Aznavour
GÖRSEL – İŞİTSEL ŞÖLEN
“AZNAVOUR” 44. İstanbul Film Festivali’nin başarılı bir müzikal biyografisi
Filmde yetenekli söz yazarı, besteci, zorlukları aşarken sayısız başarısızlığa rağmen, kırılgan ama yıkılmaz, tüm zamanların en ölümsüz şarkıcılarından birinin yükseliş öyküsünü izliyoruz. Aznavur’un 20’li yaşlardan 50’lerine kadar canlandıran Tahar Rahim kariyerinin en başarılı performanslarından birini çıkarıyor. Bu yazımda hayatımın en renkli konserimden de söz edeceğim.
Şahnur Vağenag Aznavuryan adıyla 1924’te Paris’te doğan şarkıcı, söz yazarı, besteci, oyuncu Charles Aznavour’un hayatına odaklanan “Monsieur Aznavour”, Mehdi İdir ve Grand Corps Malade tarafından yazılıp yönetilen bir müzikal biyografik dramadır. Ermeni bir göçmen ailesinin oğlu olarak Fransa’da sevilen bir figür olarak statüsünü pekiştiren bir şarkıcının, kariyerinin yükselişine kadar hayatına konu olan filmin yapımcılığını, Aznavour’un kızı Katia ile evli olan Jean-Rachid Kallouch üstlenmiş. Efsanevi Fransız- Ermeni şarkıcının sıfırdan şöhrete, zaferlerinden başarısızlıklarına uzanan serüvenini konu alan filmin yönetmenleri, sadece 2 uzun metrajlı filmi yöneten, şöhretini TV dizilerine borçlu olan Mehdi İdir ve sadece 1 uzun metrajlı film yapan, TV dizileriyle tanınan Grand Corps Malade. Film Aznavour’un çocukluğundan başlayarak, piyanist Pierre Roche ile tanıştıktan sonra şöhrete yükselişine, Paris’ten New York’a uzanan sıra dışı yolculuğunu anlatıyor.
RENKLİ BİR AZNAVOUR ANIM
“Aznavour” filmini izlerken, 40 yıl önce bir Cannes Film Festivali sırasında yaşadığım olağanüstü bir konseri hatırladım. Festival Sarayının Ambassadeures Salonunda, yarışmadaki bir Fransız filminin promosyonu için verilen bir yemek için bana bir davetiye gelmişti. Charles Aznavour’un konser vereceğini bilmeden bu resepsiyona katılmıştım. Bir saati aşan görkemli konserde sırılsıklam terleyen Aznavour’un smokin caketini ve papiyonunu fırtatıp attığına, elinden eksik etmediği beyaz mendilini değiştirdiğini ve yüksek bir tabureye oturup konserini tamamladığını hatırlıyorum. O yıllarda festivali takip eden gazeteci sayısı, son yıllardaki gibi 4.000 değil, sadece 900 idi. Festival Sarayının 3. katında bulunan basın bölümündeki posta kutumuzda, her gün öğlen ve akşam yapılan resepsiyon ve kokteyler için davetiyeler bulurduk. Bazen aynı saatlere denk düşen 2 davetin birinden çıkar diğerine giderdik. Festival boyunca lokantada para harcayan basın mensuplarını adeta döverlerdi.
Bir festival sırasında Cannes’a bu kez jüri üyeliği için gelen Jean-Pierre ve Luc Dardenne kardeşlerle aynı masaya düşmüştüm. Majestic Otelinde verilen bir resepsiyonda 2 Altın Palmiyeli Belçikalı yönetmenle kısa bir sohbet şansı bulmuştum. 1983’te Carlos Saura’nın “Carmen” filmi için verilen davetin yemekleri İspanya’dan gelmişti. Martinez Oteli’ndeki resepsiyonda hayatımda ilk kez paella yemiş, sangrilla içmiştim. Gece, Saura’nın “Kanlı Düğün / Bodas de Sangre” filminde de oynayan, “Carmen”in başrol oyuncusu Antonio Gades’in görkemli bir flamenko şovuyla noktalanmıştı. Moujins’deki bir öğle yemeğinde, “Capri C’est Fini” ile ünlenen 60’lı, 70’li yılların idol şarkıcısı Hervé Vilard tam karşıma oturmuştu. “Aznavour” filmine dönecek olursak, Edith Piaf’ın elinden tutmasıyla “Les Compagnons de la Chanson” turnesine “Kaldırım Seçesi” ile katılan, N.Y.’ta Carnegie Hall’da, Paris’te Olympia’da konserler veren, dünya çapında 180 milyondan fazla plak satan ikonik şarkıcı Charles Aznavour, o gece Ambassadeurs Salonundaki davetlilere görsel ve işitsel bir şölen sunmuştu. Aznavour’u Cannes ana yarışmasına jüri üyesi olarak geldiği 1986 yılında da görmüştüm. O yıl Roland Joffe’ye “Misyon / The Mission” filmine Altın Palmiye Ödülü veren, Sydney Pollack başkanlığındaki jürinin bir üyesiydi.
“Monsieur Aznavour” filmi sanatçının sinema kariyerinden hiç bahsetmiyor. Yeni Dalga Akımı’nın kurucularından François Truffaut’nun “Tirez Sur Le Pianiste” (1960) cinayet gerilim dramasında baş rolü oynayan Charles Aznavour 75 filmde oynadı. Bunların en ünlüsü Kanadalı Ermeni yönetmen Atom Egoyan’ın “Ararat” (2002) adlı filmiydi. Gürcistan doğumlu babası Michael Aznavourian şarkıcı, annesi Adapazarı doğumlu Knar Baghdasarian ise oyuncuydu. Paris’te Caucase adlı lokantalarıyla hayata tutunmaya çalışan bu yoksul ailenin 2. Dünya Savaşı yıllarında Alman işgali sırasında hayatları zora girmişti. Baba Michael ve Charles’ın ablası Aida, Yahudileri Nazilerden korumaya ve saklamaya çalışmışlardı. Direniş örgütleriyle yaptıkları işbirliği 2 kardeşe Raoul Wallenberg Ödülü’nü getirmişti.
ÜNLÜ MÜZİSYENLER RESMİ GEÇİDİ
Charles Aznavour Fransa’nın Sinatra’sı olma yolunda ilk adımları piyanist Pierre Roche (Bastien Bouillon) ile tanıştıktan sonra attı. Yazdığı sözlerden ortağı beste yapıyor, ikisi kabarelerde seslendiriyorlardı. 1947’de elinden tutan Edith Piaf’ın (Marie-Julie Baup) kendisini “Les Compagnons de la Chanson” turnesine dahil etmesiyle, izleyiciden pek fazla ilgi görmedi. Ancak “Kaldırım Serçesi” onu Amerika’ya davet edince ilk kontratlarını yapmayı başardı. 1955’te Sidney Bechet’nin açılış sanatçısı olarak çıktığı Olympia!da yuhalanmasına rağmen, ünlü yapımcı Eddie Barclay’in elinden tutmasıyla şansı dönmeye başlar. ABD’de Frank Sinatra (Rupert Wynne-James) ile, Fransa’da Gilbert Bécaud (Lionel Cecilia), Johnny Hallyday (Victor Meutelet) ile tanışır. “Les Comediens”, “Et Poutant” gibi başarıları kendisine N.Y.’ta Carnegie Hall’un kapılarını açar, Frank Sinatra ile aynı ücreti almaya hak kazanır. Yaptığı 3 evlilikten 6 çocuk sahibi olan Charles Aznavour, hayatının kadını İsveçli manken Ulla Thorsell (Petra Silander) tanışıp son evliliğini yapar, çoluk çocuğa kavuşur, 94 yaşındaki ölümüne kadar birlikteliğini sürdürür.
Filmde, yetenekli söz yazarı ve besteci, zorlukları aşarken sayısız başarısızlığa rağmen, kırılgan ama yıkılmaz, sanatına sonuna kadar adanmış, tüm zamanların en ölümsüz şarkıcılardan birini izliyoruz. Tabii bu yolculuğu sırasında yolu kesişen Edith Piaf, Charles Trenet, Gilbert Becaud, Johnny Hallyday gibi efsanelerle yaşadıklarına da tanıklık ediyoruz. Gençliğinde alışılmadık ses tonuyla çevresi onun başarısından şüphe ederken sarsılmaz bir hırsla hareket eden Charles her riske katlanmayı kabul eder. Fransız chanson’unun ikonu iken, Edith Piaf nihayet onun farkına varıp şans verdiğinde, yeteneğiyle bu fırsatı değerlendirir. Sadece bir sanatçının yükseliş öyküsü olmayan, izleyicisine 133 dakikalık bir müzik şöleni sunan filmde, Aznavour ile düet yapan bazı ünlüleri de izliyoruz. Piaf’ın dışında kendisine bir şarkı yazdığı, “Fransız rock’n’roll’unun babası” olarak bilinen Johnny Hallyday, yazdığı bir besteyi beraber seslendirdiği Frank Sinatra bu vesileyle ekrana geliyor.
Aznavour’un düet yaptığı sanatçılar arasında Mireille Mathieu, Sting, Nana Mouscouri, “Quiet Love”ı birlikte seslendirdiği Liza Minelli, “Toi et Moi” ile harikalar yarattığı Céline Dion da vardı.
Müzikal biyografi filmi olarak “Monsieur Aznavour”un, Olivier Dahan’ın 2 Oscar Ödüllü (Marion Cotillard’ı En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu yapan “Kaldırım Serçesi / La Mome” seviyesini yakalayan bir film olduğunu söyleyemeyiz. Ancak sinemada deneyimi olmayan 2 senarist-yönetmenin elinden çıkma film, vasat sinematografisine rağmen izleyiciye hoşça vakit geçirtiyor. Bu başarıda filmin yükünü omuzlarında taşıyan başroldeki Tahar Rahim’in payı var. 43 yaşındaki Belford doğumlu Fransız aktör, Aznavour’u 20’li yaşlardan 50’lerine kadar canlandırmak için aylarca piyano ve vokal eğitimi almış.
Tahar Rahim filmde, “La Boheme”, “Emmenez-Moi”, “Je Me Voyais Déja” dahil olmak üzere Aznavour’un bazı şarkılarını canlı olarak seslendiriyor. Filmin 30 kişilik makyaj ekibinin olağanüstü çalışmasıyla Aznavour’a benzetilen, tanımakta zorluk çektiğimiz Tahar Rahim, sanatçının jestlerini, mimiklerini taklit etmedeki becerisiyle, “Yeraltı Peygamberi / Un Prophete”ten bu yana kariyerinin en başarılı performansını çıkarıyor. “Aznavour / Monsieur Aznavour” bizde 16 Mayıs’ta vizyona girecek.
Yönetmen / Senaryo : Mehdi İdir, Grand Corps Malade
Görüntü Yönetmeni : Brecht Goyvaerts
Kurgu : Laure Gardette
Oynayanlar : Tahir Rahim, Bastien Buoillon, Marie-Julie Baup, Camille Moutawakil, Lionel Cecilio, Petra Silander, Rupert Wynne-James, Victor Meutelet
Fransa / Biyografi-Müzik-Dram / 133 Dk.