Acil Durumda Jane’i Ara / Call Jane

Filmin konusu Amerika gündeminde olduğunu da düşünecek olursak gayet yerinde; ancak böyle bir filmin daha heyecanlı anlatılmasını beklerdim; 68 ruhunun kadın özgürlüğünün söz konusu olduğu böyle önemli bir konuda yansıtılması gerekirdi.  Çoğu zaman monoton ilerleyen filmin  basit geçiştirilmiş olduğunu düşünüyorum. Sorunun derinine inilmemiş, vehameti ve sonuçları yeterince izleyiciyi etkileyecek biçimde işlenmemiş.  Diğer taraftan  1973 mahkeme sürecinden kesitler görmek isterdim ki en etkileyici bölümü bu olurdu;  mücadelenin nasıl başarıyla elde edildiğinin ateşli bir savunmasını dinlemek seyircinin hakkıydı…

OrtaKoltuk Puanı:

 

 

YÜZYILLARDIR KADINLAR HAKKINDA KARAR VEREN ERKEKLER HALA SAHNEDELER!

Kadınlar farklı coğrafyalarda farklı acılar yaşamaya devam ediyor!

Ortadoğu’da  din adına kadına her şeyi  yasaklayan, onları kendi köleleri durumuna getiren  zihniyet meydanda!  Çok değil 20. yüzyıl ortalarına  kadar farklı yasakçı zihniyet Avrupa sahnesindeydi!

Amerika’ya gidelim; o hani kendini  dünyanın efendisi gören, gelişmişliğin zirvesi kabul ettiğimiz Amerika; daha bu yaz kürtajı  yeniden yasaklama kararları gelmedi mi gündeme? 

İşte üç ay öncesi gazetelerde yayınlanan bir haberler:

“ABD’de 1970’lerden bu yana uygulanan kürtaj yasası, Amerikan Yüksek Mahkemesinin muhafazakâr üyelerinin oylarıyla iptal edildi.”

“ABD Yüksek Mahkemesinin ülke genelinde kürtaj hakkını anayasal olarak garanti altına alan “Roe-Wade kararı”nı Haziranda iptal etmesinden sonra yarın Oklahoma, Tennessee ve Texas’ta kürtajı yasaklayan yeni yasalar yürürlüğe girecek.”

Amerika’da kadınlar sokağa döküldü tabii; bu protestolar nedeniyle  geri adım atmak zorunda kaldılar  ama yukarıdaki haberden de anlaşılacağı üzere üç eyalette  yürürlüğe girecek…

Sokağa dökülen diğer ülkelerin kadınlarından da söz etmek elzem. 

“Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat  etmiyoruz” 

Diyen kadınlar meydanda; başta İran olmak üzere ülkelerde sokakları dolduruyorlar. İnsan olma haklarını söke söke alacaklarından da kimsenin kuşkusu olmasın ve emin olun dünyanın kurtuluşu kadınların  elinden olacak.

Çünkü: “Özgür kadın, özgür toplumdur”

Çünkü:”Kadın insanlığın kanatlarıdır”

Çünkü:”Kadın hayatı örgütleyen birinci varlıktır”

CALL JANE (ACİL DURUMDA JANE’I ARA) FİLMİ  NE ANLATIYOR

28 Ekim 2022 tarihinde Amerika’da gösterime giren film, yukarıda sözünü ettiğim 1973 yılında Amerika’da  “Roe-Vade”davasıyla kazanılan kürtaj hakkı yasasına kadar gelen süreci anlatıyor. Film muhtemelen Haziran ayında gündeme gelen Kürtajı yeniden yasaklama kararına karşı yapılmış olmalı. Bu sürece nasıl gelindiğini; ne zor koşullarda kürtaj hakkının elde edildiğini yeniden hatırlatmak istemiş olmalılar.  Böyle bir filmin yönetmenliğini doğal olarak Amerikalı kadın yönetmen  Phyllis Nagy yapmış. Yönetmenin şeceresine baktığımız zaman aslen tiyatro yönetmeni olduğunu, çok az sayıda film yönettiğini, bunların  “Bayan Harris”  ve “ Carol” gibi adından anlaşılacağı  üzere  kadın filmi olduğunu görüyoruz. Bu iki filmle epeyce yarışma adaylığı olmuş sadece 2016 yılında  “Carol” ile New York Film Eleştirmenleri En İyi Senaryo  Ödülünü almıştır.

“Call Jane”,  davete katılan Joy’un  (Elizabeth Banks)arkadan topuzunun görüntüsüyle açılıyor. Topuz ayrıntılı bir biçimde gösteriliyor, 1968’in Ağustos ayı; saç modeli, müzik ve sokak 68 ruhunu ilk anda yansıtıyor; gencecik çocuklar Şikago’da  “dünya bizi izliyor” diye bağırıyorlar. Bu özgürlük hareketini polis hippi eylemi olarak yorumluyor, Joy kendi kızının da sokaklarda olabileceğini düşünür, ceza avukatı olan eşi  Will (Chris Messina) ise kızının bu eylemlere karışmayacağını söyler.  Karşımızda yetişkin kızları olan mutlu bir aile vardır; baba  iyi avukat; hatta Kramer davasına bakan(Şu meşhur Kramer davası olmalı) avukat,  annenin sosyal yaşamı  kocasının davet yemeklerine katılmakla sınırlı, ev hanımı… 

Anlaşılan o ki etliye sütlüye karışmayan; sokaktaki olayların bile yeterince farkında olmayan devlete uyumlu klasik bir aile; fakat Joy’un ruhunda bu olaylardan etkilenmiş bir kıvılcım sıçradığını farkediyoruz. 

Joy aynı zamanda ikinci hamileliğinin başındadır; zaman zaman sıradışı rahatsızlıkları olmaktadır, bir gün kızıyla dans ederken düşüp bayılır ve acı gerçeği öğrenirler. Hamilelik kendi hayatı için büyük bir risktir, bu hamilelikten sonlandırması gerekmektedir. Çocuğu aldırmazsa  hayatı tehlikeye girecektir. Ancak Amerikan yasalarında kürtaj yasaktır; çok büyük risk yoksa,  yüzde yüzlük denecek kadar tehlikeli değilse kürtaj yapılmamaktadır. Nitekim hastane heyeti kürtajı reddeder ve çaresiz kalan Joy yasadışı yollardan çocuğu aldırmak zorunda kalırken kendini kadın hareketi içinde bulur.

Bu kadınlar Joy gibi zor durumda olan bekar  kızlara ve kadınlara yardım eli uzatmaktadırlar; yasal olmadığı için merdiven altı organizasyonu ile yaparlar; merdiven altı olunca işin içine mafya da karışmış durumdadır; mafyanın direkt bağlantısını filmde görmüyoruz ama söylemlerden anlıyoruz. Bu kadın yardım hareketi örgütlü olmasa da topluluğun başındaki kadın görmüş, geçirmiş, okumuş, aydın, entelektüel  solcu Virginia’dır (Sigourney Weaver).  Topluluğu bir nevi örgüt olarak düşünecek olursak örgütün adı “Call Jane” (Jane’i Ara)’dir. Joy bu kadınların içinde kendini bulur ve  yeniden keşfeder…

Filmin ana ekseni olan bu süreci izlemeyi seyirciye bırakıp kendi eleştiri ve yorumlarıma geçiyorum.

Filmin konusu Amerika gündeminde olduğunu da düşünecek olursak gayet yerinde; ancak böyle bir filmin daha heyecanlı anlatılmasını beklerdim; 68 ruhunun kadın özgürlüğünün söz konusu olduğu böyle önemli bir konuda yansıtılması gerekirdi.  Çoğu zaman monoton ilerleyen filmin  basit geçiştirilmiş olduğunu düşünüyorum. Sorunun derinine inilmemiş, vehameti ve sonuçları yeterince izleyiciyi etkileyecek biçimde işlenmemiş.  Diğer taraftan  1973 mahkeme sürecinden kesitler görmek isterdim ki en etkileyici bölümü bu olurdu;  mücadelenin nasıl başarıyla elde edildiğinin ateşli bir savunmasını dinlemek seyircinin hakkıydı…

Evet kadınlar elbette bu filme gitmeliler, Amerika’nın bu tutucu yönünü görmeliler.  Tabii bu ülkede kürtaj yasağının nedenlerini de bir düşünsünler!…

Son söz de bizden olsun: İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!

Yönetmen : Phyllis Nagy

Senaryo : Phyllis Nagy, Hayley Schore, Roshan Sethi

Görüntü Yönetmeni : Greta Zozula

Kurgu : Peter McNulty

Müzik : Isebella Summers

Oyuncular : Elizabeth Banks, Sigourney Weaver, Chris Messina, Wunmi Mosaku, Kate Mara, Cory Michael Smith, Evangeline Young, Rebecca Henderson, Aido Turturro, Bianca D’Ambrosio, Geoffrey Cantor, John Magaro, Maggie Weston, Rachel Rosenbloom

ABD / Komedi-Dram / 120 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz