebilir bir düşünceyken, The Substance (Cevher) da iki farklı bedende aynı zihne sahipsiniz anlayışı duvarları bir miktar yıkan bir söylem. Birer hafta arayla iki farklı bedenin aynı zihni paylaşması karakter için epizodik bir deneyim yaşatıyor. Mutsuz ve özgüvensiz bedenin, kendi bedeninden doğan kusursuz versiyonuyla aynı zihni, aynı evi, aynı hayatı paylaşması zorluğu ve bunu onaylıyor olması oldukça güç bir deneyim yaşaması anlamına geliyor.

Zaman ilerledikçe yeni versiyon beden, kurallara uymamaya başlıyor. Dengeyi sağlamayı bıraktığında Elisabeth için kartlar yeniden dağıtılıyor; çünkü sırası geldiğinde değişim yapılmazsa asıl beden için eziyet sayılabilecek bir deformasyon başlıyor. Tüm bu yaşananların güzellik, gençlik ve en iyi takıntısından kaynaklandığını düşünürsek; orijinal bedenin karşı karşıya kaldığı durum onu içinden çıkılmaz ve belki de geri dönülmez bir labirentin içine atıyor. Aslında orijinal versiyon, istediği anda bu değişime son verebilecek güçte olmasına ve yaşadığı tüm korkunç değişime rağmen vazgeçmiyor.

Film çoğunluğunda, iki kadın arasındaki güç mücadelesine dönüşen bu kavgayı izletmesine rağmen, filmin en başından beri vurgulanan “siz aslında tek bir kişisiniz” mottosu hiç aksatılmadan sürekli hatırlatılıyor. İki farklı zihnin davranışları gibi izlesek de aslında kusursuz bedeninden ve yeni versiyonunun hayatından fazlasıyla memnun olan Elisabeth’in asıl bedenine hiç dönmek istemediğini izliyoruz. Mecburen dönmek zorunda kaldığı bedeninin başına gelenleri gördükçe de bunu kendisine yapanın kendisi olduğunu unutuyor. Fiziksel olarak darbe vurduğu bedenine, yaptıklarını inkar ederek, psikolojik olarak da kabul etmediği bir kaosa sürükleniyor.

Mitoz Bölünmeler Vardır

Film üç bölümden oluşuyor :

1-Elisabeth

2-Sue

3-Monster Elisasue

Son kısımda artık yer yerinden oynuyor. İyi versiyonun içinden daha iyi bir versiyon çıkartılabilir mi?

Her ne olursa olsun, nasıl görünürse görünsün insan hala aynı kişi midir?

Bunlar filmin her soluğunda anlatmaya çalıştığı sorular. Şu anda yaşanan; sosyal medya sayesinde hayatımıza giren filtreler, her geçen gün ilerleyen ve insanı tek tip olmaya iten estetik sektörü, dış görüntü her şeydir takıntısı gibi zorlamalarla hayatımızı ele geçiren bu yeni güzellik algısının insanı nasıl da geri dönülmez yollara sürüklediğinin en grotesk hali The Substance.

Mutlaka görülmeli.

Yönetmen / Senaryo : Coralie Fargeat

Görüntü Yönetmeni : Benjamin Kracun

Kurgu : Jérôme Eltabet

Müzik : Raffertie

Oyuncular : Demi Moore, Margaret Qualley, Dennis Quaid, Hugo Diego Garcia, Gore Abrams, Matthew Géczy, Daniel Knight, Phillip Schurer, Olivier Raynal, Tom Morton

ABD-İngiltere-Fransa / Dram-Korku / 140 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz