Untamed / Vahşi

VAHŞİ YOSEMİTE

Altı bölümlük mini dizi, bizi  Unesco Dünya Mirası listesinde olan Amerika’nın el değmemiş vahşi Yosemite’nesine  götürürken “vahşi yaşamda vahşete şaşmamak gerek” mesajı verse de bu tatil döneminde “Nereye gitsek” diye  düşünen insanlara güzel bir seçenek sunuyor. Dizinin amaçlarından biri de bu olmalı. Şahsen ben Amerika’ya gitmeyi zerre hayal etmezken doğaya düşkün biri olarak filmde bu yerin neresi olduğunu merak ettim ve araştırdım…

OrtaKoltuk Puanı:

 

Türkçe afiş çevirisi yapılmadan Netflix’te  gösterime giren Untamed,  (Artık Türkçe başlık konmadan direkt İngilizce adıyla yayınlıyorlar. Bu, tehlikeli bir durum ve uzun vadede dilimizi İngilizcenin hakimiyetine sokarak yoksullaştırır)  evcilleştirilmemiş, vahşi anlamına gelir. Fransa diziyi “Une Nature Sauvage” yani “Vahşi doğa” başlığında yayınladı. 

Öncelikle olaydan çok ilgimi çeken mekan hakkında bilgi vereyim. Adı Yosemite Milli Parkı olarak geçen; dik yamaçların, yeşil vadilerin, azgın şelalerin , dev sekoya ağaçlarının bulunduğu büyülü doğa harikası yer Kaliforniya Eyaletinde, 3081 km kare yüzölçümüne sahip. 1984 yılında Unesco Dünya Mirası listesine alınmış…

ASIL VAHŞET İNSANIN İÇİNDE…

Dizi, açılışını Yosemite’nin enfes görüntüsüyle yapıyor Uçsuz bucaksız uzayıp giden dev ağaçlar,  dik yamaçların eteğindeki görkemli vadi ve sivri yamaca tırmanan iki dağcıyı görüyoruz. İlk sahne doğanın kuş bakışı güzel yüzeyini gösterirken ve dağcıların  dimdik tırmanışının tehlike çanları çalması yüreğimizi ağzımıza getirirken hop dağın tepesinden ipe bağlanmış bir kadın cesedi düşmez mi! Evet açılış doğanın vahşeti ile insanın vahşetini buluşturuyor. İddialı bir giriş yapan dizi ilerleyen bölümlerde aynı oranda gerilimi sürdürmüyor. Gerçi gerilimin devamlı yüksek olmasını tercih eden bir izleyici değilim, bu açıdan benim için gerilimin düşmesinin bir mahsuru yok. Ayrıca doğanın nefes kesen görüntülerine bir de  olayın nefes kesmesi çok fazla olurdu zaten…

Hikayemize dönecek olursak, cesetin hikayesini  araştırmak  için amir Kyle Turner (Eric Bana) görevinin başındadır. Zaten onun görevi “Uçsuz bucaksız vahşi doğada kanunu uygulamaktır” Bu adam bazı meslektaşları tarafından sevilen  biri değildir, zira suskun ve kimseye aldırmayan tavrından dolayı kendilerine tepeden baktığını düşünmektedirler…

Bu görevin diğer kişisi de şehirden (los Angeles) karakola yeni gelmiş bekçi   Naya Vasquez (Lily Santiago)’dur. Amir Tuner’e eşlik edecektir…

Cinayet şüphesiyle dört yüz bin hektarlık alanda araştırma yapmak iğne ile kuyu kazmak gibidir. Ancak doğayı çok iyi tanıyan Turner adım adım sonuca yaklaşacaktır, bu arada yeni cinayetler de işlenecektir…

Dizinin yaratıcısı bu vahşete doğanın vahşiliğini ortak etse de  insanın vahşiliği karşısında doğanınki hiç kalır. Özellikle suya inen ceylanı bir hoyratın  sakız çiğneyerek (nasıl keyif alıyorsa artık) vurması vahşetten başka nasıl ifade edilir. Oysa ceylanı suya inmesi şiirdir. İlhan BerkNe zaman seni düşünsem / bir ceylan su içmeye iner / çayırları büyürken görürüm” diyor şiirinde. Bu ince ve güzel duygulara eş gelen ceylanın suya inmesi yine insan tarafından katlediliyor. Ayrıca Amerikalılar orayı işgal etmeden  önce doğa ve asıl sahipleri yerliler gayet birbirlerine saygı ve uyum içinde yaşamışlardır… Orada hala yaşayan yerliler vardır ve atalarının ruhunu Yosemite’nin her köşesinde hissetmektedirler…

Yapımcı ve senarist Mark L. Smith burada yerlilerden özür diliyor. Bu doğanın gerçek sahiplerinin onlar olduğunu vurgulamaya çalışıyor. 

DİZİ, İNSAN DOĞASINA DA ODAKLANIYOR…

Turner, aslında geçmişe tutunmak, yaralarını iyileştirmek, bu el değmemiş doğaya sığınmak için buraya gelip bir nevi inzivaya çekilmiştir. Zira yedi yaşında kaybettiği oğlu onun hayatını alt-üst etmiş, büyük acıdan bir türlü kurtulamamıştır. Sürekli oğlunun hayali ile yaşamaktadır. Bu kuşkulu ölümden sonra Karısı ile de ayrılmış büsbütün yalnız kalmıştır. Açıkçası bu yalnızlıktan da şikayeti yoktur, o boşluğu Yosemite’nin her karış köşesini keşfederek ve oğlunun hayalini de yanına alarak doldurmaktadır…

Naya’ya gelince onda da başka bir klasik hikaye vardır. Naya da oğlunun babasından kaçmaktadır, Los Angeles’ten bu yüzden tayin isteyip bu gizemli yere gelmiştir. Eski sevgili Naya’yı sürekli tehdit etmektedir bunun için de oğlunu bahane edip (Biz bu bahaneleri çok iyi biliyoruz) peşini bırakmamaktadır…

 Ayrıca günümüzde çok moda olan tarikatlerın, hippilerin doğada kamp kurup yaşam sürmelerini de konu alan dizi olaylarla ve cinayetlerle onların ne kadar ilişkili olduğunu gösteriyor…

Dizinin yapımcısı ve senaristi Mark L. Smith (“Amerika’nın Şafağı” filmiyle tanımıştım.) bir röportajında şöyle diyor : “Herkes Yosemite’yi panoramaları ve manzaralarıyla güzel bir yer olarak hayal ediyor, ancak biz onun gizlediği tehlikeleri keşfetmek istedik.” 

İyi seyirler…

Yönetmen : Thomas Bezucha, Neasa Hardiman, Nick Murphy

Senaryo : Mark L. Smith, Elle Smith

Görüntü Yönetmeni : Michael McDonough, Brendan Uegama

Kurgu : Garret Donnelly, Ryan Jones, Tyler Eversmann, Debra Beth Weinfelt

Müzik : Jeff Russo

Oyuncular : Eric Bana, Sam Neill, Rosemarie DeWit, Wilson Bethel, Josh Bodwin

ABD / Suç-Gerilim-gizem-Dram / 6 Bölüm 45 dK.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz