Bu hafta (20.11.2015) vizyona giren bilimkurgu-macera türünde ki AÇLIK OYUNLARI : ALAYCI KUŞ BÖLÜM 2, 117 dakika süreli,ABD yapımı,yazar Suzanne Collins’in çok satan üç kitaplı romanından uyarlanan filmin yönetmen koltuğuna bölüm 1’inde yönetmenliğini yapan Francis Lawrence oturmuş.Francis çok tanınmış bir yönetmen değil daha çok müzik dalında kendini geliştiren ve ödüller alan bir yönetmen.Bu nedenle bölüm 2’nin müzikleri gayet iyi ama aksiyon sahneleri ve oyunculuklar zayıf kalmış.Seri romanların senaryolaştırılıp beyaz perdeye yansıyan ilk iki bölümü güzeldi.Para kazanma amaçlı devam filmleri çekilmeye başlanınca filmin popülaritesi de kalitesi de düştü ve nihayet içi boşaltılmış zayıf bir finalle macera sona erdi.
Bildiğiniz üzere 4 bölümlük dizinin ilk 3 bölümünde,gelecekte Amerika’da otoriter bir rejim yönetiminde yaşayan halkın içinden diktatörlüğe karşı çıkan, isyan bayrağını açıp genişleten genç bir kız ve arkadaşlarının devrim hikayesi anlatılıyordu.Son bölümde de,diktatörler ve rejimler eninde sonunda mutlaka yıkılır denilerek hikayeye,yetersiz bulduğum bir finalle son nokta konuluyor.İşin doğrusu,gençlerin devrimini anlatan hikayeden böyle zayıf bir son bölüm beklemiyordum.Keşke son bölümün içi biraz daha nitelikli konu ve sahnelerle doldurulabilseydi.Sinema sevenlere,açlık oyunları serisinin aklınızda kalan oyuncusu kim diye sorsalar hemen jennifer lawrence cevabı verilir.Yani bu serinin oyuncu olarak tek kazananı Jennifer Lawrence. Aktris,bu rolle dünya çapında tanınan bir kimliğe büründü ve iyi oyunculuğu sayesinde ”Umut Işığım” filmi ile oscar’a kadar uzandı.Alaycı kuş 2’nin diğer bir kayda değer notu ise,geçtiğimiz günlerde hayatını yitiren Philip Seymour Hoffman’ın son kez beyaz perdeye yansıyan görüntüleriydi.Allah rahmet etsin,iyi oyuncuydu.
Aklıma takılan soru ise,isyanı gerçekleştirenler hep temiz yüzlü,güzel ve yakışıklı mıdır? Bu filmde gençlere bakıyorum hepsi aynı tornadan çıkmış gibi! Biraz daha isyana uygun tip ve karakterler seçilseydi öykü daha inandırıcı olmaz mıydı? Bu benim görüşüm tabi ki,sizi bilemem:) Son bölümde,diktatör başkan snow’un devrilişini,devrimcilerin Başkent Panem’e girerken yaşadıklarını ve içlerindeki hainlerin ortaya çıkışına şahit oluyoruz.Filmin aksiyon açısından beğendiğim sahne ise ”Mutta”ların devrimci gençlere saldırdığı sahne oldu.Onun dışında ilgimi çeken sahne olmadı dersem yalan olmaz.
Bu filmde,vurgulanan en önemli konu ise diktatörlerin en önemli silah olarak görüp,sıkça baş vurduğu medya! Diktatörler için iletişimin ne kadar önemli olduğu,yalan haberlerle yazılı ve görsel basın kullanılarak halkın nasıl kandırıldığı bir güzel anlatılıyor.Peki,devrim ne için yapılır? Aslında bu soruyu sormam bile saçma! sorunun cevabını zaten hepiniz çok iyi biliyorsunuz.Gözleri kapalı,kulakları tıkalı üç maymunu oynayan bilmeyenler ise,filmin sonunda sizin bildiğiniz sorunun cevabını alacaklardır.
İyi Seyirler
