Aidiyet

7. Boğaziçifilm Festivali Ulusal Yarışma En İyi Film

                                  “AİDİYET

Genç kuşağın en yetenekli sinemacılarından, yönetmen, senarist, yapımcı, kurgucu Burak Çevik, yazıp yönettiği ikinci uzun metrajı “Aidiyet” ile Türk Sinemasının farklı, aykırı ve etkileyici bir sinema yapan en yeni “auteur”ü olduğunu kanıtlıyor.

Benim gibi bir sinema tutkunu olan Vahit Tansoy, Burak Çevik’i tanıştırdığında Burak 13 yaşlarında bir çocuktu. Herhangi bir konu açıldığında yaşının insanı olarak davranan bu çocuk, sinema söz konusu olduğunda, sinemayı bilen, çok iyi anlayan, yaşının çok ötesinde bir sinefile dönüşüyordu.

Tanıştığımız ilk günden beri Burak, sinema yaşayan, sinema yiyip içen, hayatını, eğitimini, hatta aşklarını sinemada yaşayan bir insan. Oldu Şişli Terakki Lisesi öğrencisiyken kısa filmler çekmeye başladı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema Bölümünde okurken kısa filmleriyle ödüller kazandı. Deneysel ve Sanat Filmleri gösterimleri düzenlediği Fol Sinemayı kurdu. Hâlen, Bilgi Üniversitesinde yarı zamanlı eğitmen.

Tanıdığım, çok da sevdiği bir sanatçının yapıtlarıyla ilgili bir yazı yazmak genelde epey çekindiğim bir iş. Ancak Burak’ın filmlerinin, sinema duygusunu paylaştığım çok sayıda insanı da benim gibi etkilemiş olduklarını fark edince, pozitif önyargıdan uzak durmak için yaptıklarına katı bir eleştirel bakışla da yaklaşarak izlenimlerimi paylaşmaya karar verdim.

Zamandan kopmuş, mekânı belirsiz bu yolculukta, aynı rüyanın tekrar tekrar anlatıldığı, tümüyle kadınlardan oluşan bir dünyanın benzersiz karanlık bir İstanbul’unda geçen, yazdığı, yönettiği, kurgusunu yaptığı, masalsı ilk uzun metrajı “Tuzdan Kaide”, aykırı, deneysel hatta zorlayıcı yapısı ile bazı izleyicileri epey zorlayan, ancak benim ve az önce söz konusu ettiğim kimi sinemaseverin büyüleyici bulduğu çok özel bir filmdi.

İlk gösterimi 2018 Berlinale Forum’da yapılan “Tuzdan Kaide” gibi, prömiyeri 2019 Berlinale Forum’da yapılan ikinci uzun metrajı “Aidiyet”, Türkiye’de ilk kez Adana Altın Koza Festivalinde gösterildikten sonra, 7. Boğaz İçi Film Festivalinin Ulusal Yarışmasında “En İyi Film Ödülü” aldı.

Burak Çevik’in kendi ailesinde yaşanmış bir cinayet olayından yola çıkarak yazıp yönettiği “Aidiyet”, ilk filmindeki avangard sinema tadını koruyan, ayrıca cinai bir suçun nedenlerinin belki hiçbir zaman tam olarak anlaşılamayacağını da düşündüren, yaşam, ölüm ve aşk üzerine çift yönlü bir meditasyon.

Burak, tamamen karanlık bir ilk sekans boyunca dış ses olarak, kendisine yıllardır musallat olan, tüm yaptıklarını etkileyen bu olayı neden filme aldığını anlatıyor. Karanlığın ardından film, yakamozlu bir gecenin benzersiz deniz manzarasıyla başlayan, bir dış sesin yaşananların ayrıntılarına girdiği, olay mekânlarını izleyen uzun bir bölümle devam ediyor. Deniz, boş odalar, yataklar, merdivenler, kentsel yabancılaşmayı çağrıştıran çoğunlukla insansız mekânlarda yapılan gezintiler, anlatıcının dış sesi ile birleşerek heyecan verici bir görsel- işitsel deneyime dönüşüyor. Mekânlarını oyuncu gibi kullanmayı, onları konuşturmayı başarabilen çok az sayıda sinemacıdan biri olan Çevik, bu oyuncusuz bölümde mekânları filmin karakterleri gibi “oynatarak” Antonioni’ye nefis bir selam çakıyor.

Peşinden Çevik, kronolojiyi tersine çevirerek çiftin ilk tanıştığı geceye odaklanıyor. Büyük bir biçimsel güvenle sinemasal gelenekleri alt üst ederek, Eylül Su Sapan ve Çaglar Yalçınkaya’nın iki ana karakteri canlandırdığı kısmen / ya da tamamen kurmaca bir öykü anlatıyor.

Kendisine en çok sevdiği 10 film sorulduğunda 9 filmlik seçkisini “Eric Rohmer’in herhangi bir filmi” ile tamamlamış olan Burak, ikilinin karşılaştığı, tanıştığı, aralarındaki çekimin aşka dönüştüğü o uykusuz geceyi ve ertesi sabahki kahvaltıyı “rohmervari” bir zarafetle işliyor.

Kimi konuşmayı suskun oyucularını izleyen görüntülerle dış ses olarak verdiği, o müthiş etkileyici kahvaltı sahnesinde görsel olarak kahvaltı masasına odaklanıp kadraj dışında kalan oyuncularını konuşturduğu sahnelerle, izleyicisini “yaşananlardan” çok “duyumsananlara” başarıyla yönlendiriyor.

Bu bir gecelik ilişkinin ertesi sabah biteceğini düşünen ikilinin, ayrılırken tekrar buluşacaklarını hissettiren finaliyle romantik bir öykü gibi izlenen bu karşılaşmanın bir kişinin öldürülmesine ve bu iki genç insanın ömür boyu hapisle hüküm giymesine sebebiyet verdiğini anımsamak izleyiciyi tekrar filmin huzursuz başlangıcına götürüyor.

Aidiyet”in Berlin’de başlayan uluslararası yolculuğu devam etmiş. Film Museum of Modern Art-New York ve Lincoln Center Film Society’nin ortak projesi New Directors / New Films (Yeni Yönetmenler / Yeni Filmler) kapsamında New York’ta gösterilmiş. Londra’da düzenlenen Open City Film Festival, yılın en ilham verici ilk ya da ikinci filmini çekmiş yönetmenlerini buluşturduğu ana yarışmasında “Aidiyet“e, Uluslararası Yeni Yetenek Ödülünü (Emerging International Filmmaker Award) vermiş. Jüri kararında “Belgesel türüne olan provokatif yaklaşımı ve duygusal açıdan zorlayıcılığıyla ‘Aidiyet’, belgeselin ne olabileceğine dair bize ilham veriyor” deniliyor.

Film 31 Ekim – 10 Kasım arasında yapılacak Selanik Film Festivalinin yarışmalı bölümüne de katılacak.

Gerçekten de “Aidiyet”, kurmaca ile belgesel arasındaki sınırları eriten, zorlayıcı, deneysel, özgün, yaratıcı, kimileri için izlenmesi zor, ama müthiş heyecan verici bir saf sinema örneği.

Zor ya da zorlayıcı sinemadan söz ederken hep yıllar önce Fransız TV1’de izlediğim bir olayı anımsarım. Son (ve ustanın zamansız ölümü yüzünden bitirilemeyen) üçlemesini ilk filmi vizyona girdiğinde, Fransız Televizyonunun birinci kanalı ana haber bültenine Theodoros Angelopoulos’u davet ederek kısa bir söyleşi yapmıştı. Söyleşinin sonlarına doğru sunucu “sizin zor bir sinemacı olduğunuzu söylüyorlar, ne dersiniz?” sorusunu surdu. Çağın bu en büyük sinemacılarından biri, ilerlemiş yaşından pek de beklenmeyen hınzır bir gülümsemeyle “zor olup olmadığı bilemem” dedikten sonra “ama kolay sinemacı olarak anılmaktansa bana zor sinemacı denmesini tercih ederim” diye ilâve etti

Hepinize iyi seyirler dilerim

Yönetmen / Senaryo : Burak Çevik

Görüntü Yönetmeni : Barış Aygen

Oyuncular : Eylül Su Sapan, Çağlar Yalçınkaya

Türkiye / Suç-Romantik-Dram / 73 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

1 YORUM

  1. Güzel bir eleştiri ve inceleme yazısı olmuş, kalemine sağlık. Can diye bir film var onuda incelermisiniz ben o filmi xok beğendim sizin yorumlarınız ı merak ediyorum….

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz